matesis
dedas

Keramet Kasımda mı

Keramet Kasımda mı

Haziran seçimlerinden sonraki gelişmelerde “2002 ruhuna dönüş” teorileri konuşuldu. 2002’ydi, kasımdı, üç yüz altmış kadar milletvekiliyle tek başına iktidardı. Eyvallah, demiştik. Şimdi yine kasım yine tek başına iktidarda. Evvelallah, diyoruz.

Kasımda veya 2002 ruhunda bir keramet olduğuna kanaat getirmiyorum. Sonuçlar açıklandığı dakikaya kadar hiçbirimiz böyle bir sonuç beklemiyorduk. Kıl payı tek başına iktidar olur, bir ihtimal koalisyona da gidilebilir, diyorduk.

Son beş aydır konuşulanları film şeridi gibi kafamızdan geçirdiğimizde, AK Parti’nin söylem değişiminin bunları etkileyebilecek bir yanının olmadığını düşünüyorum.  

Peki değişen ne? Şimdi kalkıp oransal veya sayısal analizler yapmaya gerek var mı? Halk tekleyen ekonomiyi mi düşündü? Tırmanan terör olaylarına mı dur demek istedi? İslami bir hassasiyet mi gösterdi? Koalisyonun başarılamayacağını mı düşündü?

Bunları ele alırsak 7 Haziran sonrasındaki kısır döngüye ve mesnetsiz iddialara düşeriz. Yok efendim, insanlar koalisyon istiyormuş da, yok başkanlık istemiyormuş da, yok mesele Erdoğan’mış da…

Geçin hepsini, iki gün önce gazete yazı işleri müdürümüzle yaptığımız konuşmanın sonunda Adil Gür’ün anketi için şunu demiştim: “Öyle bir şey olursa sessiz çoğunluk, çığlık koparmış demektir”. Evet, sessiz çoğunluk çığlık kopardı. Kör dövüşü istemedi sadece. Yoksa AK Parti’nin vay haline. Her zamankinden daha zor bir süreç yaşayacak. Hesap soranı çok olacak. O yüzden çok ama çok çalışması gerek. Kör dövüşü istemeyen halk, AK Parti’den çok şey isteyecek artık.

Suriye meselesi, Çözüm Sürecine dönüş, -asgari ücreti unutmamak lazım- gelir dağılımı adaleti, ışid ile mücadele, eğitimde yaşanan çarpıklıklar, kırılan kalplerin tamiri öncelikle çözülmesi gereken meselelerdir. Bugün bir vatandaş kimliğiyle sonucun beni çok memnun ettiğini ve ‘verdiğim destekten dolayı, inşallah pişmanlık duymam’ kuşkusu içinde olduğumu ifade etmek isterim. AK Partililerin yerinde olmak istemezdim. Çünkü dinlenmeye ve cevap verememeye vakitleri olamayacak.

Halk muhalefeti, iktidarla arasında görmek istiyor mu? Bence hiç görmek istemiyor. Şimdiye kadar CHP ve HDP liderlerini dinledim. Yüzlerinde derin bir hüzün vardı ve söyledikleri, bir seçim analizinden çok, her siyasetçinin hazırlıksız olduğu anda söyleyeceği sözlerdi. Kılıçdaroğlu, “oylarımız artmış ama başarılı değiliz” diyor, gel de kahkaha atma. Bahçeli’yi henüz ekranlarda görmedim(gece yarısına geliyor) inşallah da görmem.

Seçimin memnun edici sonucu, AK Parti’nin istikrar yükünü omuzlaması ve HDP’nin barajı geçerek üçüncü parti(mv. sayısıyla) olabilmesidir. Bu memnuniyetimiz AK Parti için de HDP için de ateşten gömlektir.

Karalayıcı, Erdoğan’ı merkeze alan, çözümsüzlüğe sarılan, iftirayla hayat bulamaya çalışan siyasetten iki taraf da vazgeçmelidir. Neden bu iki parti? Çünkü artık milliyetçi söylem ve halkın beyniyle alay eden ulusalcı söylem kendi konumunu korumaya çalışmaktan başka hiçbir şey yapamayacak. HDP bunların boşluklarından faydalanıp, sol blok olarak meclisin iki kanadından biri olmalıdır. Hendek kazmanın ve Peygamberimize hakaret içerikli karikatürlerini, “peyğemberime” diye yemin eden Diyarbekirlilerin bilbordlarında teşhir etmenin siyaset olamadığını bilmesi lazım.

Sonbahardan kışa doğru adım attığımız bugünlerde ülkemizin baharlar yaşamasını cenab-ı Hakk’tan niyaz ediyoruz. Her zaman ve her halde yaptığımız gibi. 

Yorum Yaz