matesis
dedas

Hakan Fidan mı hedefte, yoksa yeni MİT mi?

Hakan Fidan mı hedefte, yoksa yeni MİT mi?

MİT Müsteşarı Hakan Fidan, eski Müsteşar Emre Taner ve müsteşar yardımcısı Afet Güneş, telefonla KCK soruşturması neticesinde İstanbul’da ifadeye çağrıldı. İfadeye çağıran savcı ne başsavcılarına haber vermiş, nede MİT Müsteşarı’nın bağlı olduğu Başbakanlığın haberi olmuş. Savcı, “Telefonu açmış Ankara’ya ve ifadeye gel demiş.”İfadeye gidilecek mi gidilmeyecek mi bilmiyorum, ama bu kavganın KCK operasyonları sırasında MİT ve emniyetin ayrı düşündüğünü bu gazetede 17 Kasım 2011 tarihinde “KCK-MİT ve Emniyet” yazısı ile dile getirmiştim. O yazıda, “…Önder Aytaç, Emre Uslu ve Mehmet Özcan’ın başını çektiği yazarların bir kısmı, daha önce yapılması gereken KCK operasyonlarının, Beşir Atalay tarafından en az iki yıl ertelendiğini ifade ediyorlardı.

Bu ertelemeyle ilgili olarak bir kısım görüş de, operasyonlarda MİT ile Emniyet’in karşı karşıya geldiği görüşünde; “Operasyonların başladığı dönemde PKK ile, ‘silah bırakması’ için gizli pazarlıklar yürüten MİT kanadı, sürecin sekteye uğramasından endişe ediyordu. Operasyonların sürece zarar verdiğini düşünenlerin başında, dönemin MİT Müsteşarı Emre Taner geliyordu. Taner, bu konuda Emniyet yetkilileriyle zaman zaman bir araya geldi. Ancak bu görüşmelerden bir sonuç çıkmadı.” Demiştim.

Taraf Gazetesi yazarı Emre Uslu 16 Kasım 2011 tarihli köşesinde MİT’in KCK’yı kullandığı ifade ediliyordu: “KCK networkuna sızdırdığınız elemanlardan ne beklersiniz? PKK’nın yapacağı eylemleri güvenlik birimlerine bildirip eylemler olmadan önce önlenmesini beklersiniz değil mi? Hayır bizde böyle olmadı olmuyor. MİT ve Askerî İstihbarat birimlerinin KCK yapısı içindeki elemanları ‘İl Sorumlusu’ seviyesine çıktılar, serhildan eylemlerinde toplumu galeyana getirmek için yüzleri poşulu en önde yürüyenler arasında onlar da vardı; hatta en önde gidenler çoğu zaman onlardı. Polis de bunların kim olduğunu biliyor ve eylemlerde bunlara dokun(a)mıyordu. Yani KCK yapılanmasını iller bazında bizzat yöneten ve yönlendirenler aslında çoğunlukla istihbarat elemanları.” Diyordu.

AK Parti Gaziantep milletvekili Şamil Tayyar’da Kürt Ergenekonu kitabında MİT’in girişimlerini şöyle anlatmıştı:” “Hakan Fidan’ın 27 Mayıs 2010 tarihinde MİT Müsteşarlığına atanmasından sonra, Kürt sorununa kalıcı çözüm amacıyla bir eylem planı hazırlandı. Fidan’ın bu göreve gelmeden önce MİT yöneticileriyle Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı sıfatıyla katıldığı, sonrasında kurumun sürdürdüğü PKK trafiğindeki taleplerin, çözüme katkısı olacağı düşünülen bölümleri, eylem planında yer aldı.MİT’in hazırladığı ilk aşama eylem planı içinde iki kritik düzenleme bulunuyor: 1-KCK sanıklarının serbest bırakılması, 2-Yüzde 10 olan seçim barajının düşürülmesi.Bu düzenlemeler yapılırsa, tansiyonun düşeceği ve çözüme doğru daha sağlıklı adımlar atılacağı hesabı yapılıyordu…MİT’in bu iki önerisi de devlette tam karşılık bulmadı. KCK soruşturması kapatılırsa PKK’yı dizginlemenin zorlaşacağı, yüzde 10 barajı kaldırılırsa siyasi istikrarın bozulabileceği değerlendirmeleri yapıldı.” Diyordu.

Aynı süreçle ilgili olarak Milat Gazetesi Ankara Temsilcisi Aslan Değirmenci’de Hakan Fidan neden hedefte başlığında şunları yazıyordu: “Kulislerde konuşulan ve derin yapıları rahatsız eden bir diğer öngörü de MİT’in başlattığı şeffaflık sürecini arşivlerini açarak devam ettirecek olabilme ihtimali. MİT, bu ihtimali gerçekleştirdiği takdirde 1990’lı yıllarda çözülemeyen faili meçhuller, derin olayların ardından bilgi kirliliği meydana getiren medya, toplumu sokağa yönlendirerek Kürt- Türk çatışması çıkartmak için mücadele edenlerin kim olduğu da belgelenecek. 12 Eylül’e kapı aralayan; Maraş, Malatya, Sivas olaylarının sis perdesi aralanacak. 28 Şubat sürecinde MİT’in rolü ile yabancı gizli servislerin sahneye koyduğu karanlık planlar da deşifre olacak. Cuntacıların ülkeyi faşist iktidara götürme yolunda uygulamaya soktuğu kanlı tertiplere destek veren oluşumların yanı sıra karanlık dönemlerde MİT tarafından yapılan operasyonlar gün yüzüne çıkacak. Kazanan Türkiye kaybeden ise derin yapılar olacak.” Diyordu.
Hakan Fidan, bağımsız bir dindar kimlik sergiliyor. Herhangi bir cemaate bağlılığı yok.

“Milli” bir MİT oluşturmak, MİT içerisindeki yabancı servislerin şubelerini kapatmak için uğraşıyor. Şeffaflaştırıyor kurumu. Devletin Milli Güvenlik Kurumu’nun oluruyla PKK ile müzakereye gitmiş.

Şimdi deniyor ki; 2011 yılında, Emniyet PKK’ya karşı 495 operasyon gerçekleştirmiş, MİT neden 4 operasyonda kalmış. Devletin yapacağı operasyonlar MİT tarafından engellenmiş mi? KCK’nın devletleşme rolünde MİT’in rolü var mıydı? Bunlar Hakan Fidan’a sorulur mu sorulmaz mı? bilemem. Kendisi ifadeye gider mi gitmez mi onu da bu yazıyı yazana kadar bilmiyorum ancak, Fidan ve iki MİT’çinin ifadeye çağrılmasını ben şöyle anlıyorum;

1-Başbakanın izni bizim için çok önemli değildir. Nasıl ki Başbuğ’u çağırdık, MİT müsteşarını da çağırabiliriz.
2-Hakan Fidan Başbakan Erdoğan’a bağlı olduğundan dolayı Başbakan Erdoğan ya da Beşir Atalay hakkında da ifade isteme hakkına sahibiz…
3-Hakan Fidan’ın mahkemeye çağrılması dillendirilen PKK’yı devlet kurdu tezinin aslında dillendirilmesi ve KCK tutuklamalarının tamamını meşru bir hale getirilmesidir
4-Hakan Fidan mahkemeye çağrılarak bundan sonra kimse PKK ile müzakere falan etmesin deniyor.
5-Ergenekon Soruşturmasında başbakan her hafta toplantı yapıyor diyen cenah herhalde utanmıştır bu olay karşısında.
6-Hakan Fidan’dan sonra mahkeme kimi isterse çağırır, itiraz eden olursa, Başbuğ ve Fidan’ı çağırdık, denir.
7-Topluma KCK belasını başımıza musallat eden MİT’tir deniyor
8-Bunun Başbakan Erdoğan’a yönelik bir hamle olduğuna inanıyor toplum…Bu nedenle MİT ve Başbakanlığın karşı hamlesini beklemek lazım.
9-KCK soruşturmasını yürüten İstanbul Emniyet terör ve istihbarat müdürleri görevden alındı. Bunu yargı kısmını da bekleniyor.
10-Bu olay kime yarıyor ona bakmak lazım. GES ve Uludere’yi son gelişmelerden uzak tutmamak gerekiyor? Eğer Hakan Fidan GES Komutanlığını teslim almasaydı, MİT’te sivilleşme faaliyetlerine girişmeseydi ve MİT’i millileştirmek için çalışmasaydı bunlar olacak mıydı?
Şiirlerden Ankara’nın havasının puslu olduğu biliyorduk ama gerçekten hava çok pusluymuş…

Yorum Yaz