matesis
dedas

Eleştirmek Yassak

Eleştirmek Yassak

Osmanlının yerine Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda Osmanlının aleyhine her şeyin konuşulmasına izin verildi. Basın yayın hacı, hoca, şeyh, tekke, zaviye, cemaat, giyim kuşam, eski yazı  ve din aleyhine sürekli yayınlarda bulundu. Diğer taraftan Latin alfabesi, batı müziği, yeni giyim kuşam, laiklik ve Avrupailiğin lehine yazıldı.

On yıl önce inceden inceye bir “Yeni Türkiye” kuruldu. “Yeni Türkiye” bir çok haliyle eskisinden çok daha ileri. Eğer modernitesi ve sosyalitesi ölçülseydi Türkiye’nin gelişiminin doruğunda olduğu görülebilir.  Kapalı arşivlerin açılmasından tutun komşularıyla daha bir etkin ilşkilere kadar yeni bir Türkiye oluşturuldu ve Türkiyenin kuruluşundan günümüze kadar herşey tartışmaya açıldı. Türkiye’nin Osmanlıya yaptığını bu defa Türkiye kendi kendisine yaptı. Türkiyenin o zaman eleştirdiği şeylerin dışında bir de Şeyh Sait’ten, İskifli Atıf Hocaya, Sait-e Kurdi’den Dersim katliyamına kadar herşey yeniden yazıldı. Bunların tümünün konuşulmasına izin verildiği gibi teşvik de edildi.

Artık Dersim’de halkını bombalayan Atatürk’ün manevi kızı Sabiha Gökçen araştırılıp, tartışılıp kamu oyuyla paylaşılabiliyor. Hatta televizyonlarda artık bu katlıyamların Atatürk’ün bilgisi dahilinde olup olmadığı bile tartışılabiliyor. Ölüler bir yana yaşayan eski yöneticiler dahi mahkemenin soğuk duvarıyla tanıştırıldı. Halkın böyle bir rahatı elde etmesi küçümsenecek bir şey değil. Kanunların ve yasaların 10 yıl öncesine göre daha az devlet merkezli ve daha çok halk merkezli olduğu yapılan sosyal atılımlarla görülebiliyor.

Bu kadar güzel şey art arda gelince insan daha ağzındaki lokumu yutamadan bir yenisini ağzının önünde görünce bir Çapanoğlu araması muhtemel olsa da üzmünü yiyip bağını sormuyor. İnsan (belki de doğru kavram olan vatandaş) bir asırlık ülkesinde halkın menfaatini esas alan, halkını gözeten veya “önce halkım sonra devletim” diyen müspet fikirli yöneticilerin niçin son on yılda daha çok ortaya çıktığını merak etmiyor. 

Bu yüzden halk merak etmediği gibi merak edenlere de karşı. Sanki biri bunun nedenini sorarsa ve de maazallah nedenini bulursa büyünün ve refahın bozulacağını sanıyor.  Bu yüzden geçmişin konuşulmasına, sorgulanmasına ve hatta itham edilmesine itiraz edilmezken günümüzün eleştirilmesine izin yok. Cumhurbaşkanı olmaz, başbakan olmaz, bakan olmaz, siyasi yapı olmaz, cemaat olmaz, milletvekili olmaz hatta küçük şehirlerin belediye başkanları dahi tartışılamaz ve eleştirilemez. Böyle bir durumda bu ülkede gazeteciye de gerek yok, muhabirler de yeter de artar.

Oysa ki AHİM'in 1986 tarihli kararında "Siyasal tartışma özgürlüğü, demokratik toplum kavramının temelidir. Bu sebeple bir siyasetçiye yöneltilen eleştirinin kabul edilebilir sınırları, özel bir kişiye kıyasla daha geniştir. Siyasetçi kaçınılmaz bir biçimde ve bilerek her söz ya da davranışında kendini basının ve kamuoyunun merceği altına yatırmıştır" denilmiştir.

Yorum Yaz