Doğmamış Kitaba Mektuplar

Yazdığım mektubun zarfını kapatmadan önce bir baktım ki, sevgili Zülfü Livaneli’de bir mektup yazmış.
Olsun zararı yok. Fazla mektup göz çıkartmaz, aksine farklı ufuklar açar diyerek % 50 si “VE”li mektubuma devam edip zarfı kapattım.
Hayat bu..
Bazen doğmamış çocuğa mektuplar yazarsın Oriana Fallaci gibi…
Bazen de doğmamış kitaba mektup yazmak zorunda kalırsın..
Ve ikisini de doğmadan önce birbirine benzetirsin..
Ve ikisinde de bembeyaz sayfayı görürsün…
Masumiyetin simgesi bembeyaz bir sayfa..
Fallaci’nin, gayri meşru bir çocuğu dünyaya getirip getirmemek arasında bocalayan hamile bir kadının, çocuğuyla ana rahminde olan diyalogunu mektuplarında anlattığı kadar masum…
Veya gayri meşru bir kitabı yayına sokup sokmamak arasında gidip gelen bir yazarın kitabın masumiyetine inandırmaya çalıştığı kadar masum..
Sevgili doğmamış kitap…!
Senle çocuk arasında benzerlik olduğu gibi farklılıklarınız da mevcut..
Sen yazılmazdan önce bembeyaz, tertemiz bir sayfa diye bilinirsin.
Ve masumiyetinden bile bahsedilmez çocuğun, ana rahmine girmezden önce …
Ve yazılmaya yeltenilsen bile hala masumsun..
Gayri meşru bir niyet ve mekanda bile..
Tıpkı, gayri meşru bir ilişkiden de olsa, ana rahmine yeni düşen çocuk gibi…
Ve yazılmaya başlarsın, yazılırsın, büyürsün çocuğun doğduğu ve büyüdüğü gibi..
Yetiştiğin çevre etki eder üstünde.. iyi veya kötü diye anılmaya başlarsın çocuğun anıldığı gibi..
Ama Fallaci, mektuplarında çocuğun doğmasına bile izin vermez.. 6. Ayında iken yazar son mektubunu..
Doğmasına az kala sonlandırır çocuğun hayatını ..
Ve sebebini de yazar orda..
Annesinin kendisine dikkat etmemesi, uzun yolculuklar, bozuk yollar ve çeşitli nedenlerden dolayı, bebek dogmadan ölmüştür.
Son bölümdeki yargılamalarda ise annenin suçlu olduğu kanısına varılır..
Ve son söz doğmamış çocuğa verilir.. Neden dünyaya gelmediği sorulur çocuğa…
“Bana dünyadaki hayatla ilgili güzel olan bir şey anlatmadın ki. Hep savaşlardan, ihanetlerden ve çirkinliklerden bahsettin. Böyle bir dünyaya gelmenin ne anlamı var ki?” cevabını veriyordu doğmamış çocuk..
Saçmalamaya başlamıştı artık Oriana Fallaci..
Karar vermeliydi çocuğun ölümündeki sebebe.. Çocuk mu doğmak istememişti yoksa anne mi kötü yolculuklara girdiğinden 6.ayında düşük olmasına sebep olmuştu?
Sevgili doğmamış kitap..!
Sen, akranların kadar masum ve akranların kadar faydalı olabilecekken doğmadan öldün..
Ve sana da sorsalar, şunu söyler miydin acaba, doğmamış çocuğun söylediği gibi..
“Bana dünyadaki hayatla ilgili güzel olan bir şey yazmadın ki. Barışı savaş, dostluğu ihanet, güzelliği çirkinlik diye işledin. Böyle yayınlanmamın ne anlamı var ki?”
Ve yargılar mıydın, çocuğun dikkatsizlik, uzun yolculuklar, bozuk yollar ve çeşitli nedenlerden doğmayışının yargılanışı gibi..
Veya der miydin, doğmadan önce üzerimi zaten karalamışlardı diye..
Ve bende ki bilgiye, ilgi eklemişlerdi diye
Ve yazarına der miydin, madem sen yazacaktın da neden başkalarına, üzerimde ŞIK olmayan notlar tutturdun diye..
Sağlıcakla kalın
mehmet kalfa
31.03.2011 / 09:27Ahmet hoca eline sağlık, Güzel bir yazı, lirik şiir gibi. Yazılarına devam et bende okumaya devam edeyim tebrikler
Hasan Hadi
30.03.2011 / 09:03Sayın Abdullah Gül'ün dediği gibi...<br><br>Bu kitap onbiler satacakken şimdi yüzbinler satacak...