matesis
dedas

Hendeklerden düzlüğe çıkma

Hendeklerden düzlüğe çıkma

Hendek kazma usulü, Pars kültürünün bir savunma taktiği olarak Medine’nin Ahzap ordularına karşı kenti savunma başarısında gösterdiği direnişle tarihe mal olmuş bir hadisedir. 

Bu yönüyle gelenekselleşen hendek kazma geleneği bir savaş savunma sistemi stratejisidir. Bir başka deyişle taarruz pozisyonu yerine tercih edilen bir savunma taktiğinin bir başka adıdır. Bu uygulamanın teori tohumu Fars topraklarında atılmasına rağmen en büyük pratik meyvesini Medine’de vermiştir. Bu taktik unutulmaya mahkum tarihe mal olmuş bir savunma modelidir derken, 2015’in son çeyreğinde tekrar kendisine müracaat edilen bir savunma yöntemi haline geldi. Dünü ve bugünü ile hendek savaşının taktik mukayesesini yaparken hendekler savaşlarının arasındaki benzerlikleri ve farklılıkları masaya yatırmayı uygun gördük. Modern dönemde kendisine başvurulan bu ilkel savaş yöntemin dünü ile bugünü arasındaki benzerliğin taktiksel bir benzerlik mi yoksa sadece yüzeysel bir isimsel benzerlikten öteye geçmeyen bir uygulama mı olduğunu açığa çıkarmayı hedefledik. Hülasa; hendek savaşı nedir, nasıldır, niçin başvurulur, hangi amaç ve araçlarla başarıya ulaşılır ya da bu savaşın vazgeçilmez usulleri nelerdir onları köşemde gündeminize taşımayı amaçladık.

Öncelikle bilinmelidir ki, hendek kültüründe;
HENDEK şehrin merkezine, şehrin iç sokaklarına değil şehrin dışına kazılır.
Şehir hendekleri değil, hendekler şehri çevrelemelidir.
HENDEK, şehrin sakinlerini şehir dışından gelen düşmana karşı savunmalıdır.
HENDEK ile şehrin içindekilerinin değil dışındakilerin hayatla bağının kesilmesi amaçlamalıdır.
HENDEK savunma taktiğinde başarıya ulaşılması için hendeklerin geniş ve derin olması gerekmektedir.
HENDEK şehrin içindekilerini değil şehrin dışından gelenlerin işini zorlaştırmalıdır.
HENDEK, Pasif halkı değil savaşan aktif savaşçıları geri püskürtmelidir.
HENDEK, içerdekileri değil dışardakileri hayattan bezdirmelidir.
HENDEK, içerdekilerin değil dışardakilerin hayata tutunmalarını zorlaştırmalıdır.
Bu münasebetle hendeğin sosyolojik alt yapısına ve bilinçaltında kurgulanan hedeflerine bakıldığında:
HENDEK, gücün sözüne sırtını dayanana karşı sözünün ve inancının gücüne güvenenin bir savunma aracı olmalıdır.
HENDEK, dışardan gelenin rahatını bozmak için kazılanın içerdekilerin rahatını ve emniyetini garanti altına alabilmek düşüncesiyle başvurulan bir peygamber metodu olduğu unutulmamalıdır.
HENDEK, gücün söze değil sözün güce galebe çaldığının somut bir fotoğrafı olduğu göz ardı edilmemelidir.
HENDEK, büyük ideallerden küçük avuntulara inişin değil küçük umutlardan büyük ideallere çıkışın serüvenidir.
HENDEK, içinden olup senin gibi düşünmeyeni görmezden gelip yok saymanın değil en doğru olana peygamber de olsan uymanın kolektif şuurun adıdır.
HENDEK, umutlara ve canlara mezar değil ideallere beşik, yarınlara dair beslenilen umutlara yol ve menzil olmalıdır,
Her türlü savaş taktiğinde olduğu gibi, hendek savaş usulünün de bir hukuku bir raconu bir de namusu vardır. Namusu iğfal edilmiş her türlü savaş kıyıma dönüşürken, raconu zedelenmiş savaş da kaosa sebebiyet verir. Hukuku çiğnenen savaş ise katliama sebebiyet verip mazlumu zalimden beter gaddar hala getirir. Hangi savaş türünde olursa olsun yapılan eylem, düşman diye tabir edilenden çok dost diye bilinenin hayatını zorlaştırıyorsa o taktiğin başarı şansı yok denecek kadar azdır. Her ne olursa olsun kamunun yararına açılan hasene-i cariye konumundaki yol, köprü, cadde, mabed ve umuma açık güzergahlara hendek savaşının kapsama alanının dışında tutulmalıdır. Bu tür yerlerin sınırlarına tecavüz bırakın din dışı hem etik dışı hem de insanlık dışıdır.
Unutulmamalıdır ki, Bizim inanç felsefemizde aşkta ve savaşta bırakın her şeyin mubah olduğunu, en fazla haramların saklı olduğu iki hadisedir. Bu iki hadisenin kırımızı çizgilerine tecavüzün reva görüldüğü her devirde son hep hüsran olmuştur ve kazananı olmamıştır. Bu tür kazanılmayan savaşlarda bazen en büyük etken savaşılanın gücünden ziyade savaşanın günahkarlığı ve anti mazlumiyeti olmuştur. İş bu hakikaten ötürü Mazlum diye geçinen zalim diye nitelediğinin karşısında başaramıyorsa mazlumun mazlumiyetinde, zalim diye nitelenip de kendini haklı görüp haksıza karşı savaşma iddiasında olan kazanmamasın da samimiyetinde problem vardır. Bu durumda ya mazlum mazlum değildir ki yardım için Allah aradaki perdeleri kaldırmamakta ya da zalim gerçekte zalim değil ki Allah boynunu devirmemekte.
Hendeklerden düzlüğe çıkma Umuduyla…

Yorum Yaz