matesis
dedas

İNSANI İnsan Yorar

Eleştiri kültürünün olmaması, ben duygusunun hâkim kılınması, ön yargının referans alınması, herhangi bir vizyonun ortaya konulamaması, öncekilerden daha iyisini yapamamanın acziyeti; otorite sahiplerini daha acımasız kıldığı gibi, daha başarısız da kılmaktadır.
İNSANI İnsan Yorar

İNSANI İNSAN YORAR

      Önce refik sonra tarik, insanı insan yorar. Buna benzer cümleleri o kadar çok çeşitlendirebiliriz ki tümü aynı kaynaktan beslenir, aynı havuza dökülür ve aynı amaca hizmet eder.

      Bütün iyiliklerin kaynağı aynı olduğu gibi, bütün kötülükler de aynı kaynaktan beslenir. Günümüz insan ilişkileri, insanlığın dengesinin bozulmasının ana etkenidir. Hiçbir canlı insandan daha zeki olmadığı gibi, hiçbir canlı da insandan daha akılsız ve kötü değildir. En nihayetinde tüm yaratılmışlar insana hizmet etmek maksadıyla yaratılmıştır.

     Aynı zamanda insan sahip olduğu imkânları kötülüğe meyledecek şekilde kullandığında şüphesiz kâinatın en güçlü canavarına dönüşür. Günümüz insan ilişkileri de şu aşamada yukarıda bahsettiğimiz amaca birebir hizmet etmektedir. Yani insan, ilişkileri itibariyle şu anda doğanın en güçlü en acımasız canavarına dönüşmüş vaziyettedir.

     Dünyanın bir tarafı aşırı lüks içinde yaşayıp obezite ile mücadele ederken, diğer tarafı da açlıktan her gün yüzlerce insanın ölümüne tanıklık etmektedir. Cinnet geçirenler, birbirine acımasızca kıyanlar, en ufak tartışmada dahi gözü dönenler, horlananlar, hakir görülenler, dışlananlar, engellenenler, ölüme terkedilenler ve daha nice acımasız ve kötülüğe mahkûm edilenler…

     Konuyu biraz daha özele indirgediğimizde dahi farklı sonuçlarla karşılaşmamız mümkün değildir. Yapılan işin menfi veya müspet oluşunun yegâne kıstası güç sahiplerinin kendilerine ne kadar yarar sağladığı ile alakalıdır. Bir başka deyişle insanın yaşam hakkı, güçlü olanın tanıdığı çizgiye kadardır. Kutsal değerler, örf ve ananeler ve hatta çoğu kez kanunlar dahi bu kişilerin hizmetine ne kadar yarar sağlıyorsa o derece yaşamasına imkân sunulur.

    Eleştiri kültürünün olmaması, ben duygusunun hâkim kılınması, ön yargının referans alınması, herhangi bir vizyonun ortaya konulamaması, öncekilerden daha iyisini yapamamanın acziyeti; otorite sahiplerini daha acımasız kıldığı gibi, daha başarısız da kılmaktadır.

   İnsanın metadan farksız düşünüldüğü bir ortamda başarı ve huzurun tesis edilmesi imkânsızdır. Hâlbuki insan yaratılmış tüm varlıklar içinde en değerli olanı ve yaratılmış olan diğer bütün varlıklar da kendisine hizmet etme gayesi ile yaratılmıştı. Kişilerin başarısının veya diğer kabul görmüş hiçbir özelliğinin dikkate alınmaması, otorite sahiplerinin insafına bırakılmamalıydı. Şahsi menfaat ve çıkarlarından başka hiçbir gayesi olmayanların, elbette söyleyecek sözleri de olmayacaktır.

   Makam ihtirasları, şahsi emelleri, otoritesini hakim kılma gayesi insanı insandan tamamen uzaklaştırır. Kurumların bu emellerle başarıya ulaşması hiçbir zaman mümkün olmayacaktır. Böyle bir durumda başarıyı ve insanı mutlu etme arzusu asla gerçekleşmeyecektir. Herkesin aynı şekilde düşünmesi, aynı şeylerden hoşlanması, aynı şeyleri sevmesi mümkün değildir. Asıl mesele yollar ve metotlar farklı olsa da gaye; hizmet gayesi ve insan mutluluğu olmalıdır. Kendine yakın görmek, sözünden çıkmamak, doğru işi yapmak yerine işini doğru yapmak otorite sahiplerinin vazgeçilmez arzularıdır.

   Özetle insanı insan yorar; şahsi emeller, makam hırsı, kaybetme korkusu asıl gayenin önüne geçtiği günden beri insanlık yorgun, insan kederli, insan mutsuz ve başarı hep uzağımızda kalmıştır.

Editör: Murat Doğan

Yorum Yaz