tatlidede

Hayat Delikanlısı

Hayat Delikanlısı

Hayat Erkanal arkeoloji ve prehistorya sevdalısı bir delikanlıdır. Delikanlı dedikse ağzı süt kokan bir delikanlıyı hayal etmeyin sizler. O bilgi ve bilim alanında bir delikanlıdır. Arkeoloji ve prehistorya konularını araştırırken delikanlıların heyecanıyla, onların saflığıyla incelemelerini yapan bir kişidir. Bu değerli hocamız, bu değerli bilim adamı bilgi aşkıyla tutuşan toy bir delikanlı değildir yani. Onu öyle hayal etmeyin. Aksine o bilgi ve deneyimlerin kendi kulvarında tam olarak olgunlaştırdığı bir delikanlıdır.
Tüm hayatını önemli arkeolojik ve prehistorik konuları araştırmaya adamış olan bu delikanlı, aynı zamanda bir Nusaybin sevdalısı
Evet, evet bir Nusaybin sevdalısı!
Hayat Hoca Mezopotamya Uygarlıklarını araştırmaya başlarken, bu toprakların dünya medeniyetlerine ev sahipliği yaptığını açık olarak görüyordu. Her tarafı tarih ve medeniyet kokan bu topraklarda, binlerce yıl önce atalarımız ilk parayı bulmuşlardı, ekonomik sistemler kurmuşlardı, sulama kanalları yapmışlardı, sanatı, yazıyı, tarımı ve hayvanları evcilleştirmişlerdi. Eğitim sistemleri kurmuşlardı, çok tanrılı bir dini hayat sürdürmüşlerdi, bağcılık, hayvancılık geliştirmişlerdi, ölülerini mezralara gömmüşlerdi, vs, vs…
Hayat Hoca Mezopotamya’yı böyle gururlu bir edayla araştırırken, onun görkemini tasavvur ederken, Girnewasımızı da bu tutkuyla kazımaya başlıyordu. Hayat Hoca yıllarca ekibiyle birlikte burada çalıştı. Girnewas’ın bir kısım zenginliklerini ortaya çıkardı. Onu medeniyet ve bilim dünyasına tanıttı.
Girnewas’tan çıkan bulguların kamyonlarla Mardin Müzesine taşındığını söyledi…
Bu bulgular arasında neler yok ki?
Mezarları kazarken onlar, söz konusu dönemin nadide zenginlikleriyle karşılaşıyorlardı. Girnewas’in birçok Mezopotamya uygarlıklarına ev sahipliği yaptığını biliyorlardı. Girnewas’in en üst tabakası Asurlar dönemine aitmiş. Hayati Hoca bu döneme ait bulguların bazılarını ortaya çıkarmıştı. Girnewas kazıları, siyasi ve başka nedenlerden dolayı ne yazık ki yarım kaldı.
Yani kısa bir dönem sonra kazılar rafa kaldırıldı. Ama mutlaka bu kazıların yeniden başlaması gerekiyor. Bizler tarihimizle bütünleşmek istiyoruz…
Girnewas’ın her tabakasından görkemli bir dönemin medeniyetleri yatıyor. Bu medeniyetler ‘’Muhteşem Yüzyıla’’ hiç benzemiyorlar ki!
Binlerce yıl önce bu topraklarda yeşeren medeniyetler gün ışığına hala çıkmamıştır.
Asurlardan önce olan uygarlıkların her birisi Girnewasta bir tabakayı temsil ediyor. Her tabaka farklı bir uygarlığın kalıntılarını barındırıyordu. Bu tabakalar hala kazılmamışlar.
Asur dönemini kapsayan bulgular arasında çok önemli arkeolojik belgeler vardı; Ev hizmetlerinde kullanılan değişik kaplar, yıkanma ve temizlenme araçları, silahlar, değerli eşyalar, iğneler, kolye ve takılar, mühürleri görebiliriz.
Tüm bu eşyalar ölülerle birlikte mezarlara gömülüyordu.
Tabi ki tüm bu eşyaları analiz etmek, onları kavramak, nasıl üretildiklerini incelemek başlı başına bir tutkudur. Zaten Hayati Hoca ve ekibi de bunu yıllarca yaptılar. Çalışmalarını da kitap olarak yayınlanmaya hazırlanıyor.
Çalışmalar yayınlandıktan sonra, o zaman Girnewas’ın adını daha sık duyacağız…
Bu bulgular arasında bir de mühür var dedik. Mühür, bir silindir şeklindedir. Mühür, bir malın, bir mülkün kime ait olduğunu bize bildiriyordu. Yani bir nevi tapu belgesidir bu mühürler. Zaten arazı satışlarında bu mühür sık olarak kullanılıyordu…
Arazı satışlarında mutlaka iki şahitte bulunduruluyordu.
Tabi ki tüm bu bulgu ve bilgiler tartışılmaya, konuşulmaya değerdirler.
Yalınız Sümerlerden, Akadlardan, Hurilerden, Mitanlerden, Asurlardan, Aramilerden ve diğer Kuzey Mezopotamya Uygarlıklarının derin izlerini taşıyan bu medeniyetler, bizim insanlarımız tarafından şimdiye kadar doğru olarak algılanmamıştır. Bizler hala bastığımız toprakların dünya tarihine ne gibi zenginlikler sunduğunu bile iyice bilmiyoruz.
Tarihi yerlerde piknik yapma heveslisiyiz. Buralarda mangallarımız eksik olmuyor maşallah ama bu topraklardaki zenginlikleri aynı kebabı yediğimiz gibi öğrenirsek, manevi açıdan daha da zenginleşeceğimizden kuşkunuz olmasın!
Sadece Girnewas değil, ona benzeyen daha nice kazılması gereken arkeolojik yerlerimiz var.
Gün gelecek buraları da kazacağız…
Bunlar işin bilimsel ve kültürel yanı…
Öte yandan bu konularla uğraşan insanların duyguları, düşünceleri ve deneyimleri önemlidirler. Bunlar önemli oldukları kadar, hayat hikâyeleri de bizler için çok önemlidir.
Ben Hayatî Hocayı hem Mardin Üniversitesinde hem de Girnewasta dinlerken şu hatırası beni çok etkiledi.
Hoca şöyle anlatıyor;
Kazıların en heyecanlı yerinde bir çiviyazısıyla yazılmış bir arazı satış belgesini bulmuştuk. Hepimiz çok heyecanlıydık. Kabımıza sığmıyorduk. Çocuklar gibi sevinçliydik. Ama tam da o sırada okullar açılıyordu ve Üniversite Rektörü benim kazaları bırakıp okula dönmemi istemişti!
Çok üzülmüştüm…
Yalınız okula geri dönmemek için Üniversitenin Dekanını aradım. Derdimi anlattım. O da rapor alabilirsin dedi. Ben de hemen Nusaybin Hastanesine gittim. O zaman iki tane genç doktor hastane de görev yapıyorlardı. Onlardan bir aylık rapor istedim. Nedenini sordular. Ben de anlatım.
İkisi birden güldü. Ben de niye gülüyorsunuz dedim?
Sana gülmüyoruz hoca dediler!
Bize bugüne kadar gelenlerin hepsi buradan kaçmak için rapor istiyorlardı. Sen ise burada kalmak için rapor istiyorsun dediler!
Bizim gülmemiz bunadır dediler!
Herkes Nusaybin’den kaçmak için bahane ararken, Hayat Hocamız Nusaybin’de kalmak için bahane aramıştı. İyi ki de böyle yapmıştı.
Dedim ya; Hayat Hoca bir delikanlıdır.
Sözün özü; Hayat Hoca Girnewas’a hayat vermiştir!
Hayat Hocada vallahi hayat vardır!

Yorum Yaz