matesis
dedas

Davutoğlu'nun En Büyük Sınavı

Davutoğlu'nun En Büyük Sınavı

        Bugüne kadar başarılı bir dış politika izleyen Ak Parti'nin ve özellikle Davutoğlu döneminin en büyük diplomasi sınavını verdiği günlere şahit oluyoruz. TSK'ya ait F-4 tipi keşif uçağının Suriye tarafından düşürülmesinin ardından tüm dünya ve Türkiye halkı Ankara'nın vereceği tepkiyi bekliyor.

        Olayın patlak vermesinin ardından soğukkanlı bir yaklaşım sergileyen ve fevri kararlardan kaçınan siyasetçilerin kriz yönetimi konusunda özellikle böylesine stratejik bir konu üzerinde başarılı olduklarını söylemek lazım.

        Alınacak yanlış bir karar, Davutoğlu ve Ak Parti açısından iki yönlü sonuç doğuracaktır. İlki, iç siyasette yaşanabilecek destek kaybı ve buna bağlı olarak Davutoğlu'nun dış politikasının çöktüğü kanısının güçlenmesi, bir diğeri ise bölgesinde lider rolü oynamaya başlayan bir ülkenin, karşılaştığı ilk sorunda alacağı kararların yaratacağı küresel prestij kaybıdır. Bu yüzden 'jet krizi', Türkiye'ye köklü bir değişim ve dönüşüm tecrübesini yaşatan Ak Parti'nin sürdürdüğü dış politika açısından bir dönüm noktası teşkil etmektedir.

        Öncelikle atılacak adımda bilinmesi ve dikkat edilmesi gereken birkaç nokta var. Saldırının, Suriye içerisinde yönetimin desteklemediği dış güçlere hizmet eden ve Türkiye'ye, alamadıkları sorumluluğu yıkmak için tahrik eden güçlerin bir oyunu olması muhtemeldir. Bu sonuca Suriye yetkililerinin kriz patlak verdikten sonra yaptıkları açıklamalardan ulaşabiliriz.

        İlk olarak yapılan açıklamada, düşürülen uçağın bir keşif uçağı olduğu ama Türkiye'ye ait bir uçak olup olmadığının bilinmediği söylendi. Uluslararası sularda uçak düşürmenin bir ülkeyi tahrikten başka bir amaç taşımadığı açıktır. Hiçbir gerçekçi tarafı olmayan bu açıklama ile belli ki Suriye yönetimi Ankara'nın gönlünü almaya çalışıyor.

        Bir başka açıklama, Suriye'nin, Türkiye'den kendi topraklarına sızan PKKlıları öldürdüğü yönündeydi. Resmi kuvvetlerin öldürdüğü PKKlıların haber ajanslarına servis edilmesi de Ankara'ya bir mesaj niteliği taşıyor.

        Türkiye'nin 'jetin uluslararası sularda düşürüldüğü' iddiasına rağmen, Suriye tarafı ısrarla bir sınır ihlali olduğunu vurguluyor. Dolayısıyla jeti vurmakla amaçlarının tahrik etmek değil, kendi topraklarını korumak olduğunu ifade etmeye çalışıyorlar.

        Türkiye'nin NATO ve BM'yi devreye sokarak krizi çözmek istemesi, hakkını uluslararası arenada diplomatik yollardan çözmek ve ya uluslararası gücü arkasına alarak bir müdahalede bulunmak istemesinden kaynaklanıyor olabilir. Jetin düşürülmesine verilen tepkilere bakıldığında İngiltere ve ABD'nin olayı şiddetle kınadığını ve alınacak kararda Türkiye'yi destekleyeceklerini bildirmesini, İran'ın ise her iki tarafa itidal çağrısında bulunduğunu görüyoruz. Esed yanlısı İran'ın soğukkanlılığa, muhaliflerin yanındaymış gibi görünen Batı'nın ise olayı kınaması aslında Türkiye'ye biçilmek istenen rolün bir kanıtıdır. Mavi Marmara olayında Türkiye'nin yanında yer almayan güçlerin bu krizi şiddetle kınamaları da düşündürücüdür.

        Şimdilik NATO ve BM'de çıkacak kararları beklemekten başka bir şansımız yok. Alınacak kararlara göre, Türkiye'nin de atacağı adım şekillenecektir. Dileğim, hükümetin diplomatik yollardan bir yanıt vererek kendine biçilmek istenen rolün farkında olduğunu ve zokayı yutmadığını göstermesidir.

Yorumlar

Image
Ali Karagöz
09.07.2012 / 11:25

Burada NATO ve Amerika'nın olaya bu kadar müdahil olması beni düşündüren etkenlerden biri. Türkiye'nin, gündem bu kadar sıcakken kelimeleri cımbızla seçtiği bir zamanda Amerika'nın vurmaya hazırız mesajı nereyi ve kimi etkiliyor merak ediyorum. Türkiye'nin buradaki politikasını başlangıç olarak doğru bulduğum söylenebilir fakat Mavimarma olayı gibi bu olayında dallanıp budaklanmaya doğru gitmesi bence içinden çıkılmaz bir hal alabilir.

Image
FADIL ÇİÇEK
27.06.2012 / 16:59

TABİİ Kİ SAVAŞI DİLEMEK İNSANİ OLMAZ, ALLAH SONUMUZU HAYIR ETSİN...

Yorum Yaz