matesis
dedas

Kendi ayağına kurşun sıkmak

Kendi ayağına kurşun sıkmak

Son zamanlarda AK Parti’ye yönelik eleştirel yazılara karşı bazı okuyucularımız sitemlerini mail yoluyla dile getiriyorlar.

AK Parti’ye haksızlık ettiğimi, yapılanları görmezden geldiğimi söyleyenlerin yanı sıra, PKK mantığıyla hareket ettiğimi ve AK Parti’yi aynı gerekçelerle eleştirdiğimi savunuyorlar.

Öncelikle söylemem gerekir ki benim siyasi bir görüşüm, düşüncem elbette var.

Bugün bu düşüncelerimi tam olarak karşılayan bir siyasi hareket olmadığı için buna yakın görüş ve politikaları uygulayan partileri destekledim bugüne kadar.

Partilerden kastım, farklı kanatlardaki siyasi oluşumlar değil; aynı siyasi hareketin farklı isimler altında örgütlenmiş halidir.

Hal böyleyken, desteklediğim bir siyasi hareketin de hiçbir zaman körü körüne savunucusu olmadım.

2002 yılından bu yana iktidarda olan AK Parti’yi özellikle ilk iktidar döneminde imza attığı reformlar ve ülkenin demokratikleşmesine yönelik cesur adımları nedeniyle destekledim, savundum.

Uçurumun kenarından aldıkları bir ülkeyi, hem güçlü siyasi iradeleri ile destekledikleri demokratik ve politik hamleler hem de ekonomi alanında yaptıkları reformlarla birlikte bölgede ve dünyada önemli bir konuma taşımaları göz ardı edilemeyecek bir başarıdır.

“Açılım” adı altında ülkenin asli unsurlarından olan Kürt halkını devletle barıştırma ve devletin uyguladığı baskı ve inkâr politikalarını sona erdirme isteği elbette büyük bir desteği hak ediyor.      

Uzun uzun yazmayacağım, son 10 yılda ülkenin nereden nereye geldiğini herkes görüyor.

Ancak başarılarını övdüğümüz bu hareketin yanlışlarını da görmezden gelmek hem vicdana hem de hakkaniyete sığmaz.

Eleştirileri de tekrarlayacak değilim, son birkaç yazıda zaten ayrıntılı olarak hangi noktaları eleştirdiğimi de okuyucularımız hatırlayacaktır.

Bunu dedikten sonra gelelim yeni bir eleştiri konusuna.

Son dönemlerde eleştirilecek çok malzeme veriyor AK Parti.

Gündem şu sıralar Özel Yetkili Mahkemeler (ÖYM) mevzusu ile meşgul.

Hükümetin bu mahkemeleri kaldıracağı ya da en azından yetkilerini epeyce sınırlandıracağı konuşuluyor.

Zaten hükümet yetkilileri de bu konuda hazırlıklarının olduğunu açıkladılar.

Söylenenlere göre ÖYM’ler kaldırılmasa da sadece silahlı terör örgütü davaları ile sınırlandırılacak.

Yani Ergenekon, Balyoz gibi demokrasiye ve halka karşı işlenen suçları kapsayan davalar bu mahkemelerin kapsamından çıkarılacak.

Ayrıca üst düzey askeri ve sivil bürokratlar için yargılama, ancak verilecek izinle mümkün olabilecek.

Son yıllarda askeri vesayetin geriletilmesinde büyük pay sahibi olan Ergenekon ve Balyoz türü davaların yargı önüne çıkarılabilmesinde bu mahkemelerin rolünün olduğu inkâr edilemez.

ÖYM’ler için yapılan bir takım eleştirilerde de haklılık payı olduğunu kabul etmek gerekir.

Uzun tutukluluk süreleri ilk akla gelen aksaklık.

Açıkçası Ergenekon, Balyoz gibi davalarda tutuklananlarla ilgili aleyhte bu kadar güçlü şüphe ve deliller varken yargılamaların neden bu kadar uzadığını anlamak mümkün değil.

Bunun yanı sıra bu mahkemelerin bazen izlenen bir politikayı cezalandırma aracı olarak kullanılmak istendiğine şahit olduk.

MİT Müsteşarının Oslo görüşmeleri nedeniyle ifadeye çağrılmak istenmesi bunun en bariz örneği.

KCK türü davalarda herhangi bir şiddete bulaşmadığı halde sırf PKK ile bağı olduğu gerekçesiyle yüzlerce seçilmiş insanın tutuklanması da ÖYM’leri sorgulanır hale getirdi.

Bütün bu aksaklıkların giderilmesi mümkün iken kalkıp bu mahkemeleri kaldırmak şu aşamada sakıncalar doğurabilir.

Darbe istekleri ve niyetleri güçlü delillerle sabit olan insanları serbest bırakmak bu zihniyetin psikolojik olarak galibiyet duygusunu yaşamasına yol açacaktır.

ÖYM’lerde bile bu kadar uzun süren davaların normal mahkemelerde ne kadar süreceğini tahmin etmek çok zor değil; muhtemelen bir dava onlarca yıl sürecektir.

Bu da davaların sürüncemeye bırakılması anlamına gelecektir.

AK Parti’nin geniş kitleler nezdinde destek bulmasını sağlayan en önemli unsurlardan birisi askeri vesayet ve darbecilerle hesaplaşmaydı.

Kamuoyunda oluşmakta olan, AK Parti’nin devlette ipleri eline aldıktan sonra demokratikleşme, darbeler ve darbecilerle hesaplaşma, demokratik reformları gerçekleştirme gibi bir derdinin kalmadığı şeklindeki algı, bu mahkemeler kaldırılır, darbeciler serbest kalır ve darbe girişimleri normal mahkemelere havale edilirse daha da güçlenecektir.  

ÖYM’ler Avrupa hukukunda olmayan bir kurum değil.

AB’nin önde gelen ülkelerinde bile var bu tür mahkemeler.

Aksaklıkları gidermek mümkün iken, üstelik tam da Ergenekon gibi bu ülkenin en önemli davası sürerken bu mahkemeleri kaldırmak yanlış bir adım olacaktır.

Yapılacak en akılcı uygulama tutukluluk süresini kısaltmaktan ziyade yargılama sürecini hızlandırmak ve özellikle MİT ifade krizi ve KCK davalarında görülen keyfiliğin önüne geçecek tedbirleri almak olabilir.

Tam anlamıyla bir demokratikleşme ortamı sağlandıktan sonra ÖYM’ler kaldırılabilir; zaten tam demokratik bir ülkede ÖYM’lere de gerek kalmayacaktır.

AK Parti kendi ayağına bir kurşun daha sıkmamalıdır.

Yorum Yaz