tatlidede

İnadına barış, inadına diyalog diyebilmek

İnadına barış, inadına diyalog diyebilmek

Aslında bugün umutlu şeyler yazmayı düşünüyordum.

Kim ne derse desin, bir devrim niteliğindeki seçmeli Kürtçe dersini yazacaktım.

Bülent Arınç’ın, Öcalan’a ev hapsi olabileceğine yönelik açıklamasından,

Sonra Leyla Zana’nın açıklamalarından,

Ve Murat Karayılan’ın Avni Özgürel’e verdiği röportajdan bahsedecektim.

Bülent Arınç’ın açıklaması her ne kadar hükümet yetkilileri tarafından “kendi görüşleri” olarak nitelendirilse de hükümet içinde bu düşüncede olanların da olduğunu göstermesi açısından önemliydi.

Leyla Zana’nın açıklamaları ezber bozan nitelikteydi, ilk kez BDP ve PKK çizgisine, o çizgiden gelen önemli bir ismin eleştiri yöneltmesi dışında Kürt sorununun çözümü noktasında diyalog adına önemli mesajlar veriliyordu.

Murat Karayılan’ın röportajı da aynı doğrultuda mesajlar içeriyordu.

Ama bütün bu olup bitenleri bir çırpıda unutturacak bir saldırı oldu yine.

Yine bu ülkenin genç çocukları toprağa düştü.

8 asker ve bu rakamdan daha fazlası PKK mensubu, 30 yıldır devam eden savaşın kayıplarının son halkasını oluşturdular.

Bu ülkenin dört bir tarafındaki onlarca aileye daha ateş düştü yine.

Saldırının her zaman olduğu gibi yine “barış” laflarının telaffuz edildiği bir döneme denk gelmesi tesadüf değil elbette.

Bu saldırının ardında Türkiye ile ilişkileri kötü bir dönemden geçen Suriye’nin desteklediği ve başını Suriyeli Kürtlerin çektiği karanlık grupların olduğu iddiası aslında akla en yatkın iddia olarak görünüyor.

Bu teoriye göre Suriye istihbaratının talimatlarıyla hareket eden bu gruplar hem barış mesajlarına dinamit koyuyor hem de bu mesajları veren isimlere adeta gözdağı veriliyor.

Özellikle Leyla Zana’ya ve kısmen Murat Karayılan’a “biz sizin gibi düşünmüyoruz, biz savaş istiyoruz” mesajları veriliyor.

Bu ülkeyi yönetenler onlarca yıldır stratejik bir hata yaptılar, yapmaya da devam ediyorlar.

Her seferinde bu tür saldırıları gerekçe göstererek barış sürecini kesip atıyorlar.

Oysa barış sürecine, diyaloga en çok bu tür günlerde sahip çıkılması gerekiyor.

Böylece barış düşmanlarının asıl emellerine ulaşması engellenmiş olur.

Ama her zaman bu temel hata tekrar ediliyor, tam da karanlık odakların arzu ettikleri yola giriliyor, çatışma ve şiddet sarmalı aynen devam ediyor.

Gelelim olayın bir diğer boyutuna.

Çatışmanın yaşandığı bölgeye geçtiğimiz yıllarda yine bir saldırı düzenlenmiş, yine pek çok asker bu saldırılarda hayatını kaybetmişti.

Askeri strateji konusunda pek bilgi sahibi değilim; ama mantığım böylesine kolay hedef olan bir yerde neden ısrarla güvensiz bir karakol tutulduğunu anlamıyor.

Geçen yılki saldırıdan sonra haberlerde “kale gibi karakollar” inşa edilmekte olduğunu söyleyip durdu televizyonlar.

Anlaşılan bu da balon bir haber çıktı.

Bu nasıl bir kaledir ki PKK elini kolunu sallayarak gelip 8 askeri öldürebiliyor?

Diğer bir tartışma konusu da istihbarat.

Böylesine kapsamlı bir saldırıyı izleyecek donanımı ve becerisi yok mudur bu ülkenin?

Yoksa bu ülkenin istihbaratı sadece gariban kaçakçı köylüler için mi çalışır; biri bize bunu da anlatsın. 

Dileriz Sayın Başbakan bu saldırıdan sonra son günlerde oluşmaya başlayan olumlu havayı dağıtıp yeniden şiddet ve savaş diline yönelmez, tam tersine barışa her zamankinden daha fazla şans verir.

Barışa kapatılan her kapı bu ölümlerin artmasıyla sonuçlanmaktadır çünkü.

Yorum Yaz