tatlidede

İslam Ekonomisinin Köprüsü ZEKAT

İslam Ekonomisinin Köprüsü ZEKAT

Zekat ibadeti; İslam’ın beş şartından biri olup, hicretin ikinci yılında farz olmakla beraber mal ile yapılan bir ibadettir.

Sözlükte “artma, arıtma; övgü ve bereket” manalarına gelen zekat, terim olarak Kur’an-ı Kerim’de belirtilen “Sadakalar (zekatlar), Allah'tan bir farz olarak ancak fakirler, düşkünler, zekât toplayan memurlar, kalpleri İslam'a ısındırılacak olanlarla (özgürlüğüne kavuşturulacak) köleler, borçlular, Allah yolunda cihad edenler ve yolda kalmış yolcular içindir. Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Tevbe Suresi 9/60) sınıflara sarf edilmek üzere dinen zengin sayılan Müslümanların malından alınan belli payı ifade eder.

Zekat, İslam ekonomisinin köprüsü, temel taşı ve sosyal huzurun ana kaynağıdır. Zekatın hem kelime anlamına hem de ayet ve hadis beyanatlarına baktığımızda fert ve toplum için arınma manasını taşımaktadır. İslam insanlığı tek bir aile olarak değerlendirip, ailede tek bir muhtacın kalmamasını hedefler ve gereken tedbirleri alır. İşte bu tedbirlerden biri olan zekat, özellikle fakirlerin İslam da unutulmadığının açık göstergesidir. Zekat hem maddi hem de manevi bir temizliktir. Fakir ve zenginler arasında meydana gelecek kin, sürtüşme ve düşmanlığı giderir. Toplumu, fakirlik ve yoksulluğu istismar eden zararlı akım ve ideolojilerden koruyup, birbirlerine yardımcı ve duacı kılar. Zira Din-i Mübin'i İslam inancına göre; mal-mülk Allah’ındır. O dileseydi herkesi zengin kılardı, ancak her hususta olduğu gibi mal konusunda da insanları bu vesileyle imtihana tabi tutmuştur.

İslam dinin temel ibadetlerinden Namaz ve İslam ekonomisinin köprüsü olan Zekat, bireysel gelişmenin ve toplumsal kalkınmanın iki kaynağı olan bu ibadetler Kur’an-ı Kerim’de 27 kez birlikte zikir edilmiştir. Birey olarak kişiliğimizi tanımak namaz ile, toplumsal olarak da kalkınmamız zekat ile olur. Rabbimiz namazla birlikte zekatı emretmiş ve dinimizin temel vecibelerini, ayrılmaz bir bütün olarak ele almıştır. İslam dininin vecibelerinden önemli bir parçası olan zekat ve namaz; Mü’minleri cimrilikten kurtaran, kalpleri yumuşatan, zenginle fakiri kaynaştıran, malı bereketlendiren, sınıf farklarını ortadan kaldıran, mülkün gerçek sahibini tanıtan, maddi ve manevi kirlerden arındıran, gönüllere huzur sağlayan ibadetlerdendir. Nasıl ki; namaz ve oruç gibi bedeni ibadetler, Allah’ın ihsan ettiği hayat ve sıhhat gibi nimetlerin şükrü ise zekat ve sadaka gibi mali ibadetler de Allah’ın bahşettiği mal nimetinin şükrüdür. Zekat, ferdi arınmaya vesile olduğu gibi içtimai arınmaya ve sosyal bünyenin gelişmesine de hizmet eder.

Mal-mülk Allah’ın olduğuna inanan ve kendisine bir emanetçi gözü ile bakan zengin, zekat vermiyorsa hırsızdır, fakirin hakkını gasp etmiş olur. Allah’ın, o kişiye emanet ettiği  mal-mülke hıyanet etmiş olur. Kasalarda istif edilip muhtaçların hakkı çıkarılmayan mallar, insanlara zarardan başka bir şey vermeyen yuvasındaki ejderhaları arındırır. İslam, ejderhaların zehir ve iğnelerden, öncelikle sahiplerinin zehirleneceğini belirtir. Resulullah (S.A.V); “ Kıyamet gününde kocamış yılanlar ağızlarını açmış bir vaziyette, mallarını Allah yolunda harcamayanları takip edecektir. Mal sahipleri kaçmaya çalışırken, kendilerine şöyle denilecek: Biriktirdiğiniz malı alın, ona ihtiyacımız yoktur. Mal sahipleri çaresiz kalınca, ellerini ejderhaların ağzına koymak zorunda kalacaklardır.” dedi. Bollukta Allah yolunda infakta bulunmayan stokçu cimrileri büyük felaketler beklemektedir. Malları onları ölümsüz kılacaklarını mı zannederler? Zenginlikleri sürekli devam edecek mi diye düşünürler? Bilelim ki mal ve mülk başkasından kendilerine intikal ettiği gibi, kendilerinden de başkasına intikal edecektir. İnsan sahip olduğu dünya metaının tümünü, ister istemez terk etmek zorunda kalacaktır. Dünyaya geldikleri an gibi, malsız ve parasız olarak sadece kefenleriyle göç edeceklerdir. Hakkını veremedikleri mal, kıyamet günü boyunlarına asılacaktır. Bollukta ve darlıkta infakta bulunanlar ise, Allah’ın rahmeti altındadırlar. Melekler onların duacısı olur, malları ve ömürleri bereketlenir.

Zekatımı nereye veya kimlere vereyim derken unutmayalım ki zekat kurumlara (cami-okul-dershane vb.) verilmez. (Din İşleri Yüksek Kurulunun bu konudaki fetvası; Zekatın geçerlilik şartlarından biri de temliktir. Temlik, bir malı, mal edinmeye ehil bir kişinin mülküne geçirmektir. Cami, okul, köprü, yol vb. yerlere temlik söz konusu olmadığından, buralara zekat ve fıtır sadakası sarf edilemez.) Zekat fakirin-muhtacın hakkıdır. Zekatı yakın çevremizdeki fakirlerden başlayıp, ihtiyaç sahibi öğrencileri, ilim erbabı Kuran talebelerini, mültecileri ve özellikle yetimleri unutmamız gerekiyor. Ayrıca hatırlatma mahiyetinde olsun diye; iyilik hareketi olarak Türkiye Diyanet Vakfı, verdiğiniz zekat ve sadaklarınızı yurt içinden başlayıp yurt dışına kadar müstahak bir çok ihtiyaç sahibine ulaştırmada vesile olduğuna ayne'l yakin müşahidim. Ayrıca Mardin İHH yetim birimleri başkanı değerli dostum Abdurrahman Ceylan Bey (Ebu Yetim olarak tanıdığımız) iyilik hareketinde takdire şayan hayırlara vesile olduğunun yakinen şahidim. Türkiye Diyanet Vakfı aracılığı ile ulaştırmak istediğiniz sadaka ve zekatlarınızı il ve ilçe müftülükleri ile irtibata geçebilirsiniz. Bu ramazanda zekatımı veya sadakamı bir yetime ulaştırmak istiyorum diyorsanız Mardin İHH yetim birimleri başkanı Abdurrahman Ceylan Bey’e (Ebu Yetim)’e 0505 773 1091 numaralı telefondan iletişime geçebilirsiniz.  Yetim Gülerse Dünya Güler!

Vakit İyilik Vakti, Bu Ramazan ve Her Zaman...

Yorum Yaz