matesis
dedas

Hadsizlik!

Hadsizlik!

                         İktidar partisinin il başkanının istifasının istenmesi, akabinde boşalan koltuğun bir an önce doldurulması Mardin’imizin öncelikli sorunu mu tam olarak bilemesem de, üzerinde uğraşılan ve koparılan yaygaraya bakılırsa, şehrimizin ana gündemi konumunda.

Temel bir bilim olan fiziğin, yine temel bir kuralı olan her boşluk mutlaka doldurulur genel kuralı çerçevesinde bakıldığında, bu koltuğunda boş kalmayacağını bilmek içimizi ferahlatıyor tabii.

Koltuğa talip; rakamla 33 adayın dava ve hizmet şiarından yola çıkması, hiç kimsenin şahsi bir derdinin olmaması, halka hizmet hakka hizmettir felsefesinin idrakinde yoğrulmuş lakin metal yorgunluğunun anti pası oldukları iddiasıyla varlıklarını kente armağan eden bazı aday profillerine baktığımda, ey siyaset sen nelere kadirsin demeden geçemiyorum. ( Elbette bu adayları içinde gerçekten emek dökmüş nitelikli olanları aynı kefeye koymadan, tenzih ediyorum.)

Gerçi sevgili Nezir Güneş “ İktidar Partisinin İl Başkanı Kim Olmalı “  başlıklı Mardin Life da çıkan yazısında şehir nüfus oranına göre rekor müracaat barındıran aday adaylarına dikkat çekerken; kim olmasından ziyade, hangi özellikleri taşıyan biri olması gerektiği sorusunu sorarak, kanaatimce duruma doğru yerden yaklaşıyor.

Arzu edilen İl Başkanının:

Öncelikle sözü dinlenen bir aday olmalı temennisi; her kafadan bir sesin çıktığı, nitelikten ziyade çıkar çatışmalarının arenası olan siyasette ne kadar geçerli olur?

Partinin ve şehrin menfaati için gerektiğinde yumruğunu masaya vurmalı temennisi; masadan taşan yumruğun genel yumruklaşmalara ve kişisel hesaplaşmalara ne kadar yansıyacağının muhasebesi nasıl yapılır?

Liyakat temennisi için net bir şey diyemiyorum çünkü; herkesin kendini her şeyin en muhteşemine layık gördüğü günümüz şartlarında göreceli olan bu kavramın, içini doldurmanın genel kaidelerini nasıl oturtulur?

Liderinin, partisinin ve davasının adamı olmalı temennisinde; üretim şekillerinin değiştiği, tüketimin ve paranın idol olduğu günümüz kapitalizminde, fikir ve izanın maddiyatla ölçüldüğü ayarlar, maneviyatla ne şekil harmanlanır?

Evet tüm bunlar gerçekten zor ve işin ehli özellikleri taşıyan; aday olan veya olmasa da doğru nitelikleri taşıyan Mezopotamya ve orayı kalesinden gözleyen Mardin coğrafyasının üretken insan yapısında…

Doğru ve güzel insan olma vasıflarıyla, binlerce yıllık medeniyetlere beşiklik etmiş haliyle zaten var.

Lakin aklımı karıştıran bir siyasi denklem var ki nasıl çözülür onu pek bilemiyorum…

O da şöyle ki…

Yaradan insana temel üç alanda başarı şansı vermiş. Bu üç alan;

Akıl, Ahlak, Siyaset…

Ancak insan bunlardan en çok ikisini elde edebilirmiş…

Dolayısı ile eğer:

Akıllı ve Ahlaklıysanız; Siyasette başarılı olamazsınız…

Ahlaklı ve Siyasetçiyseniz;  Akıllı olamazsınız…

Akıllı ve Siyasetçiyseniz; Ahlaklı olamazsınız…

Şimdi bu da nerden çıktı demeyin…

Hadsizlik deyip geçin…

 

 

 

                                Hadsizlik…

İktidar partisinin il başkanının istifasının istenmesi, akabinde boşalan koltuğun bir an önce doldurulması Mardin’imizin öncelikli sorunu mu tam olarak bilemesem de, üzerinde uğraşılan ve koparılan yaygaraya bakılırsa, şehrimizin ana gündemi konumunda.

Temel bir bilim olan fiziğin, yine temel bir kuralı olan her boşluk mutlaka doldurulur genel kuralı çerçevesinde bakıldığında, bu koltuğunda boş kalmayacağını bilmek içimizi ferahlatıyor tabii.

Koltuğa talip; rakamla 33 adayın dava ve hizmet şiarından yola çıkması, hiç kimsenin şahsi bir derdinin olmaması, halka hizmet hakka hizmettir felsefesinin idrakinde yoğrulmuş lakin metal yorgunluğunun anti pası oldukları iddiasıyla varlıklarını kente armağan eden bazı aday profillerine baktığımda, ey siyaset sen nelere kadirsin demeden geçemiyorum. ( Elbette bu adayları içinde gerçekten emek dökmüş nitelikli olanları aynı kefeye koymadan, tenzih ediyorum.)

Gerçi sevgili Nezir Güneş “ İktidar Partisinin İl Başkanı Kim Olmalı “  başlıklı Mardin Life da çıkan yazısında şehir nüfus oranına göre rekor müracaat barındıran aday adaylarına dikkat çekerken; kim olmasından ziyade, hangi özellikleri taşıyan biri olması gerektiği sorusunu sorarak, kanaatimce duruma doğru yerden yaklaşıyor.

Arzu edilen İl Başkanının:

Öncelikle sözü dinlenen bir aday olmalı temennisi; her kafadan bir sesin çıktığı, nitelikten ziyade çıkar çatışmalarının arenası olan siyasette ne kadar geçerli olur?

Partinin ve şehrin menfaati için gerektiğinde yumruğunu masaya vurmalı temennisi; masadan taşan yumruğun genel yumruklaşmalara ve kişisel hesaplaşmalara ne kadar yansıyacağının muhasebesi nasıl yapılır?

Liyakat temennisi için net bir şey diyemiyorum çünkü; herkesin kendini her şeyin en muhteşemine layık gördüğü günümüz şartlarında göreceli olan bu kavramın, içini doldurmanın genel kaidelerini nasıl oturtulur?

Liderinin, partisinin ve davasının adamı olmalı temennisinde; üretim şekillerinin değiştiği, tüketimin ve paranın idol olduğu günümüz kapitalizminde, fikir ve izanın maddiyatla ölçüldüğü ayarlar, maneviyatla ne şekil harmanlanır?

Evet tüm bunlar gerçekten zor ve işin ehli özellikleri taşıyan; aday olan veya olmasa da doğru nitelikleri taşıyan Mezopotamya ve orayı kalesinden gözleyen Mardin coğrafyasının üretken insan yapısında…

Doğru ve güzel insan olma vasıflarıyla, binlerce yıllık medeniyetlere beşiklik etmiş haliyle zaten var.

Lakin aklımı karıştıran bir siyasi denklem var ki nasıl çözülür onu pek bilemiyorum…

O da şöyle ki…

Yaradan insana temel üç alanda başarı şansı vermiş. Bu üç alan;

Akıl, Ahlak, Siyaset…

Ancak insan bunlardan en çok ikisini elde edebilirmiş…

Dolayısı ile eğer:

Akıllı ve Ahlaklıysanız; Siyasette başarılı olamazsınız…

Ahlaklı ve Siyasetçiyseniz;  Akıllı olamazsınız…

Akıllı ve Siyasetçiyseniz; Ahlaklı olamazsınız…

Şimdi bu da nerden çıktı demeyin…

Hadsizlik deyip geçin…

 

 

 

 

 

 

 

 

Yorum Yaz