diorex
Dedas

KİM KONUŞUYOR?

KİM KONUŞUYOR?

Dilin Gerçek Sahibi Üzerine Mistik Bir Yolculuk Yapmaya Hazır Mısınız?

 İki yıl...

İnsanoğlu en geç doğduktan iki yıl sonra konuşmayı öğrenir.

Basit kelimelerle başlar: "Anne", "Su", "Gel", "Git"...  
Ama susmayı öğrenmesi bazen bir ömür sürer, bazen de hiç öğrenemez.

İnsanoğlu dünyaya geldiğinde önce ağlar.
Sonra sessizleşir.
Ve iki yıl içinde konuşmayı öğrenir.
Ama bir ömrü susmayı öğrenmekle geçer.

Konuşmak kolaydır.
Susmak zordur.
Zira konuşmak, ağzın işidir;
Susmak, ruhun…

Peki, asıl soru şu: Gerçekte kim konuşuyor?

Dudaklarımız mı?
Kaslarımız mı?
Ses tellerimiz mi?
Yoksa kalbimiz mi? 

Konuşmak: Sadece Bir Etkisel Eylem mi?

Dil, ses telleri, dudaklar, nefes…
Hepsi konuşmanın fiziksel araçlarıdır.
Bir titreşim başlar, et bir şekil verir ve ses çıkar.
Ama bu ses nasıl kelimeye dönüşür?

Eğer yalnızca kaslarımızla konuşuyor olsaydık,
inek de kuş da aslan da konuşurdu.
Onların da sesi, dili, kası var.
Ama kelimeleri yok.

Çünkü kelime, kasla değil; anlamla kurulur.
Kelime, sadece ses değil;
mana taşıyan bir ruhtur.
Bir çocuğun “anne” deyişi,
sadece ağzından çıkmaz;
ruhunun köklerinden yükselir.
Bir aşığın “seviyorum” sözü,
gırtlaktan değil; kalbin derinliklerinden taşar.

Demek ki konuşan, sadece beden değil.
Konuşan, ruhtur. 

Kelimelerin Doğduğu Yer: Ruhun Aynası

Mevlânâ der ki:
“Söz dudaktan çıkmaz; gönülden çıkar.
Dudak sadece bir köprüdür.”

Evet, konuşmak ruhun yansımasıdır.
Ama her söz ruhun yankısı mıdır?

Hayır.

Bazen akıl konuşur.
Bazen nefs
Bazen korku, bazen öfke, bazen kibir...

Konuşma bazen hevestir bazen de nefes.

Söz, kimde şekilleniyorsa onun izini taşır:
Nefiste şekillenirse, yalan olur.
Aklın tekeline düşerse, kuru bilgi olur.
Ruhun aynasından geçerse, hikmet olur. 

Ruh Hayvanda da Var Ama Kelime Neden Yok?

Bazı dostlar şöyle sorar:
“Hayvanda da ruh var; o zaman neden konuşmaz?”

Doğru. Kur’an’da şöyle buyrulur:

“Yerde debelenen hiçbir canlı ve iki kanadıyla uçan hiçbir kuş yoktur ki, sizin gibi birer ümmet olmasınlar.” (En’âm Suresi, 38)

Hayvanın da nefsi vardır, ruhu vardır.
Ama o ruh; akıl ve bilinçle yüklenmemiştir.
Sadece his ve içgüdü düzeyindedir.

İnsana üflenen ruh ise,
Allah’tan bir sırdır: “Ve ona ruhumdan üfledim.” (Sad 72)

İnsandaki ruh;
akıl, irade ve aşk ile yoğrulmuş bir cevherdir.
Bu yüzden insan,
kelime kurar, mana taşır, anlam inşa eder.
Hayvan yaşar; insan anlamaya mahkûmdur.

Psikolojik Katman: Sözler Ruhun Aynasıdır

Psikoloji der ki:
İnsan, bilinçaltındaki tüm bastırılmış duyguları
farkında olmadan diliyle açığa vurur.

Öfke, kibir, utanç, aşk, merhamet…
Hepsi bir cümlenin arasına saklanır.
O yüzden her kelime, bir iç savaşın izini taşır.

Bazen bir hakaret, karşıdakine değil;
sahibinin ruhundaki kırığa hitap eder.

Bazen bir dua, dilden değil;
bir yaranın içinden fışkırır.

Tasavvufî Katman: Dil, Kalbin Gölgesidir

Tasavvuf, dilin terbiyesini insanın kalp terbiyesine bağlar. Sûfîler şöyle der: "Dilini tutmayan, gönlünü tutamaz. Gönlünü tutmayan, Rabb'ine varamaz." Hakikate yürüyen için susmak, konuşmaktan üstündür. Çünkü susmak, lisanı değil, kalbi konuşturur.

Tasavvuf der ki:
“Kalp saflaşmadan dil saflaşmaz.
Dili tutmayan gönlünü tutamaz.”

Sûfî için susmak, susmak değildir; hakikatin sesine yer açmaktır.

Çünkü hakikat, gürültüde değil, sükûtta konuşur.

Yunus Emre şöyle der:
“Söz, odur ki gerçeği söylesin.
Gerçek söz, gönülden dökülsün.”

Gerçek Konuşan Kim?

O zaman toparlayalım:

  • Konuşmak sadece kasların değil,
    ruhun, aklın, nefsin ve duyguların ortak eylemidir.
  • Konuşan bazen ruhtur, bazen akıl,
    bazen nefs, bazen hevâ...
  • En saf söz, arınmış bir kalpten doğar.
  • Her kelime, ya bir iç yaradan,
    ya da içteki aşkın alevinden yükselir.

Sonuç: Susmayı Öğrenen Konuştuğunda Yanmaz

İnsan konuşmayı iki yılda öğrenir.
Ama susmayı öğrenmek bazen bir ömür sürer.
Çünkü susmak, sadece sessizlik değildir.
Susmak, içteki fırtınaların sükûn bulmasıdır.

Bir insan gerçekten susmayı öğrenirse,
konuştuğunda bile susar.
Sözüyle bağırmaz, fısıldar.
Sözüyle göstermez, işaret eder.

Söz, artık bir ses değil;
bir sır olur.

Ve bu sır, ancak hakikati arayanlara görünür.

Gerçekten konuşan kimdir?

Sadece dil değildir.
Sadece ruh da değildir.

Konuşan:
Ruhun, aklın ve kalbin
bir kelimede buluştuğu
anlamdır.

İnsanın ağzı konuşabilir.
Ama söz, kalpten doğarsa evreni bile sarsar.

M. Burhan Hedbi

Editör: Beşir Şavur

Yorum Yaz