diorex
life

DEVLET HASTAHANELERİ Mİ HASTA HALLERİ Mİ?

DEVLET HASTAHANELERİ Mİ HASTA HALLERİ Mİ?

Hastane ya da sayrılarevi, hasta ve yaralılara acil sağlık hizmetlerini ayakta veya yatarak veren tıp merkezi ve sağlık kurumu. Özetle hasta kişinin şifa bulmak üzere uğradığı bir yer.

Ancak son zamanlarda bu kurumlarda çok ciddi sıkıntılar yaşandığı hepimizin malumudur. Özellikle hasta bakıcı ve diğer personelin iletişim noktasındaki eksikliği, bu kurumlardaki bakımsızlıklar, yetersizlikler vb durumlar ön plana çıkmaktadır. Ancak ne hikmet ise bu tür durumlarda eleştiri kültünü yok ettiğimiz için en ufak bir eleştiriye bile muhatap kalındığında çok farklı sesler yükselmektedir.

Oysa devletimizin her türlü imkânını seferber ederek milyonlarca bazen de milyarlarca para aktararak kurduğu bu kurumların keyfiyet ve acziyet içinde yönetilmesine, heba edilmesine kimsenin gönlünün razı olmaması gerektiğini düşünüyorum.

Zira bu kurum yöneticileri veyahut çalışanları farklı bir ülkenin vatandaşı ya da hasmımız değildir. Dolaysıyla doğrularını alkışlarken, eksikliklerini de eleştirebilmeliyiz. Bu noktada herkes aynı hoşgörü içinde olması gerekir. Söz konusu durum bütün kamu kurum ve kuruluşları ile özel sektörün tamamı içinde geçerlidir. Zira bu kurumların tamamının öncelikli vazifesi vatandaşa hizmettir nokta.

Gelinen noktada randevu bulma sıkıntısı, hastaların araç gereç veya doktor yetersizliği ile sürekli başka il ve ilçelere nakli bakanlığın çözüm bulması gereken sorunlardır.

Ancak yerelde ve yerel imkânlarla çözülebilecek sorunların halı altına süpürülmesi, görmezden gelinmesi kabul edilir bir durum değildir.

Üç beş yıllık bazen de daha az yaşındaki kurum binalarının dökülmesi, çevre düzenlemesinin olmaması, göstermelik dikilen ağaçların kurumaya terk edilmesi, kırık bank ve oturma yerlerinin olmaması, yeşilliği saymıyorum bile. Bunun yanında bina içlerinin temizliği, lavabolarında neredeyse hiçbir zaman olmayan sabun ve peçetenin yokluğu, kırık kapılar, musluklar, buralardaki kötü koku ve kirlilik bu tür olumsuzlukları daha da arttırabileceğimiz fiziki koşulların yetersizliği. Yine hasta yakınlarının dışarıda beklerken yiyecek ve içeceklerini karşılamak için uğradığı kantin vb işletmelerin içler acısı hali ve pahalılığı gibi durumlar.

Yine özellikle hastane personelinin iletişim noktasındaki korkunç eğitimsizliği ahbap çavuş ilişkisine dayanan çalışma şekli. Doktor sekreterlerinin vatandaşa cahil ve tepeden bakış atan gözleri gibi onlarca sorun başını almış gidiyor.

Hâlbuki oraya onlarca, yüzlerce km uzaktan şifa bulmaya gelen vatandaşı bu şekilde tahkir ve küçük görme, başından savma gibi cevaplarla kimsenin kimseye davranma hakkı yoktur.

Çevre temizliğine daha çok dikkat edilmesi, imkânlar ölçüsünde yeşillendirme ve ağaçlandırma çalışmalarının yapılması, bahçede bank, kamelya vb gölgeliklerin arttırılması, çimlendirilmesi, düzenli olarak özellikle mikrop saçan wc’lerin temizliği, kırık kapı ve muslukların onarılması, sabun, peçete vb. temizlik ürünlerinin bulundurulması çok zor olmadığı gibi öncelikli vazifelerdir.

Personelin hasta ve hasta yakınlarına karşı kullandığı dilin gözden geçirilmesi, gerekirse bu konuda iletişim uzmanlarından seminer vb eğitimlerin alınması kaçınılmazdır.

Yine her katta bulunan “Danışma” masalarına mesai boyunca telefon ve oyunlarla meşgul personel yerine daha bilinçli personelin görevlendirilmesi, yönlendirme tabelalarının daha açık ve anlaşılır şekilde yerleştirilmesi kaçınılmaz bir durumdur.

Gerekirse okuma yazma bilmeyen veya ihtiyaç duyan vatandaşların hastaneye girişinden itibaren itibaren bu iş için görevlendirme yapılarak bu vatandaşların işlerinin görülmesi elzem bir durumdur. “Bilgi verme zorunluluğum yok, git ilgili birimden bilgi al, bu konuda bilgi veremeyeceğim” türünden cümlelerle insanlar mağdur edilmemelidir. Unutulmasın ki insanımız çok duygusal ve çok duyarlıdır. Kendisine olması gerektiği şekilde özenli bir dil kullanarak karşılayan her devlet görevlisini baş tacı etmeyi iyi bilir.

Bu gibi hastane yönetimi ve çalışanlarından kaynaklı sorunların çözümü noktasında gerekli mercilerin gerekli tedbirleri alacağından zerre şüphe duymuyoruz.

Ve gelelim vatandaşa yani hepimize düşen görevi hatırlatmaya.

Devletin her türlü kurumu vatandaşa hizmet sunmak amacıyla kurulmuştur. Bu konuda bu kurumların eşyalarını kullanırken evimizdeki eşyalardan daha korumacı davranmalıyız. Elektriği, suyu daha tasarruflu, eşyaları daha titiz bir şekilde kullanmalıyız. Unutmayalım ki evimizdeki eşya bizim, bu kurumlardaki eşyalar ise 85 milyon insanın, yetim ve öksüzlerin malıdır.

Oradaki her bir sağlık çalışanı bizim hısmımız ve kardeşimizdir. Onlardan beklediğimiz saygı ve ilginin aynısını bizlerde onlara göstermeliyiz.

Hakkımız olmayanı talep etmemeli, illegal taleplerde bulunmamalıyız.

Son sözlerim ise idarecilere; unutmayın ki “makamlar emanettir” “çalışanlar, koltuklar ve size gelen hastalar size emanettir”. Bu bilinçle hareket etmeli ve işimizi en iyi şekilde yapmak için gayret etmeliyiz.

Özetle “Devleti yaşat ki insan yaşasın yerine”, “İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın” bilincinin hüküm sürmesi dileğiyle…

Sevgiyle kalın…

Editör: Beşir Şavur

Yorum Yaz