matesis
dedas

CHP’nin “GÜL” Planı

CHP’nin “GÜL” Planı

16 Nisan’da yapılan referandumda ülke adeta EVET ve Hayır’a bölündü. Kaybetmelerine rağmen yüzde 49 oy alan HAYIR cephesi iktidar için umutlandı. Tabi ana muhalefet partisi olan CHP, bu kendini bu cephenin sahibi veya “motor gücü” olarak gördü/görmektedir. Bunun üzerine CHP’de 2019 seçimleri için şimdiden hesaplar, projeler tasarlanmaya başladı.

Şüphesiz bu projelerin hedefi AK Parti ve de Recep Tayyip Erdoğan’dır. Seçimde yenmek muhalefet partilerin demokratik ve doğal haklarıdır. Bu nedenle CHP’nin bu kapsamda planlar yapması siyaseten normaldir.

CHP, Eski Genel Başkanı Deniz Baykal üzerinden harekete geçti. Önce Ahmet Türk ve Meral Akşener’in isimleri telaffuz edildi. Burada esas amaç HAYIR cephesinin öncelikle aldığı oyları korumak ve ardından bu oranı yükseltmektir. Ardından Sayın Baykal, 11.Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül’ün ismini ortaya atarak 2019’a güçlü girmek istediklerinin formülünü de kamuoyuna deklare etmiş oldu.

Baykal’ın açıklamalarından sonra AK Parti’den çeşitli tepkiler gelmeye başladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, girişimleri “fitne-fesat” olarak yorumladı. Diğer AK Partili yetkililer Abdullah Gül’den konuyla ilgili olarak açıklama yapmasını isteyen açıklamalar yaptı. Bu açıklamalarda kısmen veya üstü örtülü olarak Gül’e yönelik eleştiriler de yer aldı.

Gül’ün Açıklamaları

Abdullah Gül, Cuma namazının çıkışında, deyim yerindeyse, açıklamalarda bulunmak zorunda kaldı. Sayın Gül’ün açıklamaları şöyle:

“Geçen günlerde bir siyasetçinin kendi parti içi hesapları ve politikaları çerçevesinde yaptığı çeşitli taktikler o konuşmada beni de söz konusu etti. Açıkçası ben hiç ciddiye almadım benle ilgili söylenenleri çünkü daha önceden de biliyorum 367 meselelerinin nasıl ortaya çıktığını. Bugünkü koşullara Türkiye gelirken hangi şartlarda geldiğini. Dolayısıyla hiç ciddiye almadım. Bazıları çok ciddiye almışlar bazı arkadaşlar saygı seviyesini de aşarak neredeyse benim ne yapmam gerektiğini nasihat edecek kadar ileri gittiler.

Uzun bir süredir bazı çevreler AK Parti'nin gerçek öncüleri kurucuları onun içeride dışarıda itibarında çok büyük emeği geçmiş arkadaşlar hakkında her türlü ahlak dışı davranışlar bunları da nasıl organize olduğunu dünya alem biliyor artık. 7 sene tarafsız olarak Cumhurbaşkanlığı yaptım günlük siyasete girmeyeceğimi söyledim bütün birikimimi tecrübemi yeri geldiğinde ülkem için paylaşma sorumluluğum var. Ülke zaten yeteri kadar kutuplaşmanın içerisinde Türkiye'nin önüne bakması gerekir. Hükümete yardımcı olmak gerekir. Türkiye'nin bütün bu zorlukları aşması gerekir. Beraberlik içinde soğukkanlı hareket edilmesi gerekir. Polemiklere sokmak için uğraşanları da ciddiye almam."( http://www.internethaber.com/abdullah-gulden-beklenen-son-dakika-aciklama-1774771h.htm)

11.Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün yaptığı bu açıklamalarla Deniz Baykal’ın “GÜL Planı” bozuldu gibi. Fakat 2019 seçimlerine daha uzun bir zaman var. Sayın Gül fikir değiştirir mi değiştirmez mi, bunu zaman gösterecek.

Gül’ün “yedi yıl tarafsız olarak cumhurbaşkanlığı yaptım.” Cümlesi bize manidar gelmektedir. Acaba Sayın Erdoğan’ın “tarafsız olmadığını” mı ima etti?

Gül’ün 367 meselesinin nasıl ortaya çıktığını unutmadığını dile getirmesi Baykal’ın planının tutmayacağını ifade etmektedir. Fakat AK Partideki bazı arkadaşlarının Baykal’ın açıklamalarını ciddiye aldığı ifade eden açıklamaları, Sayın Gül’ü rahatsız ettiğini vurgulaması, onun ile AK Parti arasında kırılgan bir nokta olduğunu ve bunun hala devam ettiğini anlamaktayız.

CHP’de muhalifler peşi sıra açıklamalar yapmaya başladı ve bu yönetimle buraya kadar, dendi. Sosyal Demokrasinin en düzgün ismi Fikri Sağlar sesini yükseltenler arasında hatta başında. Şimdi partiden ihraç cezası ile karşı karşıya. Yine daha önce kurultay kaybeden Muharrem İnce muhalefetini sesli bir şekilde dile getirmeye başladı. Bütün bunlar sosyal demokrasinin güç kazanması adına yapılan arayışlardır. Fakat CHP Sözcüsü Selin Sayek Böke’nin partideki bütün görevlerinden istifa etmesi, partide büyük çatlakların oluştuğunu ortaya koymaktadır.

Her fırsatta Sayın Erdoğan’a “diktatör” diyen Sayın Kılıçdaroğlu’nun muhalif seslere “kapının önüne koyarım” duruşunu ne ile izah edilecektir? Her ne olursa olsun, ülkenin kaliteli, üretken ve güçlü bir muhalefete de ihtiyacı vardır. Bu nedenle CHP’nin kısa sürede yenilenmesi, herşeye “hayır” dan kurtulması ve üreterek siyasal sürece katılması toplumun menfaatine olacaktır.

CHP ile HDP Entegrasyonu

CHP-HDP bütünleşmesi uzun bir süredir kamuoyunda konuşulmaktadır. Yapılan açıklamalara ve bulunulan girişimlere bakılırsa bu “fısıltı”nın olması işin tabiatı gereği olduğu anlaşılmaktadır. Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Ahmet Türk’ün tutuklanarak cezaevine girmesinden hemen sonra Deniz Baykal’ın ta Mardin’e gelerek ailesini ziyaret etmesi “Deniz Baykal ne için Ahmet Türk’ü ziyaret etti?” sorusunun ortaya atılmasını beraberinde getirdi. Ondan önce de CHP ile HDP arasında “örtük” bir işbirliği hep tartışıldı.

Türkiye’nin partili cumhurbaşkanı sistemine geçmesiyle beraber HDP’nin CHP ile entegrasyonu kaçınılmaz gibi görünmektedir. Bu durum belki de ülkede sosyal demokrasinin daha güçlü bir zemin bulabileceğine fırsat verecektir. Zaten HDP de buna meyilli ve Kürt sorununun ancak güçlü bir demokratik Türkiye’de çözüleceğine inanmaktadır. PKK’nin bu konuda HDP’nin önünde bir engel olabilme olasılığı düşük olarak değerlendirilmektedir.

Ne diyelim, silaha değil sandığa inanalım. Şiddete son demokrasiye evet diyelim. Saygıyla…

Yorum Yaz