matesis
dedas

''Gidenlerin Ardından''

''Gidenlerin Ardından''

ÇOCUKLARINI YİYEN DEV

           Birkaç durak öncesine dönerek,elimdeki kitapların benden neler sakladığının hesabını sorardım sayfa sayfa,papirusundan,fasikül fasikül samanlısından,kendini tekrar edeninden/yakıp küllerimi savuranından tarihimi-kültürümü ayrıntılarıyla isterdim'birinden vazgeçmeden'  aslına dönüştürüp,bütün dillerde kayıt altına alarak...
 
          Ya da ellerimi her yokuşunu çıktığım sokağın hemen başında bir çeşmeyi dur/durak sayarak uzatıp ' kirliliklerden ' kurnasında yıkayıp temizlemek,abbaralardan birinin ucundan bakarak ışığı arayıp;çıkışı kuyuların derinliklerine feda etmeden ' çözümü ' sona bırakmadan her dilde ve inançta ortaklaşmak;ülkemizde yaşanabilecek dünya yaratmanın zamanı gelmedi mi diye sorgulanmayacak mı yeni meclisten,bildik iktidardan sorulmayacak mı ?
 
           Yıllarca ' Çocuklarını yiyen dev.' olmaktan bir türlü alı-koyamadığımız,eşitliği ve özgürlüklerimizi korkularımıza feda ettiğimiz,demokratik taleplere seyirci kaldığımız,yalnız bıraktığımız duyarlı birey ve halklara mendil sallayan ' İnsan Hakları ' na uzaktan mı bakacağız?
 
           Mardin Eğitim-Sen'in konuk ettiği ünlü yazar Mıgırdiç Margosyan'ı panelin moderatörlüğünü yapan şair/yazar Lal Laleş sundu ve söze :
 
          '' Gavur Mahallesi'yle ironi düşündüren,sözcük dağarcığıyla evrensel bir dünya kuruyor.Marmara Gazetesi ve Evrensel Gazetesi'nde yazmaya devam ediyor;gelin görün ki Ermenice yazdıklarına okuyucu bulamayan ustamız Mıgırdiç Margosyan'a sözü bırakıyorum.''
 
          Margosyan '' Ustam! artık Dıyarbakır'da hüzün,keder ve gözyaşı kalmadı artık eskisi gibi...bilinen tarihimizi anlatmayacağım.Bir insanı veya bir kavmi/toplumu niye cezalandırırsınız? Hesabını bir gün sizler de ödersiniz ama canınızla değil,kıyılır mı cana-canana ? '' sorularına yanıt ararken: '' Anadilimi İstanbul'da öğrendim.1955'in 6-7 Eylül'ünde okullarımız yakılmak istendi.Kıbrıs'ta sorun varsa benim-bizlerin günahı ne?'' sorularıyla salonda duygulu anlar yaşandı Mıgırdiç Margosyan'la Eğitim-Sen'de...
 
         6-7 Eylül 1955'i tarihçi yazar Özcan Geçer'in '' Eylül'de Can Kırıkları '' yazısında Ohannes Amca'yı,ayakkabıcı ustasını anlatırken ''... yerlere saçılmış top top kumaşlardan bahsetti.Olayların ruhumuzda hissettirdiğine tezat,rengareng hangi ayıbı örteceğini bilemeyen tonlarca kumaş...'' diye mal ve eşyaların,köşeye sinmiş yaralı ya da cansız serilen sahiplerinin bakışları arasında '' Karagece'ye yuvarlanışlarına '' sızı ve ruhlarıyla tanık oldular.
 
        Birden çok anlam çağrıştıran sözcüklerden yola çıkarak Margosyan,demirci İsmail'i anlattı kendine özgü anlamlı sözcükleriyle '' Demirci İsmail gitti,en iyisiydi demircilerin öz dayımdı.Yanında körük çektim,çıraktım dayımın dükkanında;tam da dükkanının kapısının üzerinde ' Demirci İzmail ' yazıyordu.'' diye anlatırken konuşma süresini doldurup,sözü moderatöre bıraktı,moderatör de sözü yazar Şeyhmus Diken'e :
 
       Beyrut'lu kalem ustası ile Diyarbakır'lı kalem ustasının imtihanını anlatıp,kadayıf ustalarına Akif ustaya geçer ve Esat Bey'in oğlu Topal Hasan'ın referans mektubundan söz ederek '' Kadayıfın anavatanının Mezopotamya olduğunu,fıstıklı kadayıfın kadayıf tadı vermemekle İran üretimi olduğu ''nun mesajını verirken;cevizli kadayıfın malzemelerinin arasında pekmezi unutmuyor Şeyhmus Diken ''Sözlü tarih ya da sivil tarihe hitabet katarak,sunulmasının/sunulmasına sözlü katkılar bir insanlık borcu olduğu ''nu ifade etti.
 
       Son olarak '' Gidenlerin Ardından '' eserindeki kilise çanını beş kere çalan Zaor'un nasıl cezalandırıldığını anlatır '..oysa çanlar en çok dört kez çalabilirmiş,Zaor'dan beş kez çalışının hesabını soranlara ' Adalet öldü.' diye tepkisini koyar.'' ve bitirir Şeyhmus Diken...
 
       Müzik dinletisine geçmeden önce Margosan :
 
    '' Gidenlerin ardından/arkasından bir tas su bile dökülmedi,mendil sallanmadı;tandırını yeni tutuşturan kadınları bile götürdüler.Bütün bunlar ne anlama gelir ? '' sonrasında müzisyen Yervant Bostancı ud'unu boynuna geçirerek :
 
   '' Dinlediğiniz bu seçkin insanlar kadar cesurca konuşamıyorum çünkü elim/ayağım titriyor konuşurken Şeyhmus Diken'in söylediği gibi ben de en sondakini en başta söyleyip,bir kısmını vicdanları taş gibi olanlara bırakacağım....,  Ya .... ... ya .... .... '' ve ud'un teline dokundu birçok dilde Diyarbakır yöresinden Kürtçe,Ermenice,Türkçe '' Mardinkapı Şen Olur '' şarkısıyla Eğitim-Sen salonu adeta inledi,halkları karşı karşıya getirmek isteyenlere 'ders olsun' dedi.
 
      Tıpkı yerelimizin,birçok haksızlıklara gösterdiği tepkilerde anadilleriyle söyleyip,rahatlamaya çalıştıkları,çaresizlikte ve kaybedilişte ' Elimden bu kadar gelir.' deyişte olduğu gibi :
 
                                      '' Ah.. hel id mo-yıpKe le-hel id ! ''                                    ( Bu elin ahı/günahı.. öbür ele kalmaz ! )
 
                                           Teşekkürler Eğitim-Sen
 
                                                    Şükren...

Yorum Yaz