matesis
dedas

Huzur ve Şuur İçin “Düşünceler”

Stoacılarevreni olduğu gibi kabullenir. Çünkü “evrendeki uyumu kavrayan insan, kendisine kötü gelebilecek bazı olayların evrenin bütünü içinde gerekli ve zorunlu, dolayısıyla iyi olduğunu anlayacaktır” düşüncesini savunurlar.
Huzur ve Şuur İçin “Düşünceler”

Epiktetos “katlan ve kendini tut” prensibini tekrarlardı.

MarcusAurelius zahmete katlanmayı az şeye gereksinim duymayı, kendi işimi kendim görmeyi, iftira ve ithamlara aldırmamayı hocamdan öğrendim der.

Geçen yazımda sizlere MarcusAurelius’un ‘Düşünceler’kitabını tanıtmış ve alıntılarla “Stoa” felsefesini daha geniş yansıtacak bir yazıyı paylaşacağımı ifade etmiştim.

Tevekkül, hüsn-ü zan, kanaat, fedakarlık, dürüstlük, doğayla uyumluluk, ahlakilik ve erdemi öne çıkaran “Düşünceler” ile sizi başbaşa bırakıyorum;

“Kişi şunları yapmakla kendisini alçaltır; Başına bir şey geldiğinde öfkelenmek, bir insana kızdığında zarar vermek, hazza ve acıya yenik düşmek, ikiyüzlü davranıp gerceğe aykırı söz ve eylemlerde bulunmak…

Gemiyle yolculuk yapan bir gün karaya ayak basar. Ayak bastığın kara yeni bir alandır. Seni taşıyan beden ve organlar bir gün çürüyecek ve seni başka bir alana/hayata devr edecektir. Ölümü de böyle görmeli ve ölüm endişesine kapılmamalısın.

Çünkü doğum gibi ölüm de doğanın bir gizemidir.

Bir çok ağır hastayı tedavi eden Koca hekim Hipokrat öldü. Bir çok kenti yakıp yıkan Sezar öldü. Büyük kral İskender öldü. Büyük filozof ve mürşid Sokrates öldü… Bunların tümü gemiye bindiler, yolculuk ettiler ve limanda indiler..

Deniz bir ömür, liman ise bir ölüm menzilidir. Onlar, niceleri ve sen de öleceksin. Bunu kabullenerek ve içselleştirerek erdemli ve faydalı yaşamaya koyul.

Başkalarının ne söylediklerine aldırış etmeden sorumluluğunu ifa etmeye, evrensel yazgının/kaderinin karşılaştırdıklarını sindirmeye ve eylemlerinin kusursuz olmasına yoğunlaşmalısın.

Başkaları ayakta tutmamalı seni, dimdik kendin durabilmelisin hayatta; İç huzurun ve ruh dinginliğinle…

İnsanın ussal ve toplumsal iyinin karşısına popülizmi, mevki, servet, güç ya da tensel hazları koyması doğru değildir.

İnsanla ilgili hiçbir şeyde, onu tanrısal olana, tanrısal olanı da insansal olana bağlamadıkça huzurlu olamazsın.

Bir şey insanı olduğundan daha kötü kılmıyorsa, yaşamını kötüleştirmez. Olan her şey doğrudur ve olması gerektiği için oluyor..

Bütün varlık aynı tablonun farklı parçaları ve tamamlayıcısıdır. Hiçbir parça gereksiz ve yanlış değildir.

Bize zararlı ve yanlış görünenler, evrenin genel yapısı içinde anlamlı ve iyidir, Biz, minnacık ve lokal alana odaklanıp parçayı tümden ayırarak değerlendirdiğimiz için bize kötü gözükebilir.

İnsanlar ve insandaki Us dahep beraber toplamı oluştururlar. Senin sahip olmadığın ve varlığında iradenin olmadığı olaylar ve ilişkilerde kendini suçlamanın ve üzüntüye kapılmanın bir manası yoktur. Ancak sahip olduğun iraden dâhilindeki dürtülerini kontrol etme ve topluma faydalı olmanda kendini hesaba çekmelisin.

Birisi sana hakaret edebilir, afete maruz kalabilir, sevdiğin bir yakının ölebilir… Bunlar senin dışında gelişen ve olmasında dahlin/iraden olmayan hususlardır. Ancak bu durumla karşılaştığında verdiğin tepki ve aldığın tutum senin eserindir ve senin iradenin mahsulü olduğu için bundan sorumlu olmaktasın.

Dolayısıyla dış dünya ve verili olandan çok; duyguların, zihnin, tercihlerin ve tepkilerinin erdeme uygun olduğunu denetlemelisin.”

Nesnelerin, eşyanın, gösterişin, kibir, açgözlülük ve çıkarcılığın insan yüreğini kapladığı bu kasvetli dünyada erdeme ve iyiye çağıran bir sesi paylaşmak strese ve depresif hallere de iyi gelir kanaatindeyim.

İlgi duyan ve bu alanda okuma yapmak isteyenlere Epiktetos’un Düşünceler ve Sohbetler kitabının da faydalı olacağını tavsiye ediyorum.

İnsanın arzusunun, bedeninin ve eşyasının çokça öne çıkarıldığı ‘Yaralı Bilinç’ ile  ‘Gösteri Toplumu’na dönüşmesine bir parça panzehir oluşturabilirse; yahut ‘ne oluyoruz’ ‘nereye gidiyoruz’sorularınakapı aralayabilse ne ala!

Editör: Nezir Güneş

Yorum Yaz