matesis
dedas

Bir Süreç Değerlendirmesi

Bir Süreç Değerlendirmesi

Ülke üzerine oynanan oyunların cemaatle ilgisi ve neticesi…

 

          Seçimlerin son üç ayı… Gündeme dershaneler konusu taşındı… Başbakan, Firavun nitelemesine maruz kaldı... Kapalı kapılar ardında pazarlıklar yapıldı… Pazarlık netice vermeyince düğmeye basıldı…  AK Parti milletvekili İdris Bal istifa ederek kendisine biçilen rolün icabını yaptı… Cemaat, STV ekranlarına çıkardıkları Saadet partisinin genel başkanı Kamalak’ın ağzından tabanına “bitirilmek isteniyoruz” mesajını ulaştırdı… Taban hükümet aleyhine kışkırtılmaya çalışıldı… Hakan Şükür Pensilvanya’nın emri ile ani bir şekilde istifasını bastı… Hükümete ilk gözdağları verilmeye başlandı…

 

            Fethullah Gülen,; dershaneler kapanmasın diye tabanına dua etme, gece yakarışlarında bulunma çağrısı yaptı… Süreç gereği dershane meselesi iki yıla yayıldı… Cemaat  “hükümete geri adım attırdık, dualarımız kabul edildi” diye ortalığı karıştırmaya başladı… Fişlemeler konusunu gündeme taşıyarak İslami camiaları hükümete karşı kışkırtmaya çalıştı… Fişleme sürecinde taraf gazetesi ile paslaşıldı… Fişlere değil işlere bakan cemaatlerden hükümete destek mesajları yağdı… Cemaat medyası, bu desteğin baskı ile sağlandığı iftirasını yayarak bu desteği karalamaya kalktı…

 

           Hükümete kurulan komplolar, planlanan saldırılar durmadı… Operasyon yapıldı… Ülke gündemi yolsuzluk haberleri ile çalkalandı… Üç bakan çocuğu ve birçok iş adamı gözaltına alındı… Kimi tutuklandı kimileri de serbest bırakıldı… Operasyonların amacı yetimin malını yiyenleri ortaya çıkarmak mıydı? Elbette değildi, olamazdı… Uygulamaya konan dosyalar hükümet aleyhinde oluşturulan dosyaların bekletilenlerinden sadece bir kaçıydı… Zamanı gelince kullanıldı… Daha da kullanılacak olan birçok dosya sıradaydı…

 

        Usulsüz yapılan operasyonla hükümete bir darbe girişimi yapıldı… Hesaplar tutmadı… Karalama kampanyası işe yaramadı… Halk hükümete kurulan tuzağın farkına vardı… Halkın iktidara desteği daha da arttı… Artık kaybetme sırası operasyonu yapanlardaydı… Zaman gazetesine iptal başvuruları yağdı… Cemaatten ayrılmalar yaşandı… Maddi destek sağlayan kimi iş adamları yardımlarını askıya aldı… Dershaneler kapanmadan boşalmaya başladı… Olan bitenler hizmet camiası açısından tam bir faciaydı…

 

         İktidar, devletin içindeki paralel yapılanmayı tasfiye etmeye başladı… Bu süreçte önceden belirlenen strateji gereği birkaç milletvekili daha istifalarını bastı… Eski bakanların kimileri istifa etti, kimileri de görevden alındı… Yerlerine yenileri atandı… Cemaatin; eski içişleri bakanına oynadıkları oyun “Efkan Ala”nın içişleri bakanı olması ile yeni bir boyut kazandı… Yeni içişleri bakanı cemaatin hiç istemediği adamdı…

 

          Cemaatin gözü karardı… Cesaretini topladı… Korkularını yıktı… Ateşe son hız koşmaya başladı… Çünkü tuzakları boşa çıkmıştı… Tasfiyelerle mevzileri boşalmıştı… Yıllardır kazandıkları boşa çıkmıştı… Hesaba katmadıkları Allahın tuzağına yakalanmışlardı… Şeytan dostlarını yarı yolda bırakır, hainler kendi tuzaklarına düşer ayetleri yaşandı…

 

        Cemaatin daha yapacakları vardı… İktidar ilk darbeyi ucuz atlattı… Belli ki iktidarda hazırlıklıydı… İstenmeyen adam Hakan Fidan gerekli istihbaratları sağlamış, Erdoğan’la paylaşmıştı… Yani cemaatin hain ilan ettiği MİT Müsteşarı güzel bir iş çıkarmıştı… Cemaatin, sayın müsteşarı tasfiye etmesindeki kararlılığının nedeni artık anlaşılmıştı… Son kale düşmeden, MİT ele geçirilmeden cemaatin derin güçleri başarıya ulaşamayacaktı…

 

          Tasfiye sürecinde hoşgörü askıya alındı… Dualar fayda vermeyince beddualara başlandı… Hem öyle beddualar ki kabul edilecek olsa birçok masum yakardı… Beddualar ümmetin yüreğine hançer gibi saplandı… Hoca Efendi saygınlığını batırdı… Alaya alındı… Önceden yaptığı tüm olumsuzluklar bir bir hatırlandı… Tabiri caizse Fethullah Gülen’in amel defteri ümmetin nezdinde yeniden masaya yatırıldı…

 

          Ümmet daha önce onu anlamaya çalışmıştı… Tüm yanlışlarına rağmen onu dışlamamıştı… Ancak şimdi işler farklılaştı, acı gerçeklerle karşılaşıldı… Zaten Pensilvanya, ümmetin tarafında hiç yer almamıştı… Ve ümmete taraf olmayacaktı… Daha önce de Müslümanları yalnız bırakmıştı… Başörtüsünü furuat diye kestirip atmıştı… İsraile otorite diye arka çıkmıştı… Yani bu cemaatin cemaziye’l-evveli de aynıydı…

 

         Ve ikinci bir operasyon için Pensilvanyadan emirler yağdı… Devletin içindeki derin yapılanma düğmeye bastı… Listedeki isimler önemli iş adamlarıydı… Amaç suçluyu ortaya çıkarmak değil suçlamak ve karalamaktı… Savcı avcı gibi davranmıştı ama girişimi sonuçsuz kalmıştı… Talepleri yerine gelmeyince adliye önünde bildiri dağıtmıştı… Hukuksuz eylemiyle tepkilere maruz kalmıştı…

 

                Mit’in kontrolünde Suriye’ye giden yardım tırlar durduruldu… Tırların içinde silah olduğu gerekçesi ile arama yapılmaya kalkışıldı… Hâlbuki Mit’in kontrolündeki araçların aranması Başbakan’ın emrine bağlıydı…  Böylelikle devletin gizli işleri tüm dünyaya haber yapıldı… Artık cemaate bağlı olan ve Nuh Mete Yükselleri aratan savcılar iş başındaydı… Hükümetin desteği ile yargıyı ele geçiren cemaat, hükümeti yargıyla vurmaktaydı…

 

          Dünya çapında örgütlenen ve dünya mazlumlarına el uzatan, İsrail’in zulümlerine meydan okuyan, Mavi Marmara gemisi ile İsrail ablukasını kırmaya çalışan İHH; kendisine bağlı tırların muhaliflere silah taşıdıkları gerekçesi ile durdurulması ve bazı İHH merkezlerinin aranması yoluyla el-Kaide ile ilişkilendirilerek terör örgütü kapsamına alınması için çalışıldı… İsrail’den gelen emirle harekete geçildiği besbelli olan bu olayın faillerinin kim adına çalıştıkları gün gibi ortadadır… Bu olay bize gösterdi ki hedef sadece iktidarı yıpratmak veya düşürmek değil İsrail ve ABD’nin karşısında duran herkesi güçsüz bırakmak tasfiyesine çalışmaktır…

 

           Cemaat, hükümeti öncelerde de Mit üzerinden vurmaya çalışmıştı… Oslo görüşmelerini yayınlamıştı… Mit ve hükümeti ihanetle suçlamışlardı… Nedeni ise kendi istedikleri adamın Mit müsteşarı olmamasıydı… Mit kendilerinden seçildiğinde, Emniyet ve Yargıdan sonra ülkenin en önemli yerine de kurulmuş olacaklardı… Artık devletin asıl hâkimi cemaat olacaktı… Seçimler daha önce olduğu gibi sadece formalite icabı yapılacaktı… Derin devletin vesayeti yerine derin cemaatin vesayeti başlayacaktı…

 

             Fethullah Gülen’in telefon konuşmaları yayınlandı… Cemaat medyası “dinleyen biz değilmişiz” savunmalarını yapmaya başladı… Cemaatin Tv’i yorumcuları tarafından “ülkenin güvensizlik ortamına sürüklendiği, dinlemelerin bir hak ihlali olduğu açıklamaları” yapıldı… Kim bilir belki de Fethullah Gülen’i dinleyen ve ses kayıtlarını servis eden aynı cemaatin içindeki derin adamlardı… Bununla halka,  usulsüz dinlemelerin kendileriyle alakalı olmadığını göstermeyi amaçlamışlardı… Hâlbuki tevatür derecesine varan bilgilere göre kaset, şantaj ve dinlemeler bu paralel yapının işleridirler…

 

          Cemaat medyası, halkı iktidar aleyhinde kışkırtmak, barış sürecini baltalamak, kürt halkını ayaklandırmak için yayınlar yaptı…17 Aralık sürecinde Ulu dere olayının failleri hakkında takipsizlik kararı çıktı… Samanyolu Tv, Uludere olayını gündemde tutmaya çalıştı… Sonra Paris’te öldürülen üç PKK’lının Mit tarafından suikasta uğradıkları iddia edildi ve bu konuda kurgu ses kayıtları internet ortamında paylaşıldı… “Şefkat Tepe” dizisi ile halka yanlış bilgiler aktarıldı… Fitne tellallığı yapıldı… Saçma sapan senaryolar tezgâhlandı… 

 

         Cemaat, ülkenin önemli merkezlerinde yerine göre CHP ve MHP ile anlaştı… Yerel yönetimlerde güçlü adayların çıkarılması konusunda uzlaşıldı… Yakın zamanda CHP’nin açılımı (Cemaate Hizmet Partisi), MHP’nin açılımı (Mehdi Hareketi Partisi) diye değişirse hiç şaşmayın… Çünkü özellikle 17 Aralık ve sonrasında cemaat, CHP ve MHP ile aynı kulvarda koşmaya, aynı dili kullanmaya ve Ak Parti aleyhinde ciddi muhalefette bulunmaya başladı… Cemaat, dün olduğu gibi bugün de kendi menfaati için ülkenin menfaatlerini hiçe saymakta ve düşmanımın düşmanı dostumdur felsefesi ile hareket etmektedir…

 

        Bütün bu olup bitenlerin bize anlattığı bazı gerçekler vardır… Bize düşen olup bitenlere takılmak değil nelerin yapılmaya çalışıldığına bakmaktır… Günlerdir hatta aylardır cemaat iktidar çatışmaktadır… Bu çatışma cemaate ve muhalefete göre, yolsuzluğu yapanların yolsuzlukları ortaya çıkaranlarla hesaplaşmasıdır… Yolsuzlukların üzerinin kapatılmaya çalışılmasından dolayı yaşanmaktadır… Ama değil… Gerçek bu değil…

 

           Asıl gerçek cemaatin iktidar üzerinde muktedir olmaya çalışması, ülkenin önemli tüm kademelerini ele geçirmeye çalışması ve iktidarın buna müsaade etmemesidir… Kavganın asıl nedeni, cemaatin ihtirasları, dış bağlantıları, doymazlığı, kurnazlığı, yetkilerini aşması ve ülkenin tek hâkimi olmaya çalışmasıdır… Ki bu durum gerçekleşecek olursa ilerleyen zamanlarda Türkiye Pakistan, Afganistan vs. yerler gibi cemaatler arası çatışmalara sahne olacaktır… Cemaatin hesapları tutarsa bu ülke ebediyen ABD ve İsrail’in güdümünden kurtulmayacaktır…

 

              Bu hükümet döneminde gücüne güç katan, her istediğini alan cemaatin, iktidar aleyhine girmesi ve ana muhalefet partisinin görevini üstlenmişçesine söz, fiil ve yayınları ile etkin bir muhalefet gerçekleştirmesi bize eski bir atasözünü hatırlattı: “Besle kargayı oysun gözünü…”

23.01.2014

Yorumlar

Image
Cahit Karaalp
27.01.2014 / 01:04

teşekkür ederim kardeşim..

Image
helal olsun
25.01.2014 / 13:23

ağzına diline sağlık kardaş...az bile yazmışsın

Yorum Yaz