tatlidede

İslamın sessiz davetçileri

İslamın sessiz davetçileri
İslam farklılıkları kabul ederek medeniyet kurdu. Farklılıkları kabul etmeyenler medeniyet kuramaz.
Medeniyet salt yerleşik olmak veya ev-bina yapmak değildir. Medeniyet, alışverişten tutun da tüm sosyal ilişkileri, her alan ve konuda, düzeni özenle sağlayabilecek bir sistemi inşa etmekle oluşur ve böylesi bir medeniyet, 'ben medeniyim' demekle oluşmaz. Adalet üzerine inşa edilmeli ki kurduğunuz medeniyet yaşayabilsin. Mülkün temeline adaleti koymazsanız; mülk edinme hırsı insan kıyımına neden olacaktır. Günümüzde yaşanan vahşetler gibi!

Saadet döneminden uzaklaştıkça tarihi süreç içinde: Dünyevileşmiş egemen elitlerin hırsı ve bir üst makama ulaşmaları adına ön açıcı olacak şekilde algılayıp yorumlamaları neticesinde oluşan bir ‘İslam’ gelişti. Bu da İslam toplumunda Kûfelileşmeyi beraberinde getirdi.
Günümüz Müslüman toplumları Hüseynilerin yanında durmamakla Kûfelileşen bir karaktere büründüklerinin farkına varmadan aslında bir nevi kendi sonlarını da hazırlamakta olduklarının farkına varamıyorlar.

Yıllarca kendi renginden başka bir renge tahammül etmeyen bir nesil oluşturulmak istendi. Bunun için bedeller ödendi ama nedense bu bedeli ödeyen halklar, bir türlü bu oyuna gelmedi. Bu millet bu oyuna gelmedikçe bu zihniyet sahipleri daha da kudurdu. Kudurdukça farklı yollar denendi. Ama olsun hasetlerinden ötürü cinnet geçirenlere inat biz inananlar aklıselim ile davranmaya devam edeceğiz. İnananlara yakışan da bu erdemli tavır ve davranıştır.

Zira bu zihniyetin oluşturduğu düşünce ve anlayış, bu uğurda verilen bedelleri hep bu millete ödetti. Bu bedeli sadece malıyla değil, canıyla, ciğeriyle bu millet ödedi.
Artık buna dur demenin zamanı gelmedi mi?
Sizi var eden halkları çıkarlarınıza kurban etmemelisiniz... Bu coğrafyada hüküm süren Sümerler, tanrılara insan kurban ederdi. Günümüzde de bu mirasın bilinçaltındaki yansımalarından mütevellit değişik ad ve umutlarla insanlar kurban ediliyorsa; bu coğrafyanın tarihinden aldığı bu makûs kaderini değiştirecek Selaheddinlere ihtiyacı var! Dünün Selahaddini Kürdtü, bugünün Selahaddini Türk olsun ne fark eder!  Yeter ki Selahaddin olsun. Kaynak aynı olunca muslukların değişik olmasının ne önemi var...

Düşman artık muharebe meydanlarında göğüs göğse çarpışarak bu milleti yenemeyeceğini anladığında yeni savaş-oyun ve taktikler geliştirdi.
A.B.D. ve Avrupa'dan korkmayın, fakat hacca gidip Muhammedî ahlak yerine Çin malı takke, Ebubekir'in sadakati, Ömer'in adaleti, Osman'ın hayâsı, Ali'nin ilmi yerine Japon malı tespih alan ve günahından ötürü Mekke ile Medine'de tövbe edip ağlayacağına selfi çekme yarışına giren, hülasa zahir ile meşgul olup iç-manevi âlemi ıskalayan bir neslin oluşmasından korkun.
İslam’ı seviyorsanız onu başkalarına da anlatın. İslam’ı anlatmanın en iyi yolu ise onu en güzel biçimde yaşamaktır. Maalesef İslamî ve ahlakî prensipleri hep başkalarının-karşısındakilerin yapmasını arzu eden bir nesil oluştu.

Geçmişini unutma geleceğine sahip çık! 

Ömer b. Abdülaziz ashabına, “İslam için sessiz davetçiler olun” derdi. 
Ashabı ona, “Bu nasıl olur?” dediler. 
Ömer b. Abdülaziz, “Ahlakınızla” dedi.

Huzurun egemen olacağı hususunda sadece temenni ile yetinmeyip bu doğrultuda çaba ve gayret de göstermeliyiz artık. Bunun için de Ömer b. Abdülaziz’in tavsiye ettiği ‘Sessiz Davetçilere’ ihtiyaç vardır. Bu millet korku ve ümitsizliği hak etmiyor. Bu cennet coğrafyayı cehenneme ve kardeş halkları düşmana dönüştürme girişiminde olanlar utansın. Eski manzaralara geri götürmek adına çaba gösterenlerin yüzü kızarsın ve muvaffak olamasın inşaAllah! Bu bir beddua değil duadır. Bu millet çok badireler atlattı. Ne kirli planları boşa çıkardı! Şayet barışa ve aktörlerine şans verilirse her şey yolunda gider ve bu dönem de atlatılır. Yeter ki samimi olunsun… Bunun için gelin hep beraber İslam’ın sessiz davetçileri olalım.

Yorum Yaz