matesis
dedas

Dilimize Dikkat!

Dilimize Dikkat!

Kelimeleri ve kavramları yerinde kullanmak dil bilinci ve iyi bir dil eğitimi gerektiriyor. Söz konusu bu eğitim salt akademik olarak gerçekleşmez, dil eğitimi çocukluktan yetişkinlik çağına kadar sosyal çevremizde de serbest öğreniliyor. Her günümüz, saatimiz dilsel olgularla geçiyor. Dil sosyal ve kültürel çevremizin en etkin faktörlerden birisidir.

O nedenle kullandığımız dil sorumluluk ve etik ölçüler gerektiriyor. Dilsel faaliyet toplumsal ve vicdani bir duruş gerektiriyor. Yani dili doğru kullanmak ve dilsel mesajlara hassasiyetle yaklaşmak herkesin görevidir. Dilsel bağlamda her şey yerli yerinde olmalı.

Aynı noktalama kuralları gibi.

Ama mesela kelimeleri rastgele kullanmak, bağlam ve anlamlarından koparmak siyasi maksatlara göre de öznel olarak şekillenebiliniyor. Bunu da biliyoruz.

Şunun altını çizelim; dil manipülasyonu katliam düzeyinde bir tahribattır. Bunun tarihi örnekleri vardır. Mesela Dersimdeki Kürtlere karşı kullanılan dil, dönemin katliamını da beraberinde getirdi. Başka alanlarda da bu böyle olmuştur.

Dil bu bağlamda bireyselleşebilir ve siyasi amaçlara rahatlıkla alet edilebilinir. O zaman da dil kolektif anlamlandırmalarımızdan uzaklaşabilir ve bununla birlikte bizleri felakete de sürükleyebilir…

Bence demokrasi otoriter mutlakıyetçi bir sistemdir demek, demokrasi kavramıyla ne kadar örtüşebilir ki? Yani kelime ve kavramları bireyselleştirmek, onlara bireysel anlamlar yüklemek dil kurallarına ters düşer.

Hâlbuki dil ortak olduğuna göre kullanımı da ortak olmalıdır. Herkes kendi göre, kendi amacına göre bir dili kullanmaz, kelimelerin anlamlarını kaydıramaz, istediği biçimde bir kelimeye anlam yükleyemez.

Dilin yapısı ve işlevi bunu gerektiriyor…

Yazar George Orwell ‘in ünlü 1984 adlı romanı totaliter bir sistemin her şeyden önce dili nasıl değiştirdiğine ve nasıl yeni bir dil ve anlamlar silsilesi oluşturduklarına tanık oluyoruz. Yeni kurulan bir düzende yeni bir dili oluşturulmuştu. Burada özgürlük kölelikti, savaş barıştı, cehalet bilgi olarak benimsetiliyordu.

Yani her şeyin anlamı değişmişti, yöneticilerde bu değişen anlamlara göre insanları yargılıyorlar, onların hakkında kararlara veriyorlar ve yeni kurulan sosyal ve siyasal düzeni pekiştirmeye de çalışıyorlardı.

Böyle yapanların siyasi ve ideolojik niyetleri iyi değildi. Çünkü onların tek belirgin amacı vardı, bu da var olan iktidarı korumaktı.

Bakın şimdi; birileri demokrasi kavramını, eşitlik kavramını, kardeşlik kavramını, yurttaşlık kavramını, kimlik kavramını dilediği gibi kullanmaz. Bu kavramların ortalama olarak ne anlama geldiği, nasıl algılandığı bellidir. Hem uluslar arası sözleşmelerde, hem akademik çalışmalarda hem de daha farklı belgelerde bu kavramlar tanımlanmışlardır.

Bununla ilgili milyonlarca kaynak vardır.

Ama buna rağmen ırkçı ve faşizan bir Türk partisi, Kürtlerle ilgili bin yıllık bir kardeşlikten söz ediyor ve kardeşlik kavramının içini boşaltıyor. Kardeşlik buysa eğer o zaman düşmanlık ne anlama geliyor ki? Düşmana reva görülen kardeşe reva görülür mü? Kürtlere reva görülen uygulamaları kardeşlik kavramıyla nasıl bağdaştırılabilirsiniz ki? Bunu ancak devşirme Türk ırkçıları ve kardeşlikten nasibini almayanlar iddia edebilirler!

Yine aynı çevreler siyasi Kürtçülük diye ucube bir şey ortaya atıyorlar. Kürtlerle ilgili her toplumsal ve kültürel fikirleri siyasi Kürtçülük diye küçümsemeye çalışıyorlar. Siyasi olmayan bir Kürtçülükten söz edebilir miyiz? Kürtçülük siyasi değilse, bu ne olabilir ki?

Peki, Kürtlere böyle diyenlerin kendileri ne yapıyorlar?

Siyasi Türkçülük!..

Mesela daha günlük bir konuyu ele alalım; kaçakçılık kavramını, uyuşturucu üretimi ve bunun ticaretini dilediğiniz gibi kullanmak, siyasi misyonlar yüklemek dil kurallarına ters düşmez mi? Kürtleri hep bu bağlamlarda dile getirmek ne kadar samimi olabilir ki?

Mesela yine Türkiye’de Kürt sorunu yoktur demek ne anlama gelebilir ki? Bir sorunun yok olması ne demektir? Türkiye’de Kürt sorunu yoktur terör sorunu vardır demek hangi maksatla söyleniyor? Bu bağlamda ırkçı ve faşist fikirleri demokrat, sol ve liberal fikirlerden nasıl ayırabiliriz ki? O nedenle maksatları iyi tanımlamak, incelikleri, farklılıkları doğru analiz etmek gerekiyor.

Ne için böyle söylüyor bunlar? İşte bunu iyi irdelememiz gerekiyor…

Mesela Mardin yöresinde şöyle bir kavram dilimizde yerini almıştır; kaçak çay! Kaçak çayın ne olduğunu kime sorsanız ona göre bir cevap alırsınız. Maliyeci kendine göre bir tanım uydurur, satıcı kendine göre, gümrük memuru kendine göre, alıcı da kendine göre, hâlbuki kaçak çay kavramı doğru bir kavram olamaz ki! Kaçak çay dediğimiz şey, aslında Seylan Çayıdır! Bu çay da kaçak değildir! Bu çayın vergisi de ödenmiştir, paketlemesi de yapılmıştır, denetimi de yapılmıştır ama bunu Türk yetkilileri değil de başka yetkililer yapmıştır! Hatta sınırlardan geçerken bu çayı belli bir miktarda kendinizle yasal olarak ta getirebilirsiniz.

Nerede kaldı bunun kaçak çaylığı?

Belki ticareti kaçak olabilir bu çayın ama çayın kendisi kaçak değildir. Hâlbuki kaçak çay çağrışımı kirli işleri hatırlatır bizlere. Beğenerek içtiğimiz çayın kirlilikle bir ilgisi olamaz ki. Tam tersine temiz bir çaydır bu!

İşte dil kullanımı böyle bir şeydir.

Bakınız şimdi; Nazi Almanya’sında Propaganda Bakanı olan Goebbel amaçlarını ulaşmak için önceleri kelime ve kavramların içeriğiyle oynamaya başladı. Nihilist felsefenin kurallarını her alana uyguladı. Her şeyi yeniden tanımlanmaya başladı. Sadece Yahudilerle ilgili değil bunu her rejim ve iktidar muhalifi olanlara karşı sistematik bir biçimde uyguladı. Kelime ve kavramlara yeni anlamlar yüklemeye çabaladı, eksenleri kaydırdı, anlamları göreceleştirdi ve bunu siyasi amaçları için, katliamlarını gerçekleştirmek için yapıyordu…

Goebbel için her şey bir propagandaydı!

Dilsel operasyon tamamlandıktan sonra Alman halkına yeni bir dil, siyasi propaganda için yeni bir anlamlar hazinesi üretildi. Kelime ve kavramların anlamları ameliyat edilmişti. Kullanılan dil birçok açıdan göreceleştirilmişti. Neticede insanların sağduyuları törpülendi, duyular körleşti, empati tatile çıktı ve katliamın ideolojik atmosferi hazırlandı…

Sonuçta milyonlarca insan kırımdan geçirildi. Ama kırım da böylelikle belli bir dilsel operasyonun yardımıyla da gerçekleşmiş oldu.

Bu hepimize iyi ya da kötü tarihi bir tecrübe olsun.

Siz siz olun dilinizi de dikkatlice kullanın!

Yorum Yaz