matesis
dedas

Dini Nefislerine Göre Yaşayanlar

Dini Nefislerine Göre Yaşayanlar

Dini yaşamayan insanlar, Kuran’da bildirilen gerçekleri göz ardı ederler. Kuran ahlakının uygulanması onlara zor gelen bir durumdur. Kuran ahlakını yaşadıklarında sahip oldukları mallarını, arkadaşlarını, çevresindeki itibarını kaybedeceklerini düşünürler. Oysa Kuran ahlakı insana sevgi, merhamet gibi üstün ve güzel ahlak özelliklerini kazandırır. Din ahlakından uzak yaşayan bu kişiler din ahlakını yaşamamak için de birçok bahane üretirler. Örneğin zamanlarının olmadığını dile getirirler. Ya da iman edenleri yobaz olarak değerlendirip imanlarını küçük görürler. Oysa bu insanın kendini kandırmasından başka bir şey değildir.

“Ve (yine) kendilerine: “İnsanların iman ettiği gibi siz de iman edin” denildiğinde: “Düşük akıllıların iman ettiği gibi mi iman edelim?” derler. Bilin ki, gerçekten asıl düşük-akıllılar kendileridir; ama bilmezler.” (Bakara Suresi, 13) 

Allah Kuran’da “…insanları yalnızca Bana ibadet etsinler diye yarattım.” (Zariyat Suresi, 56)  ayetiyle insanları Kendisi’ne kulluk etmesi için yarattığını bildirmiştir. Bu açık ayete karşı bu kişiler yaratılış amaçlarını unuturlar. Tekrar Allah’a döndürülmeyeceklerini zannederler ve imani kuşku içinde yaşarlar.

“İnsanlardan öyleleri vardır ki: ‘Biz Allah’a ve ahiret gününe iman ettik’ derler; oysa inanmış değillerdir. (Sözde) Allah'ı ve iman edenleri aldatırlar. Oysa onlar, yalnızca kendilerini aldatıyorlar ve şuurunda değiller.” (Bakara Suresi, 8-9) 

Kuran ahlakını uygulamayan bu kişiler, bu tutumlarından kurtulmak için vicdanlarını tam anlamıyla kullanmazlar. Sadece vicdani bir rahatlık hissedebilmek için bahaneler üreterek kendilerini kandırırlar. Güzel bir iş yaptıklarını zannederler.

"Onların, dünya hayatındaki bütün çabaları boşa gitmişken, kendilerini gerçekte güzel iş yapmakta sanıyorlar." (Kehf Suresi, 104)

Allah bu insanlara Kendi Katından bir yarar verdiğinde bununla öğünüp sevinerek bu nimetlerin onlara kendi başarıları nedeniyle verildiğini düşünürler ve Allah’ı unuturlar. Allah üzerlerine bir şer gönderdiğinde ise kendilerinden bilmez ve hemen umutsuzluğa kapılırlar.

“Biz insanlara bir rahmet taddırdığımız zaman onunla sevinirler; kendi ellerinin takdim ettiği dolayısıyla onlara bir kötülük isabet ettiğinde hemen umutsuzluğa kapılırlar.” (Rum Suresi, 36) 

İman eden bir insan ise olayları vicdanıyla değerlendirdiği için, Allah’ın tüm başına gelenleri bir hayır ve hikmetle yarattığını bilir ve öğüt almaya çalışırlar.

“Allah'tan ‘İçi titreyerek korkan’ öğüt alır-düşünür. 'Mutsuz-bedbaht' olan ondan kaçınır.” (Ala Suresi, 10-11)

Dünyada ve ahirette kurtuluşa erecek olanlar elbette sadece Rabbini dost edinen, O’nun hükümleri titizlikle uygulayanlar olacaktır.

Yorum Yaz