İNSAN İNSANLIĞINI GERİ ALMALI
Oluşumunu ele aldığımızda Allah’ın toprak ve sudan biçimlendirdiği ve ardından kendi ruhundan üflemesiyle birlikte yaratılanların en kutsiyeti konumunda olan insan izzet, şerefi ve duruşuyla varlıkların en mükemmelidir. Üstün vasıflara mazhar olan insanın, ezeli ve ebedi yaratıcının ruhuyla da kutsallanmasıyla dünya üzerinde mükemmel bir sanatın hayat bulmasının önü açılmış oldu.
Yaşamını akıl, irade ve idrak yoluyla sürdürmeye muktedir bir biçimde yaratılan insanın her hali onu yaratanın mükemmeliyetini ortaya koymaktadır. Hatta Allah’ın emriyle meleklerin bile secde etmeye yönlendirildiği insanın, varlık ve irade mükemmeliyetinin ne kadar üstün olduğunun en büyük kanıtıdır. Tabi bunlar olurken insanın kendisinin bir kul ya da bir yaratık ve onu bir sanata dönüştüren Rabbininse yaratıcı olduğunun idrakinden sapmaması gerektiğini bilmesi gerekiyor. Aksi takdirde insanın Kuran-ı Kerim’de “Ben cinleri ve insanları ancak bana ibadet (kulluk) etsinler diye yarattım.” (Zariyat 56) ayetinin çok ötesinde bir sıfata bürünebileceğini ve dönüşü olmayan yolların kapsını aralayarak vicdan kavramını tamamen kapalı bir kutuya hapsedebileceğini görmek mümkün olacaktır.
Yok olacak bir yaşamı ebediyete tercih eden ve bu zıtlığı kendilerine şiar edinen tiplemelerin kendilerini ebediyete hazır hale getirmeye çalışan insanlara verdikleri zararı tahmin etmek çok güçtür. Dünya tutkusu para, mal, mülk ya da evlat gibi kavramların dışına çıkarak kitlesini daha da genişleterek hırs, makam, şiddet, yok etme, sadece kendini düşünme vb. duygularının da yer bulduğu ve tüm bunların sıradanlaştığı toprak parçasının üzerinde oynatılan bir senaryolar bütünü halini aldı.
Yaratıcının özel meziyetlerle donatarak yarattığı insanın, akıl ve iradenin yansıması olan imanını tamamlamaktan aciz kalması ve sonrasında imani literatürlerin tamamından yoksun kalacak olması, insani duygularından uzak, kötü davranışları benimseyen bir canlının ortaya çıkmasına neden olur. Sebepleri gerçek anlamda ne kadar düşündürücü olsa da savaşlar başta olmak üzere, ulusal düzeyde hareket eden suç örgütleri, insan kaçakçıları, uyuşturucu baronları, insan yaşamını önemli derecede etkileyen ilaç ve gıda sektöründeki yanılgılamacıların tamamı Allah’ın yeryüzünün halifesi olarak nitelendirdiği insan tarafından kendi türünü etkisi altına almaya, yok etmeye yönelik çabalarının ürünüdür.
Öte yandan sürekli şahitlik ettiğimiz insan canına katletme, normalleşen vurdumduymazlık, basitleşen hırsızlık ve aile yapısının seyrinin çarpıtılarak tam bir aile faciası halini alacak durumlara gelmesi neredeyse günlük yaşantımızın birer parçası haline geldi. Hayvanlara ve doğaya verilen zararlar madalyonun öteki tarafı tabi… Tüm bunlara istinaden Allah, “Yoksa kötülük yapanlar, bizden kurtulacaklarını mı sanıyorlar? Ne kötü bir yargıda bulunuyorlar” (Ankebut 4) ayetinde aslında sonrasında bunların sonunun nasıl olacağının ipuçlarını vermektedir.
Evet, Allah insanoğlunu ibadet etsin, okusun, çalışsın ve birbiriyle insani ilişkiler içerisinde mutlu yaşasınlar diye yarattı. İbadet, güzel ahlak, iyilik yapmak gibi hasletlerle de donatarak yaşamını destekledi. Neticesinde insanın ortaya çıkan vicdani emarelerin aslında asla ölmeyeceğini, hep var olduğunu ve yaşamımızın her anında Allah rızası için insanlık adına her şeyin en güzelini yapabileceğimizi göstermektedir.
Aksi takdirde kalıplaşmış kötülük probleminin pençesinden kurtulamayarak birçok yaşamı karartmaya devam edecek insanlık.
Editör: Mehmet Nezir Güneş