matesis
dedas

'Gaga ' Yerine Paylaşan, Seven Yüreğine Bakerken...

'Gaga ' Yerine Paylaşan, Seven Yüreğine Bakerken...

...'.. Azı-Azılı Dişlerinden Biri Bizlere Olan Sevgisini Kıskanarak .....

Sokakta yürür düz yolda ilerlerken, kaldırımlarda birden dengemizi kaybedip nasıl sendellediğimizi görmüş, yaşamışsınız sanırım.
Dengemizi kaybetmemize neden olan bir ' hısayé ' ( küçücük taş ) nın ya da çıkıntı-çukurun bile bizi nasıl tökezlettiğini çocuklarımız-gençlerimizle bayramlarda,sınavlarda ve pazar yerinde ' gafil ' avlanarak,bile bile üstümüze hep kaybettirerek gelen sendellenme anını yıllarca yaşar susarız(?)
Tıpkı hastaların özellikle menisküs ameliyatlıların daha sık sendellenmeyi 'yaşadıkları anı ' oldukları yerde ağrının geçmesini, dudaklarını ısırarak çaresiz beklediklerini görmemezlikten geldiğimiz gibi...
Yarım asır geçmesine rağmen bir çok arkadaşımızı hatırlar,durup yıllar öncesine dalarken ......... Adnan'ın cebinde okula taşıdığı içli köfte ( ırok )' den,haşlanmış nohuttan,ceviz,pestil ya da akide şekerinden tadıp, ' anı ' hatırlayarak sendellemeyen arkadaşım olabilir mi?.. düşünemiyorum.
Anaç tavuğun etrafında toplanan civciler gibi ' GAGA ' yerine ihtiyar'ın paylaşan,seven yüreğine bakarken sarsılmamak mümkün mü?
Adnan'ın, azı-azılı dişlerinden biri bizlere olan sevgisini kıskanarak; rahatsız eder işkenceye Eylül aylarında başlarken; karne gününde,bayramlara sayılı günler kala on iki yaşlarında yıllar öncesinden bir senaryonun provalarını yapar gibi alıkoydu bizlerden Adnan'ı gizleyerek,ödlekçe...
Ya da eşitlendikten sonra gece-gündüz,yeşerirken dal-fidanlardan özlemin acısını duyarak kopup,fırtına sonrasında istemeye istemeye yalpalayarak,konacakları yere seçme şansları olmadan,eğilmeden kırılma pahasına ' çöp ' diye süpürgelere takılmak mı tökezlemek? bir türlü toparlayamıyorum yeşil yeşil yaprakların baharını !..
Sendelleyip toparlandığımız ya da tam da söze,yazınıza başlar cümlenizi-tümcenizi kurgularken birden heyecanlara fantazilere kendimizi kaptırıp,bir çok '' öncelikli sorun '' artan talebiyle güncelliğini korurken;unutup sıradan değinme ve ' gönül alıcı ' mesajlarla yetinmek yerelimin yakıştırmasıyla '' zaferanlaşmak '' la eşdeğer değil de nedir acaba?...
Çok açık bir ifadeyle coğrafya delik deşik olur, hukuki süreç bu acılar karşısında her geçen gün güven yitirip işlemezken,insanın yaşama hakkına kast edilirken; çözüm arayışında ilerlememek,Ortadoğu'da yaşanan manzaralardan ders çıkarmadan ders vermeye kalkışmak,olumsuzluklara davetiye çıkarmak,çuvallamak-yığılı kalmak değil de nedir?
Kısa ve uzun vade çözüm arayışlarında '' Bilinmeyen dile,bilinmeyen dille yazılan,yayın yapan '' ların önlerine samimi olmayan oyalayıcı taktiklerin yuturulması aşamasından çıkılarak güvenilir-etik siyasete yaklaşacak,üretecek,kendini sorumlu-zorunda tutacak örneklere hep hasret mi kalacağız?
Duyarsızlaşarak,duyarlılığın üstüne beton dökerek; talepler karşısında '' Nereye,ne zamana kadar? '' diye umursamazken toprağın altını-üstünü, bir başka tadta bir başka lezzette yine bilinmeyen; bilinip kendisine benzetilmek istenen kendisini bir şarkıda bir şiirde bulamayan dilini başka dillerden farklı tutmayıp anası kadar seven yüreklerden yükselmez mi ki :

'' Yévm u-yévmeyn u- cımé / U şahr u-şahrayn,/
Tiybét fi ayni id-demé / Vil ğeyip vén ?/ ''

' Birkaç gün ve günler bir cuma./ Ay ve aylar geçti,/
Dolup yoruldu gözlerimde yaşlar;/ Görünmeyen kayıp nerede ?/ '


Düseldorf' ' ta,Köln sokak ve kaldırımlarında 1933-1939 ve sonrasında '' soykırım '' a maruz kalan 6 milyon Yahudi,Sinti,Roman ve aydınlar adına altın sarısı küçük yazılı taşların yanından geçmek sizce nasıl bir duygu,tökezleyip-yığılmamak mümkün mü ?

Kalıcı barışın yolunu tıkmadan,küp'ü devirmeden,tökezletmek için değil küçük ''taşı gediğine yerleştirmek'' diye bencil düşünmeden :

'' Il hısayé tisnıt den ''
' Küçücük taş,kocaman küp'ü ayakta tutabilir.'

Tökezleyip,yığılmadan Mardin'in bu deyiminden ' hıssa ' ders çıkarabilecek miyiz ?..


Bu ayda kalıcı barış için ne yaptım ?..


Yorum Yaz