matesis
dedas

Günahkar Tavuklar

Yahudilerin yeniden inşâ etmek uğruna Mescid-i Aksa’yı yıkmaya uğraştığı Süleyman Mabedi, yaklaşık 12 bin yıl önce inşâ edilmiş ve yaptırıldıktan 4 bin yıl sonra da Babil hükümdarı Nabukadnezar tarafından yıktırılır.
Günahkar Tavuklar

            Süleyman Mabedinde, ismi bize çok tanıdık gelen ama aslında epeyce ilginç olan bir günah çıkarma ayini yapılırdı; Günah keçisi. Bilindiği üzere, hiçbir günahı olmamasına rağmen bütün suçlamaların odağı hâline getirilme durumu için günah keçisi ilan edilme tabiri kullanılır. Yahudilerdeki günah keçisi ritüelinin ayrıntılarına vakıf oldukça bu deyimin Türkçeye Yahudilikten geçtiğini anlıyoruz.

         Günah keçisi, bir tür kaparot ayinidir. Kaparot, İbranicenin amcaoğlu sayılan Arapçada tam anlamıyla kefaret demek. Günah keçisi ayini, Yahudilerin çok önem verdikleri Yom Kippur (kefaret günü)’da yaptıkları bir günah çıkarma ayini olarak dikkat çeker. Günah çıkarma işi, bir erkek keçi üzerinden yapılırdı. Mabedin baş kâhini, Yahudi toplumunun birikmiş günahlarını çıkarıp erkek bir keçiye yükler ve günah yüklü bu keçiyi, o birikmiş günah yüküyle beraber çöllere salardı. Böylece, Şeytanın bile aklına gelmeyecek bu yöntemle Yahudi halkı, sözüm ona anadan yeni doğmuşçasına pîr u pâk olur çıkardı.   

         Yahudilerin, günahlarını neden başka bir hayvana değil de özellikle keçiye yükledikleri akıllara takılabilir. Keçinin günahı neydi? diye sorulabilir. Bunun cevabı çok basit; çünkü Yahudilere göre keçi, çirkinliği itibariyle Şeytana benzer ve Şeytanla özdeşleştirilir. O yüzdendir ki keçi kelimesinin İbranicedeki karşılığı aynı zamanda Şeytan anlamına da geliyor. Yani İbranicedeki sa’ir kelimesi hem keçi hem de şeytansı varlıklar için kullanılır. Keçinin bütün günahı çirkin olmak anlaşılan. Zavallının hem kendisi hem de bahtı çirkinmiş.

         Süleyman Mabedi yıkıldıktan sonraki kaparot ayininde ise, keçinin yerini tavuk ve horoz gibi kümes hayvanları almış. Günahkâr kadınlar beyaz tavuğa, erkekler ise beyaz horoza günah geçirmeye başlamış. Hamile kadınlar için bile bir hâl çaresi düşünülmüş. Eğer kadın hamile ise iki tavuk ve bir horoza iş düşer. Tavuğun birisi hamile kadın için, diğer tavuk ve horoz ise cinsiyeti belli olmayan muhtemel erkek veya kız çocuğu için. Yani işi şansa bırakmak olmaz.

         Tavuk veya horoz, senelik günahlarından bir çırpıda kurtulmak isteyen Yahudinin başının üzerinde, saat yönünün tersi istikametinde üç defa döndürülür. Bu sırada o kişi, başının etrafında dönmekte olan tavuğu kastederek, “Bu benim kefaretimdir, benim yerime bu tavuk ölecek, ben ise sağlıklı ve uzun bir hayat yaşayacağım” der. Böylece o kişinin önceki Yom Kippur’dan beri işlediği bütün günahlar, o masum tavuğa ihâle edilmiş olur. Tavuk, artık günahkar bir tavuktur.

         Yahudilerin güya günaha buladıkları bu tavukların etlerinin ne yapıldığı ile ilgili çok ilginç iddialar var. Bedenlerine onca günah yüklenmiş bu günahkar tavukları, bu ritüele inanan hangi Yahudi yemek ister ki? İddialara göre Yahudiler, kaparot ayininden sonra tavukları kendileri yemeyip, tat verici aromalarla harmanlayıp değişik yiyeceklerin içine katarak tüm dünyaya yediriyorlar. Başka bir iddiaya göre de, bu etler dünyaca ünlü fast food firmaları aracılığıyla dünyanın çeşitli ülkelerine gönderilip oradaki insanlara yediriliyormuş. Bunu yapmalarındaki amaç da günahlarını bulaştırdıkları bu etleri Yahudi olmayanlara geçirmekmiş. Alın size, o hamburger dükkanlarını boykot etmek için bir gerekçe daha!

            Günahkar tavukların etleri bir şekilde yerini buluyor. Peki bağırsak ve iç organ gibi sakatatlar ne yapılıyor dersiniz? Onlar için de bir şeyler düşünülmüş. Bunlar da özellikle evlerin çatılarına bırakılıyor. İsrailoğulları arasında, Şeytanların veya kötü ruhların çeşitli su kaynaklarına yakın yerlerde ve evlerin çatılarında yaşadıkları yönündeki inanış, tavuk bağırsaklarının son adresini açık bir şekilde tarif ediyor.

***

         Bu bencil kaparot ritüelinin bir ibadet mi yoksa bir tür sihir veya büyü mü olduğu hususunda Yahudi din adamları birkaç bin yıldır tartışıp duruyor. Bir noktaya da varabilmiş değiller henüz. Bunların çoğu, kaparotun bir tür büyü girişimi olduğunu kabul etmiş ancak meşrulaştırmaya çabalayarak, “Efendim, bu bir büyüdür ama iyi niyetli bir büyüdür.” demişler. Kimi Yahudi din adamları da kaparotun Hristiyan ve Perslerden Yahudiliğe geçtiğini söyleyerek onları günah keçisi ilan etmişler. Kaparota biraz mesafeli duran az bir kısmı da bunun pagan ve putperest ayini olduğunu iddia etmiş. Fakat din adamlarının genel görüşü, kaparotun Yahudiliğin kendi dinamiklerinden kaynaklandığını itiraf eder. Başka türlü de olamazdı zaten. Sen kalk bütün yıl her türlü herşeyi işle, sonra da kalk beş dakikada bütün günahı tavuklara yamala, ortalıkta rahat rahat gez. Bu pişkinliğe başka bir çeşit insan evladı cüret edemezdi.

         Eskiden keçi, günümüzde de tavuk ve horoz gibi kümes hayvanlarının, gerçekte Tanrı’ya mı yoksa Şeytana mı sunulduğu da Yahudiler arasında hep tartışılmış. Kaparotun, aslında Şeytanın kötülüklerinden korunmak için ona yapılan bir kurban sunusu, onu yatıştırmak için ona teklif edilen bir tür rüşvet olduğunu söyleyen Yahudi din adamlarının sayısı hiç de az değil. Yani bunların demek istediği şu ki; Yahudiler eğer kaparot yaparlarsa, Şeytanı ayartmış olurlar ve Şeytan onlara karşı düşmanlık yapmaktan vazgeçecek. Bunu gören Tanrı da, kaparot yapan kişiyi Şeytandan uzaklaştırmak için o Yahudiye olduğundan daha iyi davranacak. Pes doğrusu! Bir taşla iki kuş diye buna denir. Tam ticaret kafası. Yahudilerin önemli din adamlarından Rabbi Moses Ben Nachman (1194-1270) kaparot ritüelinin, Tanrı’ya tabi bir varlık olan Şeytanı etkilemek için yapıldığını asırlar öncesinden itiraf etmiş. İnanmayan açıp baksın.

         Kaparot ritüelinin meşruiyeti noktasında tarih boyunca önde gelen Yahudi şahsiyetlerin bir kısmı olumsuz görüş belirtirken çoğunluk kısmı olumlu görüş belirtmiştir. Bu ritüelin daha medeni bir şekilde yapılması gerektiğini savunan kesim, tavuk yerine, tavuğun fiyatına eşdeğerde bir paranın sadaka olarak verilmesiyle de bu görevin yerine getirilebileceğini belirtmişler.

          Bu fetva, Avrupa’daki Yahudilerin işine gelmiş. Hristiyan Avrupa’da yaşayan Yahudiler, başlarının etrafından üç defa döndürerek günaha buladıkları parayı sadaka diye Hristiyanlara vermişler. Ama esas amaç insan olarak görmediği o Hristiyana çaktırmadan günahını vermekmiş. “Ben sana günahımı bile vermem” gibi bir kaprise girmiyorlarmış anlaşılan. Bundan dolayıdır ki, Almanya’da Yom Kippur arefesinde horoz ya da tavuk satın almaya parası olmayan Yahudilerin, Alman Hristiyanları birkaç kuruş karşılığında günahlarını üstlenmeleri için kandırdığı sık sık anlatılır. İşte, Almanya’daki Yahudi nefretinin sebeplerinden biri daha …

***

            Belki hayret ederek, belki de alaya alarak duyduğumuz veya bildiğimiz kaparot ritüelinin mazide kalmış bir hurafe geleneği olduğunu zannedersek fena hâlde yanılmış oluruz. Zira arınmak kastıyla tavuklara günahlarını yüklemek amacıyla yapılan kaparot, günümüzde hem İsrail’de hem de dünyanın pek çok yerinde yaşayan Yahudiler tarafından yaygın olarak devam ettiriliyor. Bu amaçla yaptıkları ayinlerde her sene yüz binlerce tavuğu telef eden Yahudiler, bunu yaparken tavuklara türlü eziyetler ediyor, kafalarını bir ustura marifetiyle kesmeden önce iki ayağından tutup duvarlara vura vura öldürüyor ve günlerce aç susuz hâlde kafeslerde tutuyor.

            Fanatik Yahudilerin tavuklara yaptıkları bu zulmü kabullenmeyen İsrail’deki “Bırakın Hayvanlar Yaşasın” adlı platform, bu eziyetlere karşı çıkarak etkili eylemlerde bulunuyor ve insanların tavuklardan özür dilemesi gerektiğini savunuyor. Yahudi bir derneğin bu uygulamaya karşı çıkarak kümes hayvanlarının yaşam hakkını savunması gerçekten takdir edilecek bir şey. Fakat keşke kendi dindaşlarının Filistin’de artık rutine bağladığı insan katliamları için de bırakın insanlar yaşasın” diye bir eylem yapabilselerdi.

             Öte yandan Müslümanların kurban ibadeti karşısında ortalığı velveleye veren içimizdeki ve dışımızdaki çağdaş hayvanseverlerin akıl dışı kaparot ayinlerine karşı dut yemiş bülbül kesilmelerinin de, yeri gelmişken altının çizilmesi gerekir.

Editör: Kadir Üründü

Yorumlar

Image
Ziyaretçi
29.01.2024 / 10:04

Elinize kaleminize sağlık.

Image
Abdullah AKKAYA
29.01.2024 / 09:57

Emeğinize Sağlık Mustafa hocam. Çok güzel bir paylaşım olmuş,

Image
Ziyaretçi
27.01.2024 / 14:58

Rüzgâr Tanrısı Hermes'ten gebe kalan perikızı Diryops; keçi ayaklı, kuyruklu, boynuzlu ve keçi sakallı bir bebek dünyaya getirdi. Anası doğurduğu bu bebekten çok utandığı için onu kaptığı gibi taşlık kayalık bir dağbaşına bırakıp geldi.

Image
Ziyaretİçi
27.01.2024 / 13:51

İşte Mustafa Öztürk farkı budur. Yazarken bir elini vicdanına koyar diğer eli kalem tutar öyle yazar. Çok iyi bir araştırma, çok iyi bir bakış. Alkış, alkış, alkış. Nesrin Aykaç.

Image
Ziyaretçi
27.01.2024 / 06:33

Emeğinize sağlık güzel bir paylaşım istifade ettik

Image
Ziyaretçi
26.01.2024 / 22:19

Mustafa hocam bu güzel ve faydalı yazinizdan çok istifade ettim. Ellerinize emeğinize sağlık. Yazılarınızı bir solukta ve zevkle okuyorum. Ayrıca sizden bir ricam olacak. Yahudilerin ahiret inancı hakkında bir yazı yazabilirseniz çok sevinirim.

Yorum Yaz