matesis
dedas

Kadim bir cehalet: ALLAH'TAN BAŞKASINDAN YARDIM İSTEMEK

Kimilerin cehaletten, kimilerinin de din ve duygu istismarına yönelik yaptığı bu batıl şeylere kulak vermeyelim, tek kurtuluş reçetesi yüce Allahın hayat veren mesajına/kitabına sımsıkı sarılalım ki hem ins ve cin şeytanların tuzaklarına düşmemiş, hem de dünya ve ahiretimizi mamur etmiş oluruz.
Kadim bir cehalet: ALLAH'TAN BAŞKASINDAN YARDIM İSTEMEK

Bismillah.
"Yalnız sana ibadet eder ve yalnız senden yardım dileriz" (Fatiha 1/5)

De ki: “Ben yalnız Rabbime yalvarırım ve O'ndan başka hiç kimseye ilahlık yakıştırmam. (Cin 72/20) "Kullarım sana Beni sorduklarında, iyi bilsinler ki ben onlara çok yakınım, "şahdamarından bile" (Kâf 16) dua edenin duasını işitir, karşılık veririm" (Bakara 2/186)

"Ey kızım Fatıma! Kendini ateşten kurtaracak salih amellere sarıl, bil ki Allah'tan gelecek bir azabı senden ben gideremem" (Buharî Vesâyâ 11-Müslim İman 89)


Bu yazımızda çok sık rastladığımız çok önemli, netameli ve imani açıdan çok tehlikeli bir konuyu "Allah'tan başkasından yardım dileme" konusunu ele alacağız

Genellikle tasavvuf ve tarikat çevreleri Ricâlu'l gayb,"Gayb erenleri" dedikleri zatlara, Şeyh, Evliya, Veli, Ermiş, Pir, Sadat, Üçler, Dörtler, Beşler, Yediler, Kırklar, Gavs-ul Azam, Kutbu'l Aktab gibi, çeşitli, isim ve sıfatlar vererek, haklarında menkıbe ve rüyalarla yaptıkları yakıştırmalarla onları olağanüstü güçlere sahip "insanüstü" bir varlık olarak gösterirler.


Allah'ın seçilmiş kulları ve dostu olduklarına inandıkları bu zatlara, Allah'ın tasarruf yetkisi verdiğine, insanların içini okuyabildiklerine, aynı anda birkaç yerde bulunabildiklerine, kendilerine bağlanan insanları, kaza ve belalardan koruyabildiklerine, şefaat ederek insanları cehennem azabından kurtaracaklarına ve Ahirette de kendilerine tabi olanları cennete götüreceklerine, inanarak onlardan nazar, himmet, medet ve yardım umarlar.


Zor duruma düştüklerinde "Yetiş ya Muhammed (sav), ya Ali (ra), ya Hızır, ya gavs, "Ya şéx Abdulkadir, Medet yâ Gavs, İmdat ya Pîr" diyerek bu zatlara sığınırlar. Bu şekilde hem ölmüş hem de sağ olanlardan gıyaplarında yardım isterler. Her iki durumda da Allah’tan başkasının yapamayacağı bir işi onlardan ummak gibi bir felakete düşerler.

ALLAH'TAN BAŞKASINI ÖVME HASTALIĞI

İmanın temeli olan "lailahe illellah/Allah'tan başka ilah yoktur" kelime-i tevhidin bir açılımı olan Fatiha suresinde her gün "İyyake na'budu ve iyyake nestein/Yalnız sana ibadet eder ve yalnız senden yardım dileriz" dememize rağmen, Allah'tan başkasını kalkıp yardıma çağırmak ne yaman çelişki? "İyyake na'budu' ile Allah'tan başkasına ibadet yasaklanıyorken hemen ardından gelen "ve iyyake nestein" de, Allah'tan başkasından yardım istemek serbest mi oluyor? (Elmalılı Hamdi Yazır)

Dua, davet ve çağrıdır, yardım istemektir ve Peygamber (as)'ın ifadesiyle "dua ibadetin ta kendisidir" (E. Dâvûd Vitir 23) dolayısıyla her türlü dua, çağrı, imdat, medet ve himmet sadece Allah'tan istenir "O halde yeryüzünde Allah'ın yanı sıra başka hiç kimseye yalvarıp yakarmayın" (Cin 72/18)

Ve yine Fatiha'da "Maliki yevmid-din, hesap gününün sahibi (Allah'tır)" dememize rağmen, Ahiret gününde Allah'tan başka kurtarıcılar aramak ne kadar acı bir durum. Oysaki "O gün "Babanın oğlu, oğlun da babası için bir şey ödeyemeyeceği" (Lokman 31/33) ve kimsenin hiç kimseye, herhangi bir fayda veremeyeceği gündür; o gün (her türlü emir (yetki, karar ve hüküm) yalnızca Allah'a aittir" (İnfitar 82/19)

Hakeza, "Elhamdulullahi Rabbil alemin/Her türlü hamd şükür, övgü alemlerin Rabbi Allah'adır" dediğimiz, yine minarelerimizden günde 30 defa "Allah'u ekber/Allah büyüktür" nidaları yükseldiği halde, sabah akşam şeyhimizi, pirimizi, üstadımızı, liderimizi, mezhebimizi, meşrebimizi tarikatımızı, kendimizi, aşiretimizi ve kavmimizi övmemiz, ne kadar düşündürücü? Hem de bizzat Resulullah (as)'ın "beni Hıristiyanların Meryem oğlu İsa'yı övdükleri gibi övmeyin. Ben sadece bir kulum. Siz: (bana) Allah'ın kulu ve Rasülü deyin." (Buhari Enbiya 48) "Ben kral değilim. Ben ancak Kureyş'ten kurutulmuş et yiyen bir kadının oğluyum" (Hakim Müstedrek H/4366) diyerek açıkça bizi ikaz ettiği halde.

PEYGAMBERLERİN BİLE YAKINLARI İÇİN BİR ŞEY YAPAMAMASI

"Bi'ri Maune olayında" Peygamberimizden davetçi isteyip sonra ihanet edip 70 sahabeyi katledenlerin içinden geçenleri Resulullah (as)'ın bilememesi, Ebu Cehil'in işkencesi altında ölümle pençeleşen Yâsir ailesine, Resulullah (as)'ın sadece "sabredin" diye tavsiye edip onlara yardım edememesi,
Hz Nuh (as) oğlunu ve eşini, Hz İbrahim (as) babasını, Hz Lut (as) hanımını ve Hz. Muhammed (as)'ın amcaları Ebu Talib ve Ebu Lehebi kurtaramaması gibi gerçekler önümüzde dururken,
Allahın Peygamberlerine vermediği "yakınlarını kurtarma" ve "insanın kalbinden geçeni" bilme gibi, yetki ve tasarrufu bazı zatlara verdiğini öne sürmek ne kadar mesnetsiz anlamsız ve tehlikeli? Bu sözleri sarf edenler bu zatları en hafifinden, Peygamberlerden bile üstün tuttuklarının farkındalar mı?
Oysa bakın Resulullah (as) Kur'an dili ile kendisini bize nasıl tanıtıyor."Ben size: «Allah'ın hazineleri benim yanımdadır» demiyorum, gaybı da bilmem. «Ben bir meleğim» de demiyorum" (Hud 11/31) "De ki:“Allah dilemedikçe ben kendime bir zarar verme ve bir fayda sağlama gücüne sahip değilim. Eğer ben gaybı biliyor olsaydım, daha çok hayır elde etmek isterdim ve bana kötülük dokunmazdı..." (Araf 7/188) "De ki "…ileride bana ve size ne yapılacağını da bilmiyorum. "Ben ancak bana vahyolunana tâbi olurum ve ben sadece apaçık bir uyarıcıdan başka bir şey değilim” (Ahkaf 46/9)

"BUNLAR BİZİM İLE ALLAH ARASINDA ARACIDIRLAR"

Yukarıda zikredilen hatalar işlenirken şu gerekçeler ileri sürülür; "nasıl ki hastalandığımızda bir doktordan, maddi sıkıntıya düştüğümüzde, gücümüzü aşan konularda, başkasından yardım isteriz, aynı şekilde bu zatlardan da yardım istiyoruz" bunda ne sakınca olabilir?
Doktordan veya başkasından yardım istememiz, yüce Allah'ın her canlıya verdiği doğal güç ve yetenekten yararlanmamızdır. Nitekim biz diğer varlıklardan da yardım aldığımız gibi, neredeyse hayatımızın tamamını şöyle yâda böyle çevremizin yardım ve katkıları ile sürdürürüz.
Meselenin anlaşılması içi şu örneği verelim. Bir çukura düşen, ya da boğulmak üzere olan bir Müslüman oradan geçen herhangi bir insana "bana yardım edin, beni kurtarın" demesi caiz, ama "ya Muhammed (as) beni kurtar" demesi caiz değildir, çünkü bu, Allah'tan başkasının yapamayacağı bir şeyi kullardan istemek olur ki insanı küfre ve şirke götürür.

Yine bu yaklaşıma sahip olanlar "biz günahkârız, doğrudan Allah'tan istemeye yüzümüz yok, onun için bu velileri aracı kılıyoruz" veya "Nasıl ki bir Cumhurbaşkanına yâda bir krala ulaşmak için araya aracılar konuluyorsa bizde Allah'a ulaşmak için bu zatları araya koyuyoruz" demekteler.
Bu ifadeler yüce Allah'ı tanımadığımızı gösteriyor. Hiç kimse bize Allah’tan daha yakın değildir ki, Allah ile aramızda aracı olsun! "And olsun ki insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine neyi fısıldadığını iyi biliriz. Biz ona şahdamarından daha yakınız. (Kehf 18/16) "Kullarım sana Beni sorduklarında, iyi bilsinler ki ben onlara çok yakınım, dua edenin duasını işitir, karşılık veririm. (Bakara 2/186) ayrıca bu gerekçe, müşriklerin söylediklerine ne kadar da benziyor “…O’nun yanı sıra başka veliler edinenler,“Biz onlara sadece, bizi Allah’a daha çok yaklaştırsınlar diye kulluk ediyoruz” diyorlar. (Zümer 39/3)

KUR'AN BİZİ İKAZ EDİYOR

Bu konu o kadar önemlidir ki yüce Rabbimiz Kur'an-ı Kerim'de bizi defalarca ikaz ediyor. Son olarak can alıcı bazı örnekleri akıl ve idrak sahiplerinin dikkatine sunuyorum:
"Allah'ı bırakıp ta kıyamet gününe kadar kendisine cevap vermeyecek kimselere yalvarandan daha sapık kim olabilir? Ve o yalvardıkları, onların yakarışından habersizdirler" (Ahkaf 46/5)
"Darda kalmış kişi dua ettiği zaman onun yardımına kim yetişiyor da sıkıntıyı gideriyor ve sizi yeryüzünün hakimleri yapıyor? Allah ile beraber başka bir ilah mı var? Ne kadar az düşünüyorsunuz." (Neml 27/62)
"Allah’tan başka o yalvarıp yakardıklarınıza gelince bunların kendileri yaratılmış varlıklar olduklarına göre- hiçbir şey yaratamazlar; Onlar ölüdür, diri değildir. Ne zaman dirileceklerinin de farkında değillerdir." (Nahl 20-21)
"…O Halde Allah'la beraber hiçbir kimseye yalvarmayınız" (Cin 72/18)

"DİLEK DİLEMEK" CEHALETTİR. MÜSLÜMAN DUA EDER.

Konumuzla bağlantılı ama başlı başına bir yazı konusu olmasını gerektiren bir hususa da kısaca değinerek yazımı bitiriyorum.

Medyum, cinci ve büyücüler astrolojiden, burç, fal ve büyü ile gayb'tan ve gelecekten haber verdiklerini söyleyenler ve onları tasdik edenler tövbe edip imanlarını tazelesinler, çünkü gaybı ve geleceği Allahtan başka hiç kimse bi-le-mez, işte delili: "Gaybın anahtarları Allah’ın yanındadır; başkası onları bilemez" (En'am 6/5) Rasûlüm! De ki:“Size «Allah’ın hazineleri yanımda» demiyorum, gaybı da bilmiyorum. (En'am 6/50)

Bu çerçevede, türbelerden, ağaçlara asılan çaputlardan medet ummak, mum yakarak veya çeşitli ritüellerle dilek dilemek, nazardan korunmak için boncuk vb eşyalar takmak, bazı sayıları kişi ve yerleri uğursuz saymak, (asılsız) kısmet bağlama veya kısmet açma, sihir, büyü, gibi konularla uğraşmak ve inanmak; haram, küfür ve şirk tehlikesini içerdiği gibi, aynı zamanda ins ve cin şeytanların tuzağına düşme tehlikesini içeren koyu bir cehalet bataklığıdır.
Bu cahili düşüncelerin bir kısmına kaynaklık eden, içlerinde bazı doğruları barındırsa da hurafe uydurma ve yalan bilgilerin ağırlıkta olduğu, sırlı, zırhlı, esrarlı, tılsımlı, tesirli ve şifalı dualar, Surelerin Fazileti, Gizli İlimler hazinesi, Kenz'ul Havas ve içinde "Kenz'ul arş ve Şahmeran dualıları" bulunan kitaplardan uzak durun.
Son olarak sosyal medyada çok sık karşımıza çıkan "şu terkibi uygulayın, şu duayı, şu salâvatı, şu kelimeyi şu gün, şu zaman, işte, 4444, 7777 veya 70 bin defa tekrarlayın veya, “Kim ömründe bir kere bu duayı okursa" istediğini elde eder ” kısmeti açılacak, borçlarından kurtulur, zengin olur ve bütün amaçlarına ulaşır" diye söyleyenlere denk gelirseniz inanmayın, bunlar muteber bir delile dayanmayan, külliyen yalan ve uydurma bilgilerdir.
Kimilerin cehaletten, kimilerinin de din ve duygu istismarına yönelik yaptığı bu batıl şeylere kulak vermeyelim, tek kurtuluş reçetesi yüce Allahın hayat veren mesajına/kitabına sımsıkı sarılalım ki hem ins ve cin şeytanların tuzaklarına düşmemiş, hem de dünya ve ahiretimizi mamur etmiş oluruz.

Velhamdulillahi Rabbilalemin.

 

Editör: Mahmut Yiğit

Yorum Yaz