matesis
dedas

İyi İnsan Kötü İnsan

Toplumda sık sık duyduğumuz bazı cümleler var: ‘‘İnsanlara güven olmuyor!’’, ‘‘Herkes menfaatçi olmuş!’’, ‘‘İnsanlar iki yüzlü olmuş!’’ Ve son olarak da ‘‘İnsanlar çok kötü olmuş!’’ cümlesiyle toplumda güvenin, dürüstlüğün ve ahlakın kalmadığını özetlemiş oluyoruz. Eğer bu ifadelerle toplumda herkesin kötü olduğu kastediliyorsa ve bunu söyleyen kişi de o toplumun bir bireyi ise, o kişi de ‘‘Kötüler’’ sınıfına girmiş olur. Ama ‘‘kötüler’’ kavramıyla toplumun çoğunluğu anlamında söylüyorsa kendisini muhtemelen azınlık olan ‘’İyiler’’ kısmına koymuş olacaktır ki, bu da öznel (subjektif) bir yaklaşımdır. Çünkü hiç kimse ben ‘‘kötüyüm!’’ demez.
İyi İnsan Kötü İnsan

İnsanlar bir araya gelerek toplumu oluştururlar. Düz mantıkla düşünüldüğünde şöyle bir hipotez öne sürülebilir: ‘‘Bir toplum iyi insanlardan oluşuyorsa o toplum iyidir, kötü insanlardan oluşuyorsa o toplum kötüdür’’. Ancak konu insan olunca çıkarımların hassasiyeti de artar. Çünkü ‘’kötü’’ diye tanımlanan toplum içerisinde mutlaka ‘‘iyi’’ olarak nitelendirilebilecek insanlar da vardır. Bireyler diğer insanlar arasında ‘‘iyi-kötü’’ ayırımı yaparken genellikle o kişinin kendilerine olan faydasını veya zararını ölçüt alırlar ve kendilerine faydalı olanları ‘’iyi’’ zararlı olanı (ya da faydası olmayanı) da ‘‘kötü’’ diye ayırırlar. Diğer bir ifade ile bir insan, birine göre iyi olarak kabul edilirken başka birine göre kötü olabilir. Bazılarına göre kahraman olan birisi başkasına göre cani ya da katil olabilir. Hatta bir zaman iyi olan bir kişi başka bir zaman kötü olarak görülebilmektedir. Burada ‘’iyi insan’’ ve ‘‘kötü insan’’ kavramları için durumsallık söz konusudur. Başka bir ifade ile bir insanın iyi ya da kötü olduğunu içinde yaşadığı koşullar ortaya çıkarır.

Peki, bireylerin veya insanların iyi veya kötü olmasının ölçüsü nedir? Kimler iyidir? Kimler kötüdür? Kimin iyi kimin kötü olduğunu nasıl bileceğiz? Bunun bir ölçütü olmalı. Neye veya kime göre ‘‘iyi’’ ya da ‘‘kötü’ denmelidir.

Aristoteles’e göre insan davranışlarında ‘‘doğru-yanlış’’ veya ‘‘iyi-kötü’’ kavramları insanlararası ilişkilerden ve birlikte yaşama kültüründen doğan toplumsal yaşam kuralları ile ölçülür. Bu tam da ‘‘ahlak’’ kavramını bize hatırlatıyor. Çünkü ahlak, insan ilişkilerinde ve toplumsal yaşamda ‘‘iyi-kötü’’ veya ‘‘doğru-yanlış’’ diye adlandırılan toplumsal değer yargılarını ifade eder. Bazı insanlar için kullandığımız ‘‘iyi ahlaklı’’ kavramı da toplumun sahip olduğu değer yargılarını benimseyerek toplumsal yaşam kurallarına uyum sağlayan kimseleri tarif eder. Bu bağlamda ‘‘ahlaklı insan’’ aynı zamanda ‘’iyi insan’’ olarak da kabul edilir.

1993 yılında, farklı dinlerin temsilcilerinden oluşan Dünya Dinleri Parlamentosu kuruluşunun 100. yıldönümünde Amerika Birleşik Devletleri’nin Chicago kentinde toplanmış ve Küresel Ahlak Evrensel Deklarasyonunu (Global Ethics Universal Declaration) kabul etmiştir. Bu bildiride ifade edilen ahlak ile ilgili bazı evrensel normlar şöyledir:

 

  • Hiç kimse düşüncesi, cinsiyeti, rengi, dini nedeniyle ötekileştirilmemeli ve dışlanmamalıdır.
  • Hiç kimse kendisine yapılmasını istemediğini başkasına yapmamalıdır.
  • Yeryüzü dahil olmak üzere yeryüzündeki bütün varlıklar saygıdeğerdir.
  • Açgözlülüğe değil tevazuya değer verilmelidir.

 

Dolayısıyla yukarıdaki evrensel ilkelere aykırı eylem ve davranışlar hiçbir din ve hiçbir düşünce tarafından ‘ahlaki’ olarak kabul edilmez ve insan olmanın fıtratına aykırıdır. İnsanların olaylara farklı bakış açıları ve farklı yorumları bu ilkeleri değiştirmez. Maddi zenginlik, eğitim düzeyi, akademik unvan veya makamlar ahlak düzeyini belirlemez. Hakeza din, ırk, renk ve sosyal sınıfınız da ahlak düzeyinizi belirlemez.

Küresel Ahlak Evrensel Bildirisi’nde belirtilen ‘‘Sana yapılmasını istemediğin bir şeyi sen de başkasına yapma’’ ilkesi ahlaklı olmanın temelini oluşturduğu gibi iyi bir insan olmanın da vazgeçilmez ilkesidir. Empati kavramı da bunu ifade eder. Herhangi bir insana karşı bir karar vermek ya da bir davranış göstermek gerektiğinde kendini onun yerine koyarak karar vermek veya ona göre davranmak adil ve ahlaki bir davranıştır. Ahlak düzeyini belirleyen temel unsurlar kişinin söylemleri değil, davranış ve eylemleridir.

Başka bir insanın başına bir olay geldiği zaman olayın iç yüzünü bilmeden adeta zevk alırcasına ‘‘mutlaka bir şey yapmıştır, yaptığının cezasını çekiyor’’ diyenler aslında kendi kafalarındaki kötülükleri örtme gayreti içine girerler.

Bir insana nakli bir bilgiye istinaden ceza veren, aleyhinde kötü konuşan, kötülük yapan ve bu insana yaptığı kötülüğü kendince haklı bulduğu gerekçelerle görmezden gelenler, kendileri haksızlığa uğradıkları zaman bu haksızlığı her platformda tepkisini koyarak dillendiren ancak eline yetki geçince gaddar olup mobbing, aşağılama ve dışlama gibi eylemlerle zulüm edenler ahlaksız ve kötü insanlardır. Bu insanlar ellerine fırsat geçtiğinde sahip oldukları kin, öfke ve intikam duygusuyla zalimden daha zalim kesilirler. İçlerindeki ahlaki değerlerin ve insanlık ruhunun yerini vahşi bir canavar alır. Bu tip insanlar çoğu zaman kötü olduklarının farkında olmadıkları gibi kendilerini kendince uydurdukları gerekçelerle iyi sanırlar ki bu daha acı bir durumdur. Bu tip insanlar vicdansız ve duygusuz oldukları için empati kuramazlar.

Peki, bizimle aynı düşünceden olan, herhangi bir şekilde bize faydası dokunan, aynı kültür ve aynı ortamda olan insanları ‘‘iyi bir insan’’ olarak tanımlarken, aynı insanlar bizden farklı düşünen, istediğimiz gibi olmayan insanları dışlayarak onlara haksızlık ettiklerinde, haksızlığa uğrayan insanları savunmadıklarında onlara hala ‘’iyi bir insan’’ diyecek miyiz? Ya da yanınızda iken söylediklerinizle sizi haklı bulan sizinle beraber karşı tarafa amansızca saldıran ancak karşı taraf ile yan yana gelince aynı şekilde size saldıran iki yüzlü insanlara ne demeli? Ünvanı, sosyal statüsü ne olursa olsun bu tip insanlar ‘‘riyakâr’’dır ve ‘‘kötü insan’’ modelidir. Gerçekleri kendi lehlerine manipüle ederek kirli ortamdan nemalanırlar. Kaostan ve diğer insanlar arasındaki olumsuz ilişkilerden beslenirler ki bu hem ahlaki hem de insani değildir.

Bize karşı iyi olan insanları ‘‘iyidir, ahlaklıdır, namusludur’’ diye tanımlarken, bize yakın olmayan ya da bizimle aynı ortamı ve aynı düşünce ve duyguları paylaşmayan insanları, ‘‘sahtekardır, kötüdür, ahlaksızdır’’ diye tanımlamamız ne kadar ahlakidir?  

Bir insanın, kardeşiniz, amiriniz, akrabanız, dostunuz ya da sizden biridir diye yaptığı haksız ve hukuksuz davranışlarına rağmen onu savunur ve hala iyidir diyorsanız siz ahlakınızı ve erdeminizi yitirmişsiniz demektir. Çünkü ahlak ‘‘emredileni değil doğru olanı yapmaktır.’’ Birisi haksızlığa uğrarken siz de buna bilerek sessiz kalıyorsanız insanlığınızı yitirmiş ve zalimin tarafını tutmuşsunuz demektir. Birine, yüzüne karşı ‘’haklısın’’ diyerek arkasında suçluluğuna onay vermek bozuk bir kişilik ve ahlaksızlığın başka bir boyutudur.

Gizli olması en makbul olan ibadeti gösteriş için yapanlar, kutsal devlet makamlarını kibirleri ile kirletenler Allah’ın hükümlerine karşı geldikleri gibi, insanlar arasında ırkına, rengine ve politik düşüncesine göre ayırım yapanlar da kul hakkını yiyerek harama bulaşmış olurlar. Birine olan borcunu elindeki varlıklarla ödeyebiliyorken ödemeyenler de kul hakkı yemiş olurlar ki bu hem ahlaki hem islami hem de insani açıdan haramdır. Bir insanın hakkını yemekle bin insanın hakkını yemek haramın niteliğini ve boyutunu değiştirmez. Kişinin sahip olduğu bir servet veya kendisine tahsis edilen bir devlet makamı aslında iyilik inşa etmek, adaleti yaymak, topluma ahlaki açıdan örnek olmak ve iyi insanı temsil edebilmek için kendisine sunulmuş bir fırsattır. Eğer kişi bu fırsatı iyi değerlendirip iyi yönde kullanırsa, o kişinin adı iyilikle anılır ancak bu fırsatı kişisel emellerini gerçekleştirmek ve egosunu tatmin etmek için haksız ve hukuksuz işler yaparak amacı dışında kullanırsa arkasından olumsuz bir izlenim ve telafisi zor bir nefret duygusu bırakır.

İbadeti gösterişle, servetini haramla, makamını da kibirle kirleten insanlar sevgisizlik ve sahte ilişkiler arasında sürekli yalnızlık ve ihanete uğrama korkusu yaşarlar. Bunlar asla huzur içinde yaşamazlar. Huzuru başkasının zayıflığı ve ezilmişliğinde ararlar. Bu tip insanlar toplum nazarında işgal ettikleri makamı kendileri için bir zırh olarak kullanırlar. Makam gidince de savunmasız kalırlar ve bulundukları ortamı hemen terk ederler. Zenginlik veya makam insanları değiştirmez, aksine, insanların gerçek kişiliklerini ortaya çıkarır. Oysa bir insanın en büyük savunma gücü makamda iken veya varlıkta iken gösterdiği davranışlar ve yaptığı iyiliklerdir. Denir ya ‘‘makamlar insanlara değil insanlar makamlara şeref kazandırır.’’ Maddi veya sosyal çıkarları için gücün etrafında toplanan kalabalıklara da aldanmamak lazım. Onlar sadakatten değil yalakalıktan dolayı dururlar. Kişiliksiz ve ahlaktan yoksundurlar. Makamda iken önlerinde el pençe durup methiyeler dizdikleri kişiyi şartlar değişince amansızca saldıranların en önünde dururlar.

Peki, toplum olarak nasıl düzeleceğiz? İyi insanı ile kötü insanı nasıl ayırt edeceğiz? Ya da kötü insanların sayısını nasıl azaltacağız? Aslında bu hiç de zor bir durum değil. Bunun için öncelikle, ahlaki değerlerin önemsenmesi lazım. Ahlaki değerlerin, başta okullar olmak üzere her platformda öğretilmesi ve bu ilkeleri ihlal edenlerin konumu ne olursa olsun toplumda itibar görmemesi lazım. Önce kendimizden başlayalım: Biz ‘’iyi bir insan mıyız yoksa kötü bir insan mıyız?’’ Aslında istenilirse herkes iyi ya da kötü olduğunu bilebilir. Aşağıdaki ilkeler ‘‘kötü’’ bir insanın genel özelliklerini tanımlamaktadır. Eğer eylem ve davranışlarınızda aşağıdakilerden birini yapıyorsanız ‘‘kötü bir insansınız’’, yapmıyorsanız içiniz rahat olsun, iyi bir insan olduğunuzu rahatlıkla söyleyebilirsiniz.

 

  • Kötü amaçlı yalan söyleyenler
  • Eylem ve davranışlarında iki yüzlü davrananlar
  • Ölçülerde hile yapanlar
  • Kendisine yapılmasını istemediği şeyi bir başkasına yapanlar
  • Başkalarının başına gelen olumsuz olaylardan mutluluk duyanlar
  • Sırf kendi politik veya dünyevi görüşünden olduğu için başkasının yanlışlarını haksızlıklarını ve hırsızlıklarını savunanlar
  • Kendilerini diğer insanlardan üstün görenler (kibirli insanlar)
  • Birine yardım edebilecekken yardım etmekten kaçınanlar ya da yardım ediyormuş gibi görünenler

 

Yukarıdaki davranış ve eylemleri yapan insan sayısı azaldıkça toplumdaki ahlak ve huzur düzeyi de o derece artacak ve insanlar arasındaki güven duygusu artacaktır. Bunun için bütün bireylere sorumluluk düşmektedir. Peki ne yapmalıyız?

 

  • Haksızlık kime yapılırsa yapılsın karşı durulmalı ve tepki gösterilmeli.
  • İnsanlar hakkındaki önyargılardan kaçınılmalı ve bilgi sahibi olmadığımız kişiler hakkında nakli bilgilerle hüküm verilmemelidir.
  • Haksızlık yapanlara ‘‘dışlanma’’ ya da ‘‘uyarma’’ gibi sosyal yaptırımlar uygulanmalı ve bu insanlar ifşa edilmelidir.
  • Kötü amaçlı yalan söyleyen ve iki yüzlü davranan insanları ifşa etmeli ve onlarla ilişkilerde toplumsal mesafe konulmalıdır. Bu yaklaşımın yalan söylemeye ve iki yüzlü davranmaya meyilli insanlar üzerinde caydırıcı etkisi olacaktır.
  • Haksızlık, hukuksuzluk yaparak başkalarının hakkını yiyenlere kul hakkı yemenin hem dini hem insani bağlamda haram olduğu hatırlatılmalı ve asla müsamaha gösterilmemelidir.

İyi ahlaklı ya da iyi bir insan olmanın özelliklerini açıklayan yukarıdaki nitelikleri ve davranışlarını taşıyan insanlar evrensel düzeyde ‘‘iyi insan’’ olarak kabul edilir.

Netice itibariyle haksızlık olduğuna inandığınız bir yerde sesiniz çıkmadıysa, şahsi çıkarınız için yanlışa ve yalana sessiz kaldıysanız, sırf sizinle aynı ortamı ya da aynı siyasi düşünceyi paylaşıyor diye birinin zulmünü, yalanını, hırsızlığını, haksızlığını ve iki yüzlülüğünü savunuyorsanız, akli ve gerçek bilgi yerine nakli bilgiye dayanarak haksızlık yapıyorsanız, birinin haklarını engelleyip kul hakkını yiyorsanız ‘’kötü bir insansınız’’ demektir. Kendinizi sorgulayın.  

 

Dr. Ahmet Boz

 

 

 

 

Yorumlar

Image
Ziyaretçi
19.11.2023 / 22:38

Çok teşekkür ediyorum. Saygılar

Image
ZSn. Dr. Ahmet Boz, Bu anlamlı yazınızdan ötürü lütfen tebriklerimi kabul buyurun. Bu tür yazılar yazmanız gelecek için faydalı olduğunu belirtir, saygılar sunarım. Yusuf Beğtaşiyaretçi
25.09.2023 / 14:20

Sn. Dr. Ahmet Boz, Bu anlamlı yazınızdan ötürü lütfen tebriklerimi kabul buyurun. Bu tür yazılar yazmanız gelecek için faydalı olduğunu belirtir, saygılar sunarım. Yusuf Beğtaş

Image
Ziyaretçi
25.09.2023 / 14:19

Sn. Dr. Ahmet Boz, Bu anlamlı yazınızdan ötürü lütfen tebriklerimi kabul buyurun. Bu tür yazılar yazmanız gelecek için faydalı olduğunu belirtir, saygılar sunarım. Yusuf Beğtaş

Image
Ziyaretçi
21.09.2023 / 16:41

Ş. B gibi insaanlar

Image
Ziyaretçi
21.09.2023 / 16:41

Ş. B gibi insaanlar

Yorum Yaz