matesis
dedas

HDP ‘Kürdistan’ Olmalıydı

HDP  ‘Kürdistan’ Olmalıydı

7 Haziran akşamı seçim sonuçlarının neredeyse tamamı açıklandıktan sonra diğer parti genel başkanları HDP Eşbaşkanları Sayın Selahattin Demirtaş ve Sayın Figen Yüksekdağ sonuçları ve ortata çıkan aritmetik tabloyu değerlendirmek üzere basın mensuplarının karşısına çıktı. Sayın Demirtaş HDP’nin barajı aşmasını solun zaferi olarak niteledikten sonra ‘HDP Türkiye’dir; Türkiye HDP’dir’ şeklinde durumu özetledi.

Bu tespitleri biraz tartışmak gerekirse;

Bir defa Sayın Demirtaş’tan şunu beklerdim: Bu zafer Kürt halkının bir zaferidir ve HDP Kürdistan’dır. Oysa Sayın Demirtaş neden bunu demedi yoksa diyemedi mi? Zira bütün televizyon kanalları ara ara Türkiye geneli seçimlerin partilere göre dağılımını veriyordu ve  neredeyse Kürdistan coğrafyasının tamamında HDP’nin otoritesini görüyorduk. Kürdün zihnindeki harita somut olarak ortaya çıkmıştı ancak Sayın Demirtaş bunu dillendirmedi veya dillendiremedi.

Bir diğer nokta eğer HDP Abdullah Öcalan’ın projesi ise, ki seçim meydanlarında her iki eş başkan da defalarca bunu dile getirdi, ve Öcalan ‘Kürt Halk Önderi’ ise o zaman Kürtlerin bu gibi seçeneklerden dolayı HDP’ye oy verdi. Bunun aksini kimse söyleyemez. Daha açık bir ifadeyle her Kürt, Kürdî ve Kürdistanî özelliklerden dolayı HDP’ye oy verdi ve bu açıdan da ‘HDP Kürdistan’dır’ denmeliydi. HDP’nin aldığı yüzde 12.3 oranının yaklaşık yüzde 10’u Kürtlerin oyudur, bunun altını çizmek gerekiyor.

En önemli nokta ise şudur: Sayın Demirtaş açıklmasında solun emanet oylarından bahsetti ve mevcut iktidar partisi ile şöyle veya böyle koalisyonu düşünmediklerini net ve kesin bir dille ortaya koydu.

Bu da siyasetten doğru bir yaklaşım değildir. Çünkü, bir defa Kürtlerin yaklaşık yüzde 10 gibi oy oranını solun yüzde 2’lik emanet oylarına kurban edilmemelidir. Fakat görünen o ki ‘Emanet Oyları’ olarak nitelenen oylar HDP’yi bağlamış durumda. Siyaset bir uzlaşma kültürünü de gerektiriyorsa kendi ilkeleri baz alınarak koalisyon için tekliflere açık olunmalıdır. Sayın Demirtaş’ın bu ‘keskin’ cümlesini duyduktan sonra aklıma yıllarca önce bir demecinde Abdullah Öcalan’ın bir sözü aklıma geldi: “Siyasetten şeytanla bile anlaşabilirim.”

Kürt halkı sadece ‘ona cevap ver, buna cevap yetiştir’ diye parlamentoya vekil göndermiyor.

Bu değerlendirmeler ışığında Demokratik Özerkliğin şartları tam olgunlaşmıştır, dyebiliriz. Hem de 14 Temmuz 2011’de ilan edilen Demokratik Özerklikten çok daha farklı ve fazla olarak…Çünkü bu seçimle Kürtler ‘varız’ demiştir. Bu, bir anlamda Kürdün uyanışının finalidir ve siyasi bir zaferle taçlandırılmalıdır. Bu süreci HDP hemen PKK’ye, daha önce Öcalan tarafından da yapıldığı üzere, Silahsızlanma Kongresinin toplanması yönünde bir talep ortaya koyarak başlatabilir.

 

 

Demokratik Özerkliği İlan Etmenin Tam Zamanı

 

Kürtler bir kez daha hak ve özgürlüklerini elde etmek için sandık başına gidiyor. Bu amaca varmak için demokratik yöntemleri kullanıyor. Yani sandık ve seçim. Bundan daha meşru yol olabilir mı? Elbetteki hayır…

Yıllardır, Türkiye’de Kürt siyasi hareketine öncülük eden siyasi aktörler, her seçim öncesi şu argümanı işlemişlerdir: Kürt halkı için bu seferki seçim çok önemli; adeta bir referandum gibi…

Bilindiği üzere referandum ve benzere yöntemlerle uluslar, halklar, topluluklar kendi kaderini tayin etmek üzere irade beyan ederler.

İşte 7 Haziran seçimlerinde HDP şahsında Kürt siyasi hareketine öncülük edenler tarihi ve siyasi bir fırsat yakalamışlardır. Aslında bu noktaya varana kadarki gelişmeler bundan önceki yerel seçimlerde başladı. Zira bugüne kadar, Kürt siyasi hareketine uzak olan kesimler, istikamet değiştirmeye başladı. Hatta bir zamanlar “hain” “işbirlikçi” gibi etiketlere maruz kalan aşiretler, aileler veya şahıslar Kürt siyasi hareketine doğru mobilize olmaya başladı. Öyle görülüyor ki, 7 Haziran seçimi öncesi bu akış, tavan yaptı; zirve oldu. Bu gelişmeler karşısında Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Ahmet Türk, HDP’ye olan akışlar, katılımlar durumu partisel olmaktan çıkardığını beyan etti. Bu gelişmeler, bu akışlar Kürt Ulusal Hareketinin güçlendiğini gösteriyor. Şimdi buna bağlı olarakbazı fikirleri ileri sürmek istiyorum.

Hali hazırda açılan sandıklar gösteriyor ki HDP yüzde 10 barajını tı. Kürdistan haritasının neredeyse kahir ekseriyetinin HDP otoritesine geçtiğini gösteriyor. Bu da  Kürt siyasi hareketinin önüne şu seçeneği koyuyor: Türkiye’ye Demokrasi; Kürdistan’a demokratik özerklik

HDP Kürdistan’da tek parti olduğu için Özerk Kürdistan’ı ilan edebilmelidir. Çünkü Kürtler şu mesajı vermiştir:

Ben siyasi irademi beyan ettim. Bunu da sandık ve seçim gibi en meşru, en demokratik yöntemlerle gerçekleştirdim.

Bilindiği üzere Kürt siyasi hareketinin prıgramında Demokratik özerklik vardir ve bunu, Türk siyasi partileri iyi bilmektedir. Hatta Demokratik Özerklik kitapçık olarak daha önce TBMM’de milletvekillerine dağıtılmıştı. Kürtlerin Demokratik Özerklik ilanının girişimine Türk siyasal partileri de karşı çıkmamalıdır. Çünklü Kürt halkı talebini demokratik yöntemlerle ortaya koymuştur.

Evet manzara bu ve nettir.  8 Haziran sabahı HDP eşbaşkanlarından Demokratik Özerk Kürdistan’ın ilanını bekliyoruz. Zira tarihi, siyasi ve toplumsal fırsatlar yakalanmıştır. Bütün dünya da meşru bakacaktır. Çünkü Kürt halkı bunu, silahla, şiddetle değil seçimle ortaya koymuştur. Aksi durumda tarihe bunun hesabını kim verebilecek?!!! 

Seçim sonrası Kürtler, yaptıkları kutlamalarla, attıkları sloganlarla ve ortaya koyduğu kitlesel coşkuyla ulusal taleplerini ortaya koymuştur.

Seçimlerin, Türkiye’ye, Kürt halkına huzur ve barış getirmesini diliyorum. Saygıyla…

Yorumlar

Image
Selahattin KARAMAN
09.06.2015 / 22:14

1-HDP nin amacı hiç bir zaman Kürtler olmamıştır ve olmayacaktır da.<br>2-HDP nin amacı İtirafçı APO nun hapisten kurtarılması için devletle müzakere yapmaktır.<br>3-Kürtler HDP için sadece figürandır. O sebeple Kürt oyları görmemezlikten geliniyor. O yüzden HDP de adayların sadece % 20 i Kürtlerden oluşuyor.<br>4-Eskiden polis tarafından yakalanan ve itirafçı olan PKK liler onlara lojistik destek sağlayan bütün yurtseverlerin isimlerini vererek devletin kendisini affetmesi için çaba harcıyordu. APO denen İTİRAFÇI da aynı şekilde devletin onu effedip salıvermesi için Kürtleri maşa olarak kullanıyor. Son on yılda bakarsanız APO ve HDP nin Kürtler için istediği bir tek şey yoktur.<br>APO yu Kürtlerin başına lider gibi göstermeye ve onunla Kürtleri tuzağına düşürmeye çalışan devlet bir GARGAMEL rolünde APO bir azman ve Kürtler ise ŞİRİNLER rolündedir.

Yorum Yaz