matesis
dedas

Ey Ramazan! Susadık Sana…

Ey Ramazan! Susadık Sana…

Susadık sana ey Ramazan!

Sen aç bırakırsın, sen susuz...

Sendeki açlığa, sendeki susuzluğa susadık...

Çünkü sendeki açlık, sendeki susuzluk bir başkadır. Tadı bambaşkadır.

Ayrı bir halâvet vardır açlığında, susuzluğunda.

Peygamberimin diliyle misk kokusudur ağızlardaki...

Açlıktan kokan misk kokulu ağızlara susadık…

Susuzluktan çatlamış topraklar gibi, baharı bekleyen kurumuş ağaçlar gibi, annesinin getireceği gıdayı ağzı açık bekleyen yavru kuşlar gibi...

Geçen yıl Rabia Meydanı’ndaydık. Ümmet olarak Mevlâ’ya yalvardık. Seninle beraber gözyaşlarımızı ve terimizi Rahman'a sunduk. Bu sene mahzuniyetimize yenileri eklendi. Rabia'da veya Nehda'da belki kardeşlerimiz olmayacak ama suskun yürekler sana olan susuzluklarını gözyaşlarıyla, zindan duvarları arasından Rablerine sunacaklar.

Bu yıl seni karşılarken Şam yine mahzun… Emeviye Camii yine öksüz. Halep'te Zekeriya Camii yine ezansız. Tekbirlere hasret… Orucunu açmış olmanın sevinciyle O'na koşanları olmayacak bu sene... Bu sene yetimlerimiz daha da fazla Hama'da, Humus'ta... Ortadoğu yine kan gölü... Musul, Kerkük, Bağdat... Hepsinde Ramazan, acılı geçecek bu sene... Kur’ân'a ve Sünnet’e gerçekten bağlı olan gönüller susamışlıklarını daha bir gönülden sunacaklar Rablerine...

Suriye'de ve Irak'ta İslâm'ın adını lekeleyenlerin fitnesinden Mevlâ'ya sığınacaklar...

Milyonlar sana olan susamışlıklarını başka coğrafyalarda; belki bir konteynerde, belki terk edilmiş bir evde, belki de bir parkta giderecek...

Ey Ramazan! Sendeki iftarlara susadık…

"Allah'ım! Senin rızan için oruç tuttum. Sana iman ettim. Sana güvendim, Sana dayandım. Senin verdiğin rızıkla iftar ettim, orucumu açtım." demeye susadık...

Ey Ramazan! İkram etmek güzeldir. Allah cömert olanları sever. Ama ikram ve cömertlik sende bir başka güzeldir. Sende cömertliğe, sende ikrama susadık... Soframızda bir fakir olsun, bir dost, bir arkadaş ya da bir akraba; hiç fark etmez. Soframızda oruç açan birilerinin iftar sonrası duasına susadık.

Peygamberimiz (s.a.v.) bize; önce iftar edip sonra akşam namazı kılmamızı söyler. İftar sevincimize Rabbimizin sevinmesine, peşinden de O'na olan kulluğumuzu "Allahu Ekber" diyerek durduğumuz akşam namazlarına susadık...

Minareler ışıl ışıl... Mahyalar da öyle... Artık yollarda hareket var. İftar sevinci teravihle buluşmak için yollarda. Her gün aynı heyecan cami önlerinde. Kabe'de, Medine'de, Kudüs'te Mescid-i Aksa'da ve bütün İslâm âleminde.

Minik yüreklerin aramızda saf tutuşuna susadık…

Hiç usanmadan, hiç bıkmadan gür sesle getirilen tekbirlere susadık…

Ümmetin bütün evlatları kunut dualarıyla, vitir namazında...

Kıyamda yalvaran, yakaran gönüller Rahman'a sığınmış, kulluğun sadece O'na yapılacağı, yardımın sadece O'ndan isteneceğini haykırıyorlar. Ümmet olarak yine el ele, gönül gönüle tutunmuşlar, Rahim olan Allah'a yalvarıyorlar.

Ey Ramazan! Her daim dua etsek de, yalvarıp yakarsak da bir başkadır sende dua, bir başkadır sende yalvarma, yakarma...

Sende bağlanır şeytanlar, kapanır kapıları cehennemin.

Ey Ramazan! Sen ne güzelsin!

Çünkü sen Allah'ın seçtiği bir zaman dilimisin. Susamışlığımızın sırrı da burada. Seni seçti Rahman, seni seçti Rahim, seni seçti Tevvâb, Gafûr, Melik, Kuddüs...

Çünkü sendedir Kadir... Aişe annemize Efendimiz'in öğrettiği : “Allah'ım! Sen affedicisin, affetmeyi seversin, beni de affeyle!” diye gözyaşı dökeceğimiz, bin aydan daha hayırlı olduğu Allah tarafından tescilli olan o muhteşem geceye susadık. Son on gün içerisinde gizlenen Kadir gecesini yakalayabilir miyim, diye heyecan duymaya susadık. Onun için son on gün mescitte itikâfa girermiş Efendimiz (s.a.v. ).

Ey Ramazan! Düşündüm de sadece sende itikâf…

İtikâf... Susuzluğu gidermenin en tatlı şekli.

Oruçlu bir ağızla, dünyalık işlerden soyutlanarak Kur'ân okumak, tesbihat, tefekkür ve dua... Sadece O'na yönelmek... O'na rücu... O’na iltica...

Bütün bunların bir arada toplandığı iklimin adıdır itikâf...

Susadık ey Ramazan... Yine bütün heybetinle geliyorsun. İhtişamınla geliyorsun, şimdiden büyülemeye başladın. Manevi hazzın doruğa ulaşacağı saatler ve dakikalar sende.

Sahur sende. Hz. Peygamber (s.a.v.) “Sahurda bereket vardır.” der. Bereket umduğumuz sahurlara susadık.

Mukabelelere, evlerdeki Kur'ân meclislerine susadık. Anne-babaların küçük yavrularına yarım gün oruç tutturarak, onları ödüllendirdiklerini duymaya susadık.

Ey Ramazan! Yüce Rabbimiz oruçluların mükâfatının çok özel olacağını haber verir kudsî hadiste.

Rayyân kapısından sadece oruçlular girecekmiş cennete...

“Acaba ben de kibirden, riyadan uzak, ihlasla oruç tutanlardan olabilir miyim? Ben sadece aç kalmadım. Elimle, yüreğimle, kulağım, gözlerim; kısacası, bütün bedenimle oruç tuttum. Acaba bu kapıdan ben de girebilir miyim?” sözlerini tekrar tekrar söylemeye susadık.

Affet Allah’ım! Bağışla...

Seni tesbih ediyoruz.

Seni takdis ediyoruz.

Tevvâb olan sensin.

İslâm'a düşman olanların zilletine, izzeti sen de ve peygamberinde arayanların susamışlığına çare sensin.

Gider susuzluğumuzu, gider açlığımızı.

Gönülleri Kur'ân'la buluştur.

Efendimiz aleyhisselâmla buluştur.

Çatlayan dudaklara bir damla daha Kur’ân, bir damla daha sünnet vererek susuzluğumuzu gider Allah’ım!

 

                                                                                                      

Yorum Yaz