matesis
dedas

Doğruymuş, Çalışkanmış Hadi Oradan!

Doğruymuş, Çalışkanmış Hadi Oradan!

Tüm okul dönemi boyunca her sabah aynı sözcükleri çocuklarımıza tekrarlamanın herhalde büyük bir siyasi faydası varmış! Aksi durumda itaatkâr yurttaş yetiştirmek kolay değil. O nedenledir ki çocuklarımıza her sabah Türküm, doğruyum, çalışkanım diye yemin ettiriliyor. Konformist kuşaklar yetiştirmek amaç olduğuna göre, tekrarın bir de pedagojik yararları var. Boyun eğmeyi küçük yaştan çocuklarımıza öğretiyorlar ki, büyüyünce pek fazla sorun çıkarmasınlar! Ne demişler; ağaç yaş iken eğilir! Aynen öyle işte!

     Ortalama olarak yıllık bazda en az 160 defa Türküm, doğruyum, çalışkanım diye çocuklara yemin ettirmenin eğitsel faydaları kuşkusuz program ve tüzüklere sığmayacak kadar geniştir! Bu faydalar o kadar geniş ve dönüştürücü olmalı ki, bu andı çocuklarımıza her sabah söyletmenin belli psikolojik ve toplumsal amaçları olmalı!

    Çocuklarımız da bilinçli bilinçsiz bu andı söylüyorlar. Söylemeye zorlanıyorlar.

    Ne söylemesi canım? Çocuklar bu andı okumuyorlar ki, normal söylemiyorlar ki, adeta avazları çıktığı kadara bağırıyorlar! Yılların tekrarlamasına, söylenmesine, ezberlenmesine rağmen, toplumsal netice de açık olarak ortadadır…

Andımızın tüm sözleri şöyledir;

‘Türküm, doğruyum, çalışkanım,

İlkem; küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak, yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir.

Ülküm yükselmek, ileri gitmektir.

Ey Büyük Atatürk! Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime ant içerim.

Varlığım Türk varlığına armağan olsun.

Ne Mutlu Türküm Diyene!’

    Bu andı bir kere daha lütfen okuyun ve birkaç dakika düşünün…

    Yıllık bazda 160 defa söylenen, tekrarlanan, bağırttırılan, ezberlenen bu andın özüne göre yaşamak şimdiye kadar kime kısmet olmuş ki! Bu üstün ideallere göre, çabalara göre, zorlamalara göre, bireyleri ve ulusu bir türlü dönüştüremiyorsanız, andınız kesinlikle yanlış ve işlevsiz olmalıdır. Bu sadece söylenmek için söyleniyor! Çünkü nasıl olsa tembellerimiz çok, yalancılarımız çok, Türk olmayanımız çok, büyüklerine saygı göstermeyenlerimiz çok, ileriye değil geriye gidenlerimiz çok… Ve daha neler neler!

    Eğer bu değerlere göre bir de çocuklarımız tam olarak eğitiliyorsa, o zaman yaşadık demektir! Ama nerede! Sekiz yıllık eğitim dönemi boyunca asker nizami ile çocuklarımız ortalama olarak 1280 defa söylettirilen bu andın çocuklarımızın zekâsını etkilediği kesindir. Bu papağan türü tekrarlamalar çocukların zekâsını en üst düzeylere çektiğini kim iddia edebilir ki?

    Hangi yönden alırsanız alın, bu ant kesinlikle bir ucubedir! Doğru düzgün hiç bir şeye benzemiyor. Kesinlikle eğitsel ve zihin geliştirici hiçbir işlevi yoktur. Sadece sindirici bir görev üsteleniyor. Amaç öğrencileri bezdirmek, pasifleştirmek ve düşünmekten alıkoymaktır. Eğer bu idealler gerçek olsaydı ülke herhalde bambaşka olurdu! Ne yalancımız, ne tembelimiz, ne bencilimiz, ne hırsızımız olmayacaktı. Ama gelin görün ki bu andı defalarca okuyanlar hırsız oluyor, mafya oluyor, yalancı oluyor ve kendi varlığını da Türk varlığına feda etmeye hiç yanaşmıyorlar. Hani derler ya; bir deli bir koyuya bir taş atmış, kırk akıllı çıkaramamış. Bu da böyle bir şeydir işte…

    Olmayan bir dua neden âmin diyoruz ki?

    Bir kere bu ant herkesi kapsadığı halde, yani ülkedeki tüm çocukları kapsadığı halde, demokratik yollarla karar altına alınmamıştır. Bu asla meclisten geçen bir kanun da değildir. Bu sadece bir yönetmelik statüsündedir. Yani kendini beğenmiş ve şovenizmin batağından kurtulamayan zamanın eğitim bakanı 1933 kendi yazdığı bu andı çocuklara okutuyor. Hem de Cumhuriyetin onuncu yıllında! Demek daha önceleri bu ant yokmuş! Ve bu kendinden kuşkulu olan bakan, daha sonra bunu bir genelgeyle bütün okullarda her gün okutulmasını sağlıyor. Kendine güveni olmayan bir eğitim bakanı, yüksek tepeden ant içerek, çocukların zihinlerini değiştirmek istiyordu. Aynı Faşistlerin bir zamanlar Almanya da yaptığı gibi, beyin yıkama yöntemiyle yeni bir kuşak yaratılmak isteniyordu. Ama bu ve benzer proje her ülkede şimdiye kadar hep fos çıktı…

    İnsanlara hiçbir zaman tam olarak istediğiniz, tasarladığınız, öngördüğünüz, hayal ettiğiniz şekli veremezsiniz. İnsanlar, bilindiği gibi birçok yönden sosyalleşme süreçlerine girerler. Sadece okulu öne çıkararak insanları değiştirmeği amaçlamak akıntıya kürek çekmektir. Sosyalleşme süreçlerinde aile var, devlet var, medya var, arkadaş çevreleri var, sosyal miras var, kültürel miras var, dil var…

    İnsanları tek yönlü olarak değiştirmeyi amaçlayanlar şimdiye kadar hep başarısız kaldı. Neden? Çünkü insan hiçbir zaman bir tabula rasa değildir. Yani insan içi boş bir tablo, beyaz bir kâğıt sayfası olamaz. Bu benzetmelere göre insanları tasarlayanlar hep yanıldılar. Bunu böyle öngörenler totalitarizmin hastalıklarından kendilerini kurtaramayan insan müsveddeleridir…

    Şunu herkes bilir; bu ant 1933 ten beri tüm okula giden çocuklara okutulduğu için, bundan herkes nasibini almıştır. Beklenti budur. Ama toplumsal sonuçlar da ortadadır. Ülkedeki ahlaki çöküntü tam tersi bir tablo sergilemiyor mu?

    Bu andı ortaya atan adamın kim olduğunu merak ediyorsanız, onu da anlatayım; Adı Reşit Galip. Rodoslu. Büyük ihtimalle Rum asıllıdır.  Küçük yaşta Rodos’tan ayrılıyor. Ortaokulu Rodos’ta bitirdikten sonra İzmir’de Lise okuyor. Zamanın Milli İstihbarat örgütünde ve Milliyetçi kuruluşlarda aktif görev alıyor. Kafkasya Cephesinde savaşlara katılıyor ve Mustafa Kemal’e tutkal gibi yapışıyor. Bu şekilde kariyer yapıyor. Doktor olmasına rağmen Milli Eğitim Bakanı oluyor. Ve söz konusu meşhur andı kaleme alıyor.

Daha sonra göreve gelen tüm bakanlar, siyasi görüşü ne olursa olsun, bu ucube andı kaldırmayı düşünmediler.

Reşit Galip kökeni Türk olmadığı için, kendini çevresine fanatik görüşleriyle kabul ettirmek istiyordu. Bunun için büyük çaba sarf ediyordu. Kraldan daha kralcı oluyordu…

Şimdi gelelim bu andın yaptığı etkiye ya da yapamadığı etkiye; bir kere bu ant küçük çocuklara zorla okutuluyor. Gereksiz yere her gün tekrarlanıyor. Yılda bir kere okunsaydı fazla dikkate alınmayacaktı belki. Çocuklar, sözcükleri ve taşıdıkları mesajları bir kere doğru özümseyemiyorlar. Hatta bu arada diyebiliriz ki, Kürt çocukları andın ne anlama geldiğini doğru düzgün bile kavramakta zorlanıyorlar.

Küçüklerimi koruma yerine kûçiklerimi koruma, yani köpeklerimi koruma diyorlar! Böylesi komikliklere de rastlamak mümkündür.

    Bakınız şimdi; Türk milliyetçilerin büyük bir bölümü köken olarak Türk değildir. Fanatik Türk milliyetçiliğini genellikle devşirme Türkler yapıyorlar. Şunu da bir kere daha hatırlayalım; Türkçülüğün Esaslarını yazan Ziya Gökalp Kürt’tü, Türk milliyetçilerinin fikir babalarından Yusuf Akçura Tatardı, Türk İstiklal Marşını yazan Mehmet Akif Ersoy Arnavut’tu, andımızı kaleme alan Reşit Galip ise Rum’du… Bu listeyi elbette uzatmak mümkündür. Ama burası yeri değildir.

    Ben hep aslını inkâr edenlerden endişe duydum. Kendi kökenlerini inkâr edenler, etnik kimliklerinden nefret edenler nasıl olur da başka insanlara, başka etnisitelere karşı sevgi besleyebilirler! Bu vaka tarumar olmuş bir kişiliğin açık bir tezahürü değil midir?

Yorumlar

Image
erdogan
02.05.2011 / 20:45

ağzına sağlık sayin cizirli kürtçede bir söz vardır (gandankerı xobe xoş tıviyı xelkıbe) nerde !!!!!

Image
Real Mardin
26.04.2011 / 14:27

Ben on yıllardan beri andımızın her sabah okunmasına karşıydım ve şimdi de karşıyım....

Image
mizgin
26.04.2011 / 09:46

yazılarınızdaki derinliği yeni keşfettim. <br>elinize sağlık...<br>Kendi kökenlerini inkâr edenler, etnik kimliklerinden nefret edenler nasıl olur da başka insanlara, başka etnisitelere karşı sevgi besleyebilirler!<br>bu cümle herşeyi açıklıyor...

Image
Hazan ZAL
26.04.2011 / 08:53

Bu andın kaldırılmaması için direnenler ile kaldırılması için mıcadele edenlere yönelik müthiş derinlikte biryazı ..<br>kimse olmadığımız, olamayacağımız kimlikler üstüne her sabah bu çoğrafyanın çiçeklerine ant içme merasimleri düzenleyemez,düzenlememelidir.

Image
efe
25.04.2011 / 23:23

çok güzel bir konuya değinmişsiniz size katılıyorum ama bu ant kaldırılabilir çünkü olmassa olmaz değildir ve gerçekten çağ dışı. yeterki beğenmeyen kişi topluluk veya siyasi irade bu konuda samimi olsun yani başka bir deyişle insanlar bazen düşünüyor bu antı haklı olarak beğenmeyen yarın o bir gün bayrağıda beğenmeye bilirmi ? bu korkuyu insanlara yaşatmamak lazım .

Image
Qoser
25.04.2011 / 16:03

süper yazı beğendim üstad..

Yorum Yaz