matesis
dedas

Hukuksal Sivri Formüller!

Hukuksal Sivri Formüller!

Son dönemlerde hukuk tartışmaları ile yatıp hukuk tartışmaları ile kalkıyoruz. Bu gerçek hukukun üstünlüğünü mü yoksa ucuzluğunu mu gösteriyor? Buna tam olarak karar vermek gerçekten çok zordur…

 
Bir şeyin devamlı tartışılması hiçbir zaman bu şeyin üstünlüğünden dolayı değildir. Olamaz da. Sürekli hasta ve hasta hizmetlerini tartışmak bir yanı ile hasta bir toplumun belirtisi değil midir? Eğer Türkiye’de hukuk, gerçekten hukuk olarak algılansaydı, insanların hizmetinde olsaydı, ifade edildiği gibi üstün olsaydı acaba toplumda hukuk uygulamaları bu kadar tartışma götürür müydü?

 
Ben bu kanaatte değilim!
 
Türkiye’de hukuksal sorunların bu kadar siyasi gündemi işgal etmesi neyin belirtisi olabilir? Herhalde gelişmiş ve modern bir hukukun göstergesi bu olamaz. Hele hele bu hukukun üstünlüğü hiç olamaz! Bir kere pratik hukuk, yani insanların hizmetinde olan, insan haklarını koruyan, insanları özgürleştiren, herkese eşit davranan, adaleti tecelli eden, suçlu ve suçsuzu net olarak tanımlayan, somut olan, modern vatandaşlık bilincini yaygınlaştıran, insanlara yol gösteren bir hukuk anlayışı, hizmet vermesi gereken insanlara karşı bu kadar acımasız olmamalıydı. Nihayetinde hukuk insanlar içindir. Devlet insanlar içindir. Ekonomi insanlar içindir. İnsanları esir alan bir hukuk sistemi, ne kadar hukuksal olabilir ki? Hukuk kurumları vatandaşlarını neden bu kadar hırpalama gereğini duyuyorlar?

 
Bu insanlar da olmasaydı hukukta, ekonomide, devlette, siyasette ne güzel yürüyecekti diyen anlayışlara diyeceğimiz şudur; bunu söyleyenler de insanlardır!
O nedenle her şey insanın hizmetinde olmalı!

 
Ama bir bakıyorsunuz pratik hukuk yerine hukukun sivri formülleri insanları zapt u rap altına almak için bütün formalist potansiyelini sefer ediyor! Hukuk, hukuk için midir? Yoksa bunu insanların demokratik hakları, refahı, can güvenliği, adaleti için mi kullanacağız? Hukukta esas olan sivri formüller midir yoksa insani merkeze koyan hukuk normları mıdır?

 
Bu ülkede her dönem adamına göre hukuk formülleri üretiliyor! Siyasi tavırlara göre hukuksal sivrilikler ortaya atılıyor!
 
Efendim falan parti, filan kurum, filan kişi Anayasaya aykırı hareket etmiş. Peki, sormazlar mı bu Anayasayı kimler yaptı diye? Darbe ile iktidarı ele geçiren askeri bir yönetim değil miydi bu Anayasayı getirenler? Hem de olağan üstü bir siyasi süreçte bu yapıldı değil mi? İyi hatırlıyorum; Profesör Server Tanilli yürürlükte olan Anayasayı, polis yönetmeliğine benzetmişti! Bu Anayasa şimdiye kadar kaç tane siyasi parti kapattı? En başta kılıçdaroğlu ve Bahçelinin partileri de bu Anayasa gereği kapatılmadılar mı? Mecliste temsil edilen öteki iki partide yine mevcut Anayasa tarafından kapatıldılar!
 
Bu Anayasa şimdiye kadar kaç parti kapattı? Bu Anayasa parti kapatma Anayasası mıdır?
Buna rağmen Anayasanın değişmez maddeleri diye bize her gün empoze edilen giriş bölümü, askeri cuntanın emrindeki hukukçular tarafından kaleme alınmadı mı? Eğer halk tarafından seçilen bir parlamento adabına uygun olarak Anayasayı, yasaları, yürütmeyi gönül rahatlığı ile değiştiremiyorsa, buna istekli değilse, engelleniyorsa, o zaman parlamento da teknokrat-uzman diye adlandırılan bir grup tarafından yürütülsün ve siyasi partiler de bu toplumda bir siyasi dekorasyon olarak görev yapsınlar!

 
Parlamentarizm yerine teknokratizm!

 
Parlamentonun başına da birkaç tane “ulusalcı” diye geçinen muhterem zatlar yerleştirelim, onların emrine de birkaç tane hukuksal sivrilikleri ile ün yapan bürokratları takviye edelim, ülke de güllük gülistanlık olsun!
Ne güzel, ne rahat değil mi?

 
Bakınız şimdi; devletten maaşına alan bir üniversite rektörü gaza geldiği zaman, hiç yüzü kızarmadan rahatlıkla şunu söyleyebiliyordu; değil yüzde 47 sizler yüzde 97 oy bile alsanız gönlünüzde yatan değişiklikleri yapamazsınız! Bu yüzde 97 diye ifade edilen şey kendi görüşünde olmayan herkes için geçerlidir! Yani yüzde 3 oranında oy potansiyeline sahip olan bir anlayış gönlünde yatan her türlü değişiklikleri yapabilecek, bunu göğsünü gererek söyleyecek ama yüzde 97 oy alan bir anlayış gönlünde yatan değişiklikleri yapamayacak!
Bakınız; Hitler bile Almanya’da yüzde otuzun üzerinde oy alarak parlamentoyu feshetmişti. Ama Türkiye’deki “ulusalcılar” yüzde üçe bile ikna oluyorlar!
 
Acaba dünyanın neresinde buna benzer bir formül var? Bilen lütfen beriye gelsin!
Neden birbirimizi bu kadar sıkıyoruz ki? Neden toplumsal ve siyasal gerçekleri niteliklerine uygun olarak kabul etmiyoruz?

 
Bakınız şimdi; hukuksal sivri formüller daha çok gelişmenin ve demokrasinin önünü tıkamak için üretiliyorlar. Genellikle hukuk literatüründe bu formüllere avukatçılık benzetmesi uygun görülmüştür. Bu formüller siyasi rant, ekonomik olanaklar ve idari mevkileri korumak için hukuk zorlamalarıdır. Hukuksal formüllerin gölgesine sığınarak değişik siyasal ve ekonomik imtiyazlar elde edilmeye çalışıyorlar. Toplumsal ve siyasal gerçekler sivri ve aslından içi boş formüllerle örtmeye çalışılıyorlar…

 
Yani aslında bu formüller sahte bir kurnazlığı, iyi bir porsiyonda spekülatif, sofistike bir hava da olan, çözümü ve inceliği bile zor fark edilen, kötü niyetli, keskin ve manipulatif bir dil kullanan formüllerdir. Yakından bunlara baktığınız zaman normal durumların hukuku bu formüller değildirler. Bunlar daha çok zorlamaları beraberinde getiren, davaları ve toplumsal çekişmeleri sahte bazı değerler etrafında toparlamayı amaçlamaktadırlar. Aslında hukuk dışı verileri temel alarak, bunları sivri formüllerle tanınmaz hale getiriyorlar.

 
Bu bağlamda hukukun üstünlüğü değil hukukun alçaklığı meydanlarda cirit atıyor!
Herkes kendi çıkarına göre hukuk formülleri arıyor, onları sivri formüllerle güncelleştirmeye çalışıyor, sanki bu toplumda bir tek onlar yaşıyorlar, sanki bir tek onlar okuma yazma biliyor…

 
Öküz altında buzağı aramak ne kadar akıl işi ise, hukuksal sivri formüllerde hak ve hukuk aramakta o kadar anlamsızdır. Söz konusu sivri formülleri, ancak meslekleri icabı bazı eğitilmiş insanlar vakıf olabilirler. Hâlbuki hukuk genel anlamda insanlar için bir güvence olması gerekirken, eğer sizler bunu sadece normal insanların anlamadığı bir düzeyde tartışırsanız, o zaman niyet temiz değildir…

 
Hukukun sivri formülleri ile uğraşan, bunu kendisi için bir rant aracına dönüştüren bir hukukçu-bürokrat kesim oluşmuştur Türkiye’de. Hukukçuların büyük bir kesiminin devamlı olarak siyasetçi olmak istediği bir ülkede, işler hukuk açısından neden hep ters gidiyor?
Hukukçular mı bu ülkede beceriksiz yoksa hukukçular hukukun gerçek gündemi yerine sivri hukuk formülleri ile zamanlarını mı tüketiyorlar?

 
Sivri hukuk formüllerine bu kadar pervasızca bağlanmak, aslında psikolojik ve teorik bir saplantının güzel bir örneğini oluşturuyor…

 
Bugünlerde yeni bir Anayasa için çalışmalar yapılıyor. Temennimiz o dur ki bu Anayasada sivri ve soyut formüller değil akılcı ve pratik formüller yer alsın.Sivri formüller yerine, hukuksal bağlamda insanı ve onun düşüncesini merkeze koyan hukuk değerlerine ihtiyacımız var.
Çünkü bu bağlamda her şey insan için olmalı!
Çünkü bu bağlamda asıl olan insandır!

Yorumlar

Image
şükrü ademhan
29.11.2011 / 11:46

sayın ciziri,hukukla ilgili yazınızı son derece olumlu buiup türkiyenin gerçeklerini ortaya koydunuz.-sahabe döneminde köylü tereyağını satmak için şehre iner,yolda yağı devenin eğri sırtından düşerek dökülür.köylü hayıflanarak ah vahla toprağa derki -ey toprak yağımı geri ver der.toprak geri vermem der.köylü toprağa bu bedduayla -yarabbi tereyağlmın döküldüğü yere ahir zaman hakimlerini göm diye niyaz eder.toprak bu bedduaya dayanmayıp köylüye tereyağını iade eder.yasama -yürütme - yargı 1920-1938 yasama ve yürütme ayni küvvet altında işliyordu.1938-1950 parlemento küvveti yargıya kanunlar ve yasalar yoluyla devretti.1950 -2011 bu sefer zihniyetler,fikirler,düşünceler hakim oldu.hep anayasalar suçlandı.son söz olarak şünü belirteyim hakimde takdir hakkı var oldukça hukuksuzluk ve adaletsizlik devam edecektir.çünkü bu takdir hakkı içe dönük olup fikir -ide ve görüş etkisinden kurtulmamaktadıri

Image
mizgin
29.11.2011 / 11:45

yazınızdan çok faydalandım bu paylaşımınız için teşekkürler.<br>bu arada yazılarınızın aralığını birazdaha sıklaştırırsanız seviniriz...

Yorum Yaz