matesis
dedas

Cumhuriyet Tarihinin Kara Lekesi “12 Eylül DARBESİ “ Unutma ve Unutturma

Türkiye’nin demokrasi yolculuğunu sekteye uğratan, ülkemizin tarihine kara bir leke olarak geçen 12 Eylül 1980 darbesinin üzerinden 43 yıl geçti. 12 Eylül İhtilali, gözaltına alınan, işkenceye maruz kalan, sürgün edilen, mesleğinden atılan, idam edilen yüz binlerce insanın, hukuk hiçe sayılarak kan ve gözyaşının akıtıldığı karanlık bir dönem olarak tarih sayfalarındaki yerini aldı.
Cumhuriyet Tarihinin Kara Lekesi “12 Eylül DARBESİ “                                                           Unutma ve Unutturma

                    Yarın 12 Eylül 2023 Salı…Dünyanın artık uzayı kendi evlerinin içi gibi kullanmaya başladığı bu zamanda bizler, maalesef bilinç altımıza simsiyah bir renk ile kazınmış 12 Eylül 1980 darbesi ve ona benzerlerini hatırlıyor,yaşananları unutamıyoruz.Hala etkisi dün gibi insanların ve toplumun üzerinde göründüğüne pek çoğumuz şahitlik ederken,zihinsel ve psikolojik baskılarla ezik ve özgüvensiz bir topumun temelleri atılıyordu...İnsanlık tarihinde eşine az rastlanır işkenceler,hukuksuz davranışlar ve nice taze fidanların (18 yaşından küçüklerin Milli Güvenlik Konseyince yaşarlı büyütülerek)  yok pahasına idam sehpalarına çıkarılıyordu.Bizzat Kenan Evren'in söylediği "Asmayalım da besleyelim mi?" ifadesi, darbecilerin insan hakları ihlali konusunda sınır tanımayacaklarını açıkça itiraf ediyordu.

                   12 Eylül 1980 darbesi sözüm ona ülkede istikrarın bozulduğu  ve bu istikrarı yeniden tesis etmek amacıyla istemeyerek  de olsa kendilerini bu konuda mecbur hisseden vatanseverlerin yaptığı bir hareket olarak millete yutturulmaya çalışıldı.Her ülkede belli zamanlarda siyasi-ekonomik ve yönetimsel anlamda bazı eksiklikler olabileceği gerçeğiyle, bu işin kaynağı da Demokrasinin getirmiş olduğu mevcudiyetler değil midir? Böyle olsa dahi bu tür aksaklıkların illaki çözümü askeri darbe olması gerektirmiyordur sanırım.. 12 Eylül Darbesi veya 1980 İhtilali, resmi isimlendirmeleriyle 12 Eylül 1980 Harekatı veya Bayrak Harekatı, Türk Silahlı Kuvvetlerinin emir komuta zinciri içinde gerçekleştirdiği askeri darbe olarak,27 Mayıs Darbesi ve 12 Mart Muhtırası'nın ardından Türkiye Cumhuriyeti tarihinde Silahlı Kuvvetlerin yönetime karşı gerçekleştirdiği üçüncü  harekat olarak sayılıyordu.

                   Birilerinin maşalığı ve taşeronluğunun yapılarak bu darbe ve teşebbüsleri daha önceki geçmiş tarihlerde de yapıldığını hepimiz bilmekteyiz.Bunların belki de en karanlık,en acımasız ve en sebepsiz olanıydı.12 Eylül Darbesi’nin kimin ve kimlerin isteğiyle,eliyle ve desteğiyle gerçekleştiği diğerlerine oranla daha fazla belirgindi. Şöyle ki,dışarıdan ve kim olduğu gün gibi ortada olan kumanda sahiplerinin emelleri, bu ülkenin değil “onların çocukları eliyle gerçekleştiriliyordu.Ayrıca ABD Başkanına iletilen “'sizin çocuklar başarılı oldu” mesajları her şeyi alenen gün yüzüne çıkarıyordu.Neden unutma ve unutturma dememizin sebebi, başta Siyonistler olmak üzere Haçlı zihniyetine sahip olanların,yine başta İslami düşünce olmak üzere Türk Milletinin geleceği üzerindeki emellerini  bilmek anlamında  ne derece önemli olduğunu lütfen kavrayalım.Söylenecek ve yazılacak o kadar durumlar var ki,,,,NATO'nun güney kanadının en önemli üyelerinden olan Türkiye'nin siyasi ve ekonomik istikrarsızlığı özellikle ABD tarafından gözleniyordu. 1979 yılında meydana gelen İran İslam Devrimi, ardından aynı yıl içinde Sovyetler Birliği'nin Afganistan'ı işgal etmesi üzerine Türkiye'nin ABD politikaları için istikrarlı hale gelmesi önem kazanıyordu ve onlar için  artık karıştırma zamanı gelmişti.

                  12 Eylül 1980 Askerî Darbesi'nin gerekçeleri arasında Siyasi istikrarsızlık,Ekonomik sebepler,Güvenlik sorunları,Dış siyaset etkenleri,Suikastlar,Hükümet belirsizliği ve arayışları,Motel Hükümeti,Tunceli Raporu,Kahramanmaraş Olayları,Devrimci Demokratik Kültür Dernekleri Kongresi, cezaevlerinden kaçışlar ,Abdi İpekçi suikastı,Diyarbakır Raporu,Bölücülük Raporu,ODTÜ İstiklal Marşı krizi,Azınlık Hükümeti,Yüz Gün Planı,Cumhurbaşkanı seçimi bunalımı,Çorum Olayları,siyasi cinayetler, işsizlik, kıtlık ve iş yeri anlaşmazlıkları,1970'li yıllarda sağ-sol çatışmalarıyla binlerce kişinin ölümü, dönemin son başbakanı Süleyman Demirel'in, "70 sente muhtacız." sözü ile özetlenen dış ticaret açığı,döviz darboğazı,ve ülkenin  Doğu'sunda "örtülü iç savaş" olarak da tanımlanan ve 4.000'den fazla kişinin  öldüğü  Apocular olarak bilinen PKK kurulmuş ve saldırılara başlamış olması,” 12 Eylül Darbesi'ne giden süreçte  ivme kazandı.

               Tamda şu noktada  bir gerçeğin altını çizmekte önemli yarar görüyorum.Bu da şudur.Meydana gelen bütün olaylarda,oluşan veya oluşturulan tüm istikrarsızlıklarda Milli görüşçülerin ve de Necmeddin ERBAKAN’ın hiçbir dahli ve suçu yoktu.Buna rağmen Darbe sonrası ve sürecinde en fazla zarar görenler inançlı ve mütedeyyin kesim olmuştu.Partisi kapatıldı,siyasi yasaklı hale getirilerek cezaevine atılmıştı.Tarih bütün gerçekleri gözler önüne sermektedir.

                 Bu dönem  sürecinde, 650 bin kişi gözaltına alındı, açılan 210 bin davada 230 bin kişi askeri mahkemelerce yargılandı, işkence sonucu 171 kişi olmak üzere yaklaşık 300 kişi öldü,7 binden fazla kişi için idam cezası istendi. 517 kişinin ölüm cezasına çarptırıldığı süreçte, (24 adli suçlu, 15 sol, 8 sağ, 1 ASALA militanı) 48  kişi darağacına gönderilerek idam edildi.Türkiye demokrasi tarihine kara leke olarak geçen 12 Eylül 1980 darbesinin üzerinden 43 yıl geçmesine rağmen geride bıraktığı acılar ilk günkü tazeliğini koruyor.Antidemokratik uygulamalarına her gün yenisini ekleyen darbeciler, acısı yıllarca hafızalardan silinmeyecek değişik kararlara imza attılar.Hukukun askıya aldığı o günlerde,ölüm ve idam cezalarına çarptırılmaların yanında onlarca gazeteci hakkında binlerce yıla varan hapis cezası istendi, 14 bin kişi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından çıkarıldı, 30 bin kişi ise "sakıncalı" olduğu iddiasıyla işinden  alıkonuldu.Kültür ve sanat hayatının da  yaklaşık bin film sakıncalı bulunduğu için yasaklandı.Darbeci generallerin belirlediği danışma meclisinin hazırladığı anayasa, 1982'de "güdümlü" referandumla yüzde 92'lik evet oyu aldı.Evren ve diğer darbeciler, darbe anayasasına dahil ettikleri "geçici 15. madde" ile ömür boyu dokunulmazlık hakkı kazanarak olası bir yargılanmaya karşı önlem almışlardı.

                 Türkiye’nin demokrasi yolculuğunu sekteye uğratan, ülkemizin tarihine kara bir leke olarak geçen 12 Eylül 1980 darbesinin üzerinden 43 yıl geçti. 12 Eylül İhtilali, gözaltına alınan, işkenceye maruz kalan, sürgün edilen, mesleğinden atılan, idam edilen yüz binlerce insanın, hukuk hiçe sayılarak kan ve gözyaşının akıtıldığı karanlık bir dönem olarak tarih sayfalarındaki yerini aldı.

Yine söylüyorum..Unutmayın ve unutturmayın..Kalın sağlıcakla

Editör: Osman Yıldız

Yorum Yaz