matesis
dedas

Kaybedilen...

Kaybedilen...

Dün günlerden Çanakkale’ydi.

 Peki, bize ne Çanakkale’den diyenleri duyar gibiyim.

Doğru ya apartmanda yan komşusunun kim olduğunu bilmeyen Çanakkale’yi ne bilsin?

Neden bilsin?

Oysaki herkesin dilinde pelesenk olmuştur.

“Çanakkale geçilmez!”

Osmanlı Avrupa topraklarına ilk burada merhaba derken, I. Dünya Savaşı’nda Osmanlı’ya buradan elveda demek istediler Avrupalılar.

Hatta kendilerine o kadar güvendiler ki akşam beş çayını Boğaza nazır içmeyi hayal ettiler!

Peki, neler oldu Çanakkale’de?

Çanakkale’yi özel kılan ne?

Savaşın ayrıntılarına girmemiz elbette mümkün değil.

Özetle şunu diyebiliriz ki; Ben Osmanlı’yım diyenlerin son zaferi oldu.

Türk’ü, Kürdü, Çerkez’i, Laz’ı ve hatta Müslüman’ı, Gayrimüslim’i üç kıtanın son ortak noktası ve zaferi oldu Çanakkale! Artık Truva yoktu, Çanakkale vardı tarihin zafer sayfalarında!

Peki ya sonra!

Sonrası da uzun hikaye!

Ama bir cümle;

Biz Osmanlıyız diyen çıkmadı bir daha…

Kaybolup gitti Çanakkale ruhu.

Tarihe atılan her bir çentik, uzaklaştırdı Çanakkale’yi ve o ruhu.

Ve şimdilerde anlıyor kimileri, yitirilenin kendilerinden uzakta bir yerlerde olmadığını.

Çünkü tarihe atılan o çentiklerin her biri bir hançer gibi saplanıyor “Biz” duygusunun eksikliğiyle.

İliklerimize kadar işliyor acısı, sancısı…

Neden mi?

Nedeni şu;

Tarih gerçekleri yazar, gönülden geçeni değil.

Ve ne yazık ki işte o tarih Çanakkale’den sonra yazmadı hiçbir zaferi bizim hanemize.

İyi de biz kimiz?

Biz Osmanlı’dan sonra bir araya gelemeyen, aksine her fırsatta birbirini boğazlayan, kuyusunu kazan, lakin esasında kardeş olması gerekenleriz.

Biz Ümmetiz!

 

Yorumlar

Image
mazlum
21.03.2014 / 10:58

mevlüt xocam çok doğru bir yaklaşım. tebrik ediyorum

Yorum Yaz