İki Büyük D

Daha biz bir “d”yi tanımazken nereden çıktı iki büyük “D” derseniz şaşırmam. Ama biri Demokrasinin D’si, diğeri de Diktatörlüğün D’si dersem eminim hatırlarsınız. Aynı şekilde yine eminim ki demokrasinin de az çok ne olduğunu hepiniz biliyorsunuz. Ama diktatörlük konusunda da bir olumsuz bir fikre sahipsiniz. Tutturmuşsunuz bir demokrasi, lehine anlatacak bir şeyiniz yok ama aleyhine de konuşmamıza izin yok. Nasıl olacak? Önce bir diktatörlüğü tanıyalım.
Diktatörlük Latince “dictatura” kelimesinden gelmedir. Eski Roma’da diktatör meşru idi. Sorun olduğunda senato çağırırdı güçlü birini, verirdi ona yönetimi. Ama bunu emaneten ve belli bir süreliğine verirdi ve bu süre azami 6 aydı. Ayrıca diktatörün görevi de tarif edilirdi. Anayasayı değiştiremezdi, savaş ilan edemezdi ve hatta vergiye bile karışamazdı. Görevini tamamladıktan sonra yönetimi senatoya iade ederdi. Diktatör kriz anına ortaya çıkardı, sorunu halleden adamdı. Bu önemli bir noktadır.
Dolayısıyla Kuzey Afrika’da Fransızlara, İtalyanlara ve hatta İngilizlere nasıl baş kaldırıldı? Kendi kendine mi? Hayır, imkansız. Kendi kendine karşı çıkabilecek kapasiteleri olsaydı zaten onları oraya sokmazlardı. Tabi olmayı her şeyin üzerinde kabul eden bir millet toplu olarak itiraz edemez. Birilerin onları tahrik etmesi gerekirdi. Fiili durumdan kendine görev çıkaran biri gerekiyordu. Libya’da Ömer el-Muhtar gibi ve bir adamın da harekete geçirdiği millet de yine bir adamla sakinleşir. Kaddafi gibi. Onun çalıp çırpması, akrabalarını kayırması ve hatta halkına ateş açması halkını daha az sevdiği anlamına mı gelir? Kesinlikle hayır.
Şu anda Kuzey Afrida’da bu oluyor. Önce Osmanlı dönemi vardı, sonra koloni dönemi vardı, o geçti krallar dönemi geldi, o da geçti diktatörler dönemi geldi. Şimdi de o geçiyor. Bu doğal bir süreçtir. Aksi düşünülmemeli. Şu anda arkalarından ellerimizi sallayıp bay bay dediğimiz bu diktatörlerin daha birkaç yıl öncesine kadar ellerini sıkıyorduk. Ne değişti? Halk mı değişti, yoksa uluslar arası çıkarlar mı değişti? Saddam, Çavuşesko veya de Gaulle kötü birimiydi? Sırf milletini soyup soğana çevirdiği için diktatörlük kötü olabilir mi? Tabiki hayır. Bunu tek değil de toplu olarak demokrasi adı altında yaptığında daha mı az kötü oluyor?
Şunu bilmemiz gerekiyor; Tarihteki tüm diktatörlerin kötü olması diktatörlüğün kötü olmasını gerektirmez. Diktatörlük iyisiyle kötüsüyle bilhassa gelişmekte olan ülkelere demokrasiden daha uygun bir yönetim biçimi, çünkü demokrasi halkın dağılmasından nemalanırken diktatörlük halkı belli değerlerin etrafında toparlanmasından nemalanır. Şu anda Kaddafi aynen Mısır ve Tunus liderleri gibi ülkeyi terk edecek ve yerine demokrasiyi bırakacak. Bu siyasî evrimin bir gereğidir. Nihayetinde bu ülkeler komşuları olan Cezayir’e yetişmeleri gerekir.
muammer nasıroğlu
26.02.2011 / 12:43hocam senin bu diktatörlük tarifin bana CHP'yi hatırlatıyor<br>yoksa sen sözde libya'yi anlatıp özde türkiye'yi mi kasiyorsun,<br>unutmaki chp olmasaydı bu ülkede softaların karanlık çağı devam edecekti, <br>bana göre diktatör lazım
mehmet demirci
23.02.2011 / 01:30sait bey bu D'lerin arasında Doğan Grubunu da koysaydın ya...