matesis
dedas

Genç Esnaf ve Tüccarla Hasbihal

Bugün genç girişimcilerle ve esnafla hasbihal yapmak istiyorum; oldukça sade ve içtenlikle…
Genç Esnaf ve Tüccarla Hasbihal

Peygamberimize ilk iman edenlerin çoğunlukla gençler olduğu bilinmektedir.

Mekke ve çevresindeki sosyal ve ticari hayatta işlenen zulüm ve haksızlıkların ilk farkına varıp tepkisini ortaya koyanlar da gençler olmuştur.  Çünkü gençlerde vicdani bir duruş ve haksızlığa isyan vardır.

Biliyorsunuz “ihtiyaçlar hiyerarşisi” vardır. Yani ihtiyaçlarda öncelik sıralaması...

İmam Şatibi “Zaruriyat, Haciyat, Tahsiniyat” diye sıralamıştır. Zorunlu olanlar, gerekli olanlar ve iyileştirici olanlar. Mashlow’un ihtiyaçlar hiyerarşisi de buna yakındır.

Can güvenliği bu ihtiyaçların başında gelmektedir. Hemen akabinde de beslenme ihtiyacı gelmektedir. Beslenme ihtiyacının temini ise üretim ve ticaret ile olmaktadır.

Peygamberimizin doğduğu ve gençlik yıllarını geçirdiği Mekke’de ilk göze çarpan hususlardan birisi de  İlaf, yani “ticari anlaşmalar”dır. Kureyş suresi, Mekke’deki ticari anlaşmalara atıfta bulunur.

Biliyorsunuz, peygamberimiz de ticari faaliyetlerde bulunmuş, ticari kervanlarda görev almış ve peygamber olduktan sonra da ümmetini ticarete teşvik etmiştir.

Kur’an, Mekke’nin imtiyazlı konumunu anlatırken; Kâbe’nin kutsallığıyla beraber Mekke ve çevresinin can ve mal güvenliği açısından “güvenli bölge”  (Beled’ül Emin) olduğunu sık sık hatırlatır.

Böylece Mekke’nin sadece ibadet merkezi değil, aynı zamanda ticaret merkezi olduğunu görüyoruz. Kuran’da buna atıf yapan onlarca ayet vardır.

Peygamberimizin daha yirmili yaşlarda iken taraf olduğu bir örgütlenme vardır. Buna “Hilful fudul” adı verilmiş; yani “Erdemliler Sözleşmesi.”

Bu girişime yol açan hadise ise; Mekke’de malını pazarlayan bir yabancının malına, Mekkeli güçlü birinin el koyarak ücretini vermemesi ve hakaret etmesidir.

Yabancının ticaret malının ücretinin ödenmesini ve mağdurların hakkının korunması için kendi aralarında sözleşen bir gurup “iyi insan”ın erdemli hareketi içinde peygamberimiz de yer almıştır.

Dolayısıyla bir mazlumun ve mağdurun hak ve hukukunu korumak, yabancı da olsa hakkı çiğnendiğinde hakkını savunmak peygamberimizin “sünneti” ve mirasıdır.

*          *          *

Peygamberimizin Mekke’den hicretinden sonra Medine, Müslümanların başkenti olmuştur.

Peygamberimizin ilk yaptığı önemli iki kurum vardır Medine’de;

1-Sosyal ve manevi mekan olarak Cami, 2-Ekonomik ve idari olarak Pazar Yeri.

Pazar yeri için de bazı kurallar getirmiştir. Böylece Pazar yerinin, yani ticari hayatın daha güvenli, kurallı ve hayırlı hizmetler vermesini sağlamıştır. Bu kurallar ve uygulamalar bizim için “Ticaret Ahlakı”nı oluşturur.

Unutmayalım ki Kuran-ı Kerimin en uzun ayeti ibadetler, inanç esasları veya Ahiret hayatı ile ilgili değil; ticari işlemler ile ilgilidir.

Bakara suresinin 282. Ayeti tam bir sayfa uzunluğunda olup; Borçlanma, vadeli satış, senet, adil şahitlik, sözünde durma ve doğru beyan gibi hususları ifade eder. Bu ve benzeri ayetler ile peygamberimizin uygulamaları neticesinde bugün adına “Noterlik” dediğimiz ve ortak sözleşmeleri tescilleyen kurumlar tesis edilmiştir.

Müslümanları ticarete yönlendiren Peygamber efendimiz; ‘Rızkın onda dokuzu ticaret ve cesarettedir’ diyerek bize yol göstermiştir.

Helal rızık, ticari hayatımızın ekseninde yer almaktadır. Haram kazançtan kaçınmayı ve insanın kendi el emeğiyle kazanılanın bereketleneceğini ifade etmiştir.

Faiz, kumar, gasp, hırsızlık, rüşvet ve yolsuzlukların haram kılınmasının amacı da, helal olmayan ve başkalarının emeği olan servete konmasını engellemektir.

Ticari ahlakımızın başında gelen bir başka kural da; aldatmamak ve sahtekârlık yapmamaktır.

“Bizi aldatan bizden değildir” hadisinin arka planında ticarette ve sosyal hayatta dürüst olmayı teşvik ve sahtecilikten kaçınma vardır.

Müslüman iş adamı asla çalışanını ezmez, sömürmez ve hakkını gasp etmez. “İşçinin hakkını alın teri kurumadan ödeyiniz” diyen bir peygamberin mensubu olanlar asla hak gaspı yapmamalıdır.

Çalıştırdığı işçisinin SGK Primlerini yatırmak, en az asgari ücret ve üzeri ücret ödemek de Müslüman işadamının şanındandır.

Ticarette kibir, yalan, tamahkârlık, karaborsacılık ahlak dışıdır ve doğru değildir.

Halkın ihtiyaç duyduğu malları stoklayarak fiyatların yükselmesine yol açmak da ticaret ahlakına aykırı bir davranıştır.

Peygamberimiz; “İnsanların en hayırlısı, insanlara faydalı olandır” buyuruyor.

Üretime katkıda bulunmak, işsizliği azaltacak işletmeler kurmak, fakirliği azaltacak sosyal projeler oluşturmak, öğrencilere burs temin etmek, insani yardımlarda bulunmak gibi hayırlı işlere katkıda bulunmak da bir Müslüman iş adamının sorumlulukları arasında yer alır.

Kuran’ı Kerim mal, servet ve gücün dar bir gurup arasında sürekli el değiştirmesine de izin vermez. (Haşr Suresi 7. Ayet) Mal ve güç tekelciliği ahlaki değildir. Buna karşın, zenginliğin toplumun geneline yayılmasını sağlamak ahlaki açıdan da, sosyal adalet açısından da daha doğrudur.

Müslüman işadamı cimrilikten ve bencillikten kaçınır. Cömert ve alicenap olur.

Hasılı kelam, İslam’da ticaret teşvik edilirken ve başkasına muhtaç olmadan el emeği ve alın teri ile geçinmeyi teşvik ederken; aynı zamanda helal kazanç ve infak ile ticaret ahlakını da oluşturmuştur.

Kuran-ı Kerim ve Peygamberimizin uygulama ve tavsiyeleri, bize daha güvenli, daha adil ve daha yaşanılabilir bir ticaret ve sosyal yaşam modelini teşvik etmektedir.

Ülkemizde her yıl kutlanmakta olan ‘Ahilik Haftası’ etkinliklerinin bir amacı da bu ruh ve şuuru diri tutmaktır.

Hukuk, Ahlak ve Sosyal Fayda gözetilerek yapılan hizmet ve üretimi Allah bereketlendirir.

 

 

Editör: Nezir Güneş

Yorum Yaz