matesis
dedas

Hastalıklardan Korunmak İçin Doğru Beslenme

Hastalıklardan Korunmak İçin Doğru Beslenme

Koruyucu hekimlik, hastalıkları ortaya çıktıktan sonra tedavi etmek yerine, oluşmadan önlemektir. Hasta olmadan önce, hastalıktan koruyucu bir şekilde yaşamak ve bu sayede hastalıklara hiç yakalanmamak çoğu zaman mümkündür. Modern tıbbın vardığı en ileri seviye koruyucu hekimliktir. Koruyucu hekimlik anlayışı aslında tüm dünya için bir zorunluluk haline gelmiştir. Çünkü modern, batılı yaşam tarzı beraberinde fast-food beslenme, hareketsiz yaşam tarzı, aşırı stres, işlenmiş, doğal olmayan ve katkılı gıdalar, büyük porsiyonlar gibi insan sağlığını bozan birçok unsur getirmiştir. Günümüzde aşırı işlenmiş, kimyasal katkılar içeren, genetiği değiştirilmiş veya tamamen yapay gıdalar dünya gündeminde yer almaktadır. Bütün bunlara ekolojik dengenin bozulması, hava kirliliği, kapalı ortamlarda geçirilen yaşam süresinin artması gibi birçok olumsuz faktörü de ekleyince son yüzyıl kronik hastalıkların sıklığının hızla arttığı bir dönem olmuştur. Kanser türleri, kalp-damar hastalıkları, felç, kalp krizi, aşırı şişmanlık, obezite ve şeker hastalığı başta olmak üzere yüzlerce hastalığın sıklığı yukarıda saydığımız faktörler sebebiyle sürekli artmaktadır.

Dünya Obezite Atlası 2023 raporuna göre, 2035 yılına kadar dünya nüfusunun çoğunluğu olan 4 milyardan fazla insan, fazla kilolu ya da obez olacaklardır. Her 4 kişiden 1’ine karşılık gelen yaklaşık 2 milyar insan obez olacak. Çocukluk çağı obezitesi 2035 yılına kadar iki katından fazla artabilir. Bunun anlamı ise birçok ölümcül kronik hastalıkların çok daha erken yaşlarda görülmeye başlaması demektir. Dolayısıyla beklenen yaşam süresi, ani ölümler, yaşam kalitesi ve benzeri sağlık parametrelerinin hepsi olumsuz etkilenebilir.

Türkiye için 2035 yılına dair öngörülen yetişkin obezite sıklığı %55 civarındadır. Yetişkin nüfusun yarısından fazlası obez olma tehlikesi ile karşı karşıyadır. Kadınlar için öngörülen bu obezite oranı daha da yüksektir.  Kadınlar fazla kilolara bağlı ölümcül sağlık sorunları açısından daha büyük tehlike altındadırlar. Ülkemizde, çocuklardaki obezite sıklığının ise 2035 yılında çok büyük bir artışla %35’e doğru yaklaşacağı öngörülmektedir. Bu durumda, çocukların üçte birinin obez, en az bir bu kadarının da fazla kilolu olabileceği düşünüldüğünde hem yetişkinlerde hem çocuklarda obezite küresel salgını bizim ülkemizde de fazlası ile hissedilebilir. Ayrıca bu fazla kilolar sebebiyle ülkemizin ekonomisine, 2035 yılı itibarıyla 35 milyar dolardan fazla yük oluşabileceği hesaplanmaktadır.

Obezite artışı beraberinde insülin ve leptin direncini arttırmaktadır. Bu durumda çok sayıda ölümcül ve yaşam kalitesini olumsuz etkileyen kronik hastalık ortaya çıkmaktadır. Koruyucu hekimlik yaklaşımına göre, obezite ile mücadele için bizlere düşen, yenidoğan bebeklerden, yaşlı nüfusa kadar, tüm toplumun sağlıklı beslenmesi ve hareketliliğinin arttırılması için büyük bir seferberlik ilan etmektir. Fazla kilonun yol açabileceği hastalıklar, doğal, sağlıklı, yeterli ve dengeli beslenmenin püf noktaları, kilo takibi, hareketliliğin arttırılması gibi hususları tüm topluma her türlü yolla anlatmalı ve profesyonel danışmanlık ve tedavi desteği dahil olmak üzere, obezite ile mücadelede ihtiyaç duyulan her alanda her bireyin yanında olmalıyız. Özellikle büyüme, gelişme döneminde olan çocukların aşırı fazla kilolar sebebiyle telafisi çok zor olabilecek metabolik hastalıklara maruz kalabileceğini unutmayalım. Çocukları daha hareketli bir yaşama ve daha sağlıklı beslenmeye teşvik etmek için ailede, okulda, sosyal yaşamda gereken her türlü adımları acilen atmalıyız. Aksi takdirde oluşabilecek sağlık sorunları, hastalıklar ve bunlara bağlı olarak yaşam kalitemizin düşmesi, erken ölümler, ekonomik sorunlar çözümü çok zor bir karmaşa yumağına dönüşebilir. Ramazan ayı, sağlıklı beslenme modeli oluşturmak ve bu modeli kalıcı hale dönüştürmek için çok iyi bir fırsattır. Bu konuyu yazmaya devam edeceğim.  

Editör: Beşir Şavur

Yorum Yaz