matesis
dedas

Demek ki yeni olan her şey iyi değilmiş!

Demek ki yeni olan her şey iyi değilmiş!

Son bir yıldır Başbakan, başta Kürt sorunu olmak üzere pek çok konuda daha önce hiç olmadığı kadar sert bir politika ve söylem takip ediyor.

“Kürt sorunu benim sorunumdur” noktasından “Kürt sorunu yoktur” söylemine gelmiş olması bu konudaki değişimin en kısa özeti aslında.

Diyalog ve çözüm sürecinin Oslo görüşmeleri ile zirveye çıkmasının ardından, PKK ve BDP dahil olmak üzere ilgili tüm kesimler tarafından sürecin sabote edilmesi sonucu bu alanda radikal bir değişikliğe gidildi.

Beşir Atalay’ın şahsında izlenen diyalog sürecinin yerini İdris Naim Şahin’in şahsında temsil edilen silahlı mücadele süreci aldı.

Üslup, kalite ve söylem itibariyle aralarında dağlar kadar fark olan bu halef-selef İçişleri Bakanları, aslında Kürt sorununun geldiği noktayı da çok iyi bir şekilde özetliyor.

Tekrar Başbakan’a dönersek; özellikle Uludere olayından sonra izlediği politika ve kullandığı söylemler kendisinden görmeye alışık olmadığımız tarzda sert ve devlet politikalarını kollar nitelikteydi.

Geçtiğimiz gün Diyarbakır mitinginde “sizinle devlet diliyle, iktidar diliyle konuşmuyorum”  diyordu Sayın Başbakan.

Oysa genelde son bir yıldır, özelde ise Uludere olayından bu yana Başbakanın üslubu kendisini takip ettiğimiz 90’lı yıllardan bu yana hiç olmadığı kadar devletçilik kokuyor.

Bizim 20 küsur yıldır takip ettiğimiz Başbakan, Uludere olayı olur olmaz uçağına binip acılı aileleri sıcağı sıcağına ziyaret eder, bu görevi yardımcılarına vermezdi.

Pakistanlı askerler için ABD’den beklediği özrü kendi vatandaşlarından esirgemez, “tazminatsa tazminat” türü bir yaklaşımla o aileleri bir kez daha yıkmazdı.

Sayın Başbakan son dönemlerde her zamankinden daha fazla polemiklere cevap verir oldu; neredeyse her topa giriyor.

Bir gün bir gazeteciye cevap verirken, ertesi gün bir müzisyene, sonraki gün bir milletvekiline laf yetiştiriyor.

Stadyumlarda düzenlenen kupa törenlerine el atıyor.

Halkın oylarıyla seçilen ve PKK ile ilişkilerini kimsenin inkâr etmediği ve dahası bundan doğal bir durum olmayan BDP’li vekilleri kalleşlikle suçluyor.

Bir başka gün son derece sert benzetmelerle kürtaj ve sezaryen mevzusuna giriyor.

Kürtaj konusundaki düşünceleri ve hassasiyetlerini anlıyorum, bunlara da katılıyorum.

Ancak bu konuda kalkıp tüm kesimlerle polemiğe girmesini de doğrusu anlayamıyorum.

Son olarak kendisini ve İçişleri Bakanı’nı eleştiren Yeni Şafak gazetesi yazarı Ali Akel, hükümete yakın gazete patronları tarafından gazeteden uzaklaştırıldı.

Elbette bu tür durumlarda Başbakan’ın talimatı veya telkini ya da en azından tavsiyesi olduğu düşüncesinde değilim.

Bu tür tasarruflarda, iktidarla hatır-gönül ilişkilerine, dahası ekonomik ilişkilere giren patronlar “kraldan çok kralcı” kesilirler.

Ali Akel örneğinde bunun yaşandığı düşüncesindeyim.

Başbakan’ın özellikle Kürt sorunu konusunda kullandığı son dönemlerdeki üslup ve İdris Naim Şahin türü isimlerle temsil edilen politikalar milliyetçi oyları partisine kanalize edebilir.

Ancak Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde, bırakın BDP çizgisini daha da keskinleştirmeyi, kendisine oy veren, üstelik bunu AK Parti dönemi ile sınırlı tutmayıp Milli Görüş çizgisinden gelen kitleler nezdinde de hayal kırıklıkları doğmasına neden oluyor.

Diyarbakır’daki parti kongresinde tamamı kendi partilileri ile dolu salonda Uludere olayından tek kelime bile bahsedememesinin nedeni budur.

Bölgedeki parti tabanı hem Uludere olayından hem de olayla ilgili Başbakan’ın söylemlerinden genel anlamda rahatsız olduğu için; Başbakan, Uludere ile ilgili kullandığı klasik söylemlerin bu salonda beklediği karşılığı bulmayacağının farkındaydı.

O salonda son dönemlerde kullandığı söylem yerine “2005’te ne söylediysem o sözlerin arkasındayım” demesinin gerekçesi de budur.

Yani Sayın Başbakan, rakipleri için sık sık kullandığı “Ankara’da başka, Diyarbakır’da başka konuşuyorlar” eleştirisini kendisi yaşamak zorunda kaldı.

Tam olarak farklı konuşmasa bile, Ankara’da kullandığı bir takım ifadeleri Diyarbakır’da telaffuz etmekten kaçındı.

 Ancak sonra dönüp dolaşıp aynı noktaya geliyoruz; izlenen politikalardan memnun olmayanlar için ortada ciddi bir alternatifin olmayışı.

AK Parti tabanı için CHP, MHP, BDP gibi partiler alternatif oluşturmuyor.

Sayın Başbakan acaba şunu merak ediyor mu;

Kendi kendine “Ertuğrul Özkök’ü geçtim, Mümtaz Soysal gibi birisi bile beni övüyorsa ben bir yerde hata mı yapıyorum acaba” demiş midir?

AK Parti yenilendikçe eski devrimci, reformcu kimliğinden uzaklaşıyor.

2002-2007 arasındaki reformcu, cesur, devletin değil halkın yanından duran AK Parti’yi isteyenler parmak kaldırsın!!!

Yorumlar

Image
selim
08.06.2012 / 12:11

iki ihtimal var, ya erdoğan aslına döndü yani kendisi aslında milliyetçi bir insandı ama bunu yıllarca bizden sakladı, takiye yaptı. yada kürt sorununu çözüp batıda oy kaybetmek yerine meseleyi sürüncemde bırakarak bir müddet daha iktidarda kalayım diye tercih yaptı. yani daha öncekilerin yaptığı gibi. ama eğer sorunu çözseydi ömür boyu iktidar onda kalırdı, bunu yanlış hesap etti. bir dahaki seçimde bölgede elindeki tek il belediyesi olan mardinide kaybedecek. zaten amacı da odur, bölgeyi gözden çıkarmış.

Image
shwan
06.06.2012 / 13:48

AKP'nın amaçı bağcı dövmekti, üzüm yemek değildi. Yarım yamalak yaptığı temeli olmayan reformları sırf kürtleri oylamak, iktidarını pekiştirmek için yaptı. Bir önceki genel ve yerel seçimlerde BDP çevreleri anladılar AKP'nin asıl niyetini ve seçimlere girdikleri bölgelerde propaganda yapıp AKP'yi gerilettiler. <br>AKP bana göre bu kadar uzun süre iktidarda kalmasını oylama amaçlı yaptığı müzakerelere borçlu. AKP artık liberaller tarafından sert eleştiriliyor. Muhafazakarlarda ucundan eleştirmeye başladılar AKP'yi. AKP milliyetçi oyları alabilir ama doğu ve güneydoğunun bir çok yerinde tabela partisi olur önümüzdeki seçimlerde. AKP den önce birçok parti doğu ve güneydoğuda tabela partisi olduktan sonra kepenk kapattılar. AKP'nin de akibeti o partiler gibi olacağı artık aşikar. Bir sonraki seçimlerde Mardin de AKP kepenk kapatır. <br>Ha bu arada hiç bir zaman kürt sorunu Başbakan'ın sorunu olmadı tam anlamıyla....

Yorum Yaz