matesis
dedas

İsrail Radyosu!

İsrail Radyosu!

Aramızda kaç kişi İsrail Radyosunu dinleyebiliyor? Neden dinlesin ki? Ya da neden dinlemesin ki?
Bu konuyu kesinlikle bilemem. Çünkü bu konuda insanların değişik nedenleri olabilir. Kendi açımdan söyleyeyim; ben hayatımda İsrail Radyosunu dinlemedim. Bu bir önyargıdan ya da siyasi ya da ideolojik nedenlerden dolayı değildir. Her şeyden önce İbranice bilmediğim için İsrail Radyosunu dinlemiyorum! Yoksa başka nedenlerden dolayı değildir. İbranice bilseydim kesinlikle İsrail Radyosunu da dinlerdim. Çünkü bu radyoda yararlı bilgilere rastlamak kesinlikle olasıdır…
Hepimiz şunu iyi biliyoruz; Araplar ve İsrail devleti arasından uzun zamanlardan beri acımasız bir savaş var. Savaşın sonuçları, medyanın oynadığı rol, sosyal tahribatlar, ekonomik zararlar, yaşam hakkı, barış, demokrasi, ulusal kurtuluş, bağımsızlık, özerklik, silah ticareti ve benzeri konularla ilgili herkesin kendine has görüşleri var.  Bu normal bir durumdur.
Ama Arap İsrail sorunu her şeye rağmen devam ediyor… Savaş her alana yayılmıştır…
İstihbarat savaşları da doğal olarak bu işin espri yanı oluyorlar.
Bu savaşla ilgili sık olarak başvurduğum çarpıcı bir fıkra var. Fıkra şöyle; Arapların bütün gizli toplantıları, siyasi eylemleri, planlamaları İsrailliler tarafından hemen öğreniliyormuş. İsrail istihbaratı hep bir adım öndeymiş. Araplar ise hep geriden geliyorlarmış. İsrail bilgi alma servisleri çok dakik çalışıyormuş. Her şeyi önceden biliyorlarmış. Önlemlerini de ona göre alıyorlarmış. İkisi arasındaki fark gece ve gündüz gibiymiş. Buna bir çözüm bulmak için Araplar çok gizli bir toplantı örgütlemişler. Toplantı yerini bile içerden izole etmişler. Ses kesinlikle dışarıdan duyulmuyormuş. Toplantı zamanını da son dakikalarda katılımcılara bildirmişler. Katılımcıları da sıkı tembihlemişler; bu toplantıdan hanımlarınızın bile haberi olmayacaktır…
Herkes tembihlere harfiyen uymuş…
Toplantı günü ve zamanı Arapların ileri gelen devlet ve siyaset adamları bu toplantıya katılmışlar. Toplantı önemli konuları tartıştığı için zaman akmış, tartışmalar hararetlenmiş, fikirler havada uçuşuyormuş, sesler oldukça yükselmiş ve toplantı da malum nedenlerden dolayı epey uzamıştı.
Bu arada doğal ihtiyaçları yerine getirmek için bile kimse toplantı salonunu terk edemiyormuş.
Lavabo bile yasakmış! Kesinlikle odayı terk etmek yasakmış…
Güvenlik mantığı böyle işliyormuş.
Toplantı uzadıkça Araplardan birisi elinde olmadan altını kirletmiş… Olan olmuş… Zaten her şey vatan için olduğuna göre, Arap devlet adamı vatanı için bu fedakârlığa katlanmıştı! Ama altını pislemesine rağmen dışarı çıkılmasına da izin verilmemişti…
Çünkü vatan davası fedakârlık istiyordu!
Konu vatan olunca gerisi teferuhattı. Bilenler konuyu böyle yorumluyorlardı…
Hâsılı kelam toplantı sonunda bitmişti…
Bizim fedakâr Arap devlet adamı utangaç bir biçimde toplantı salonunu terk etti ve hemen kendisini dışarı attı. Endişeli bir tarzla etrafına bakınıyordu. Birden karşısında tanıdık bir simayı gördü?  Şaşırdı…
Hanımı onu bekliyordu…
Adamın hanımı elinde iç ve dış çamaşırlarla dışarıda kocasını hayretler içinde bekliyordu! Adam şaşırarak sordu; sen burada ne yapıyorsun hanım dedi?
Hanımı sana çamaşır getirdim dedi.
İsrail Radyosunda senin altını pislediğini söylediler, oradan duydum ve sana uygun çamaşırlar getirdim dedi!
Arapların çok gizli toplantısı İsrail Radyosundan detaylarıyla naklen yayınlanmıştı…
Bu fıkrayı hatırladıkça aslında savaş ve çatışmaların istihbarat savaşları olduklarını inanmaya başladım. Bu alanda kim başarılıysa öteki alanları da buna göre dizayn ediliyordu.
Acaba bizim ülkede istihbarat savaşları ne durumdadırlar?
Sakın bizimkilerde İsrail Arap ilişkilerine benzemesin.
Bu soruya cevap vermek için sofistike bir mantığa sahip olmaya gerek yoktur herhalde.

Yorum Yaz