matesis
dedas

D.C.

D.C.

Berlin Duvarı yıkıldığında henüz çocuktum. Haberlerin müdavimi biri olarak da o günlerde haberleri seyretmişsem bile ne olup bittiğini kavramış olmam beklenemez. Ancak üniversite yıllarımda kütüphanede sık başvurduğum bölümler içinde olan yakın tarih kitaplarının birinde görmüştüm Berlin Duvarı’nın yıkılışını. Hayret ettim. AB varken nasıl öyle bir duvar 20. asrın sonlarına kadar ayakta durabilir, diye, çok hayret ettim. Demek ki maddi ve demokratik terakki insanların kafasındaki duvarları yıkamamış ki onlar da öyle duvarların arkasına sığınarak yaşayıp gidiyorlar…

Maalesef kâhin değilim ve Türkiye siyasetinde profesyonellik olmadığı için ileriyi görmek çok zor olduğundan o hayretimi bu günlere saklayamadım. Ben nerden düşünebilirdim ülkemin 21. asrın ilk çeyreğinde “Ya Allah, bismillah” deyip sınırımıza duvar öreceğinden.

Türkiye siyasetinde ileriyi görmek zor dedik ya. Daha üç yıl öncesine kadar şunlar söylenmiyor muydu? “ Sınırdaki mayınlar temizlenecek, oralara tarım kooperatifleri kurulacak. Ne bu canım? Hangi çağda yaşıyoruz? Hem biz kardeş toplumlarız.” Hatta Erdoğan, Milli Şairimizden  “Türk, Arapsız; Arap, Türksüz yaşayamaz. Kim ki yaşar der, delidir” sözlerini okumuştu. Davutoğlu, “Şam Türkiye’nindir. İstanbul Suriye’nindir” demişti.  2010 referandum propagandasında Antep’te şu sözleri söyleyen kimdi, hatırlamıyorum: “Biz, Esad kardeşimle oturduk, istişare ettik ve Suriye ile Türkiye’yi iki dost ülke haline getirdik…” Bırakın hepsini, Gül, 2009’da İran’a yaptığı ziyarette İran ile Irak arasında inşa edilen duvarı durdurmamış mıydı?

Ne değişti, ne oldu, ne bitti de bugün duvarlar örülüyor. Açlık grevlerine gidiliyor. Muhaliflere yardımlar ortaya çıkıyor. Duvar durdurmaktan duvar ustalığına geçiliyor. Ustalık dedikleri bu muydu, acaba?

2011’de Suriye için uyarlar yapılmıştı, diğerlerine benzemez diye. Ama duymazdan gelindi. Sözde, yeni Osmanlı doğuyor hamasetleriyle, Suriye konusunda eleştiri yapanlar lanetlenmişti. Tabii, yine yavuz hırsızlar kendilerini haklı çıkaracak lakırdıları eksik etmiyorlar. Ramazan bayramında yazdığım yazıda da Suriyeli sığınmacılar konusundaki çekincelerimi dile getirmiştim. Bunlar insan! Satranç piyonu ya da iskambil kâğıdı değil. İnsan üzerinden insan üzerine oyun oynamayın. Sosyolojik çatırtılar, şu an okuduğunuz sitenin bile haberlerine yansıdı.

Ey hükümet! Bilmiyor muydun, sınırın iki yakasında yaşayan insanların akraba olduklarını? Bilmiyor muydun, sığınmacıların maddi ve manevi yükünün omuzlarımıza yükleneceğini? Bilmiyor muydun, bu konun Ortadoğu siyasetimizi sil baştan yapacağını? Biliyorsan neden bu işe giriştin? Bilmiyorsan çık ve her iki halkından özür dile.

Suriye ateşinin sönmesi için halkımızın tüm kesimlerinin hükümete “dur” demesi gerek ama hiçbir taşkınlığa mahal vermeden. Yoksa…

Yoksa. Durun ya hükümetimize biraz yardımcı olalım. Onların anlayışıyla çözüm önerisi getirelim: Abi, bak şimdi. Hazır türbanlı vekillerin iki buçuk yıldır iş yapmadan maaş aldıkları ortaya çıktı. Onları duvar mühendisi yapalım. Kızlı-erkekli kalan üniversitelilerin evine de baskın yapıp ceza olarak onları duvar işçisi yapalım. Hamdolsun, bunu yapacak güçteyiz.

Yorum Yaz