matesis
dedas

Kırımızı Mercimek Can Çekişiyor, Yaşatalım!

Kırımızı Mercimek Can Çekişiyor, Yaşatalım!


 

Sevgili okurlar bu yazımda farklı bir konuyu ele almak istiyorum. Başlıktan da anlaşılacağı üzere konu tarımla ilgilidir. Bizi yazılarımızda takip eden okurlar belki şaşıracaklardır, siyaset dışı bir konuyu gündeme getirdiğim için. Ancak ben, memleket sorunu haline gelen her konuya dikkat çekmek, kamuoyunun ve yetkililerinin ilgisini buraya odaklaştırmak istemişimdir hep. Yoksa toplum olarak, halk olarak birçok değeri kaybederiz. Bazı kayıpların ise telafisi yoktur, takdir edileceği üzere.

 

Mercimek ya da somut olarak nitelendirildiği üzere Kırmızı Mercimek, şu yıllarda bölgemizde yok olmanın eşiğine gelmiş durumda, nesli tükenmek üzere olan bazı hayvanlar gibi…Eğer tedbirler alınmazsa kuşkusuz dünyada sadece kendine has lezzeti ile coğrafyamızda yetiştirilen bu değerli milli gıdamız yok olacaktır. Karadeniz’de nasıl çay, Akdeniz’de nasıl narenciye birer sembol ve değer olup korunmaları ve yaşatılmaları için devlet politikaları gerekiyorsa Güneydoğu Anadolu bölgesi için de Kırmızı Mercimek aynı anlama ve öneme sahiptir. Ben Kırmızı Mercimekle ilgili son durumu değerli dostum Kızıltepe Zahireciler Derneği Başkanı Sayın Şerif Öter’le konuşunca doğrusu biraz daha hüzünlendim. Sayın Öter’den hem Kırmızı Mercimekle ilgili devletin yapması gerekenleri hem de dünyada eşi, benzeri olmayan bu ürün adına yapılan sahtekarlıkları dinleyince ve konu derinleştikçe hüznüm artığı gibi öfkelenmeye de başladım. Ama en önemlisi bir ziraat sever olarak benim de yapmam gereken bir şeylerin olduğuna da hasıl oldum. Hiçbir şey yapamazsam bile kendi köşemde konuya dikkat çekmek ve bu konuda alınması gereken önlemleri ortaya koyabilirim, diye düşündüm.

 

Öncelikle bu konuda Başkan Öter’den aldığım bilgileri aşağıda aynen aktaracağım. Ancak ondan önce birkaç cümle sarf edecek olursak;

Bir defa Kırmızı Mercimek gerçekten de ekimi artık sınırlı bir alanda yapılmaktadır. Bölgedeki çiftçiler kendi imkanlarıyla sulu tarıma geçince daha çok suya dayalı tarımı yapmaya başladı. Pamuk, mısır gibi ürünler daha fazla ekilmeye başlandı. Devlet de bu konuda üreticiye ürün başı desteği verince (elektrik ise bu konuda çiftçinin huzurunu bozmaya devam etmekte) bu alanda yoğunlukla tarım yapılmaya devam edildi. Mercimeğe devlet de 10 krş gibi komik bir destek verince üretici bunun ekimini çok sınırlı bir duruma hatta bazı yerlerde hiç ekmez duruma geldi. Tehlike devlet eliyle buradan başladı ve bu devam ediyor…

 

Hatıralarda Mercimek…

 

Bilindiği üzere mercimekten çorba yapılır, hatta çorba denince mercimek akla gelir bir çok çorba türü olmasına karşın. Kahvaltıda da akşam yemeğinde de yıllarca tüketildi. Son yıllarda ise sofralarda ana yemek öncesi tüketimi bir hayli arttı. Özellikle çocukluğumu hatırlamaya başladım mercimek denince. Rahmetli annem, diğer Kürt kadınları gibi, kışın sabah erkenden kalkardı çorba pişirmek ve kahvaltıda tüketmek için. Kadıncağız daha güneş doğmadan o koca tencereyi üç taşın üstüne koyardı. Pişirene kadar ağaçtan kepçeyle karıştırırdı. Pişmek üzere olan çorbanın içine bir miktar kavurma da atınca çok leziz bir şey ortaya çıkardı. Fakat asıl lezzet çorbaya karıştırılan aşçının maharetiydi. Ben anneme hep sorardım pişirdiğin çorba niçin bu kadar lezzetli oluyor, diye. Annem şöyle yanıtlardı:

“Evladım ben çorba pişene kadar yanından kalkmam, sürekli karıştırırım. Karıştırılmayan bir çorbanın dibi tutar ve yanar, ardından ise taşar. Taşan bir çorbanın bütün lezzeti tencere dışına çıkmış olur.” Annemden öğrendiğim bu bilgileri üniversite okurken çorba pişirmede kullanıyordum. Gerçekten de ortaya lezzetli bir çorba çıkardı ve bu çorbanın ünü arkadaşlar arasında kısa sürede yayılmış olurdu…

Mercimeğim ekilmesinden biçilmesine kadar hatıralarımız mevcuttur, bölge insanı olarak. Özellikle tarımda makineleşmenin yoğun olmadığı dönemlerde her işi insan gücüyle yapılırdı mercimeğin. Peştemallara doldurup savrulmak suretiyle insanlar tarlayı bu baştan öbür başa kadar adımlardı. Bundan sonra hayvan gücü devreye girdi, üstünü toprakla örtmek için. Daha sonra ekimi mibzerlerle yapılmaya başlandı. Biçilmesi ise önce insan eliyle sonraları ve tırpanla ve adım adım gelişen tarım makineleriyle yapıldı ve bu böylece devam etti. Tarladan harmana getirilişi vardı, gerçekten bu aşamada zor anlar yaşardı insanlar. Samanı ve mercimeği ayırtmak için rüzgara savruluş en zevkli aşamasıydı. Bu aşamadan sonra satışa hazırlanırdı mercimek.

Özetle insan yaşamında yılları işgal ve bir dönem bölgenin temel geçim kaynaklarının başında gelen mercimeğin yaklaşık altı-yedi aylık hikayesi böyleydi. Ben şahsen bu milli besinimizin yaşatılmasından yanayım. Eğer bu konuda devletin eksikliklerine ve ilgisizliğine takılıp kalırsak biz de tarihi bir suça ortak olmuş oluruz. Son sözü söylemeden önce konuyla ilgili çok değer verdiğim ziraat dostu olan Sevgili Başkan Şerif Öter’i dinleyelim.   

 

“Kırmızı mercimek ülkemizin milli ürünüdür bakliyat içerisinde gerek besin değeri gerek kalori açısında son derece besleyicidir.1980 yıllarında Ülkemizde kırmızı et sıkıntısı yaşandığında yetkililerimiz vatandaşlarımıza kırmızı mercimek tüketimini tavsiye ederek “kırmızı et yerine geçer” diyorlardı.2000 yılında ülke olarak yaşadığımız ekonomik krizinde dönemin yetkilileri yine kırmızı et yerine kırmızı mercimek tüketimini tavsiye ediyorlardı.

Anavatanı Türkiye olan böylesine önemli ve değerli bir ürünümüz göz göre göre yok olma ve bitme  noktasına her geçen yıl daha da yaklaşıyor.

Bu durumun  iki nedeni vardır ;

Birinci ve en önemli nedeni ülkemizin kırmızı mercimek üretimi yeterli miktarda var iken  dünyanın bir numaralı kırmızı mercimek ihracatçısı iken  Kanada’dan Hibritli GDO.lu mercimek ithalatına izin verilmektedir.

Türkiyede işletip dış ülkeler çıkması gereken,İhraç kayıtlı ülkemize getirilen yüz binlerce ton kırmızı mercimek TÜRK Malı adı altında tüketiyoruz.

Son dört yıldır kırmızı mercimek üreticisi çiftçileri korumak adına hiçbir tedbir alınmamaktadır.

İkinci neden ise kırmızı mercimeğe uygulanan ürün desteklenme priminin çok düşük olmasıdır. Pamukta ürün desteklenme primi 46 kuruş iken kırmızı mercimekte ürün desteklenme primi sadece 10 kuruştur. Bu durum kırmızı mercimek eken çiftçilerimiz emeğini alamadığı gibi zarar etmektedir.

Bu durumu Kızıltepe Zahireciler Derneği olarak 2011 yılı ekim ayında milletvekillerimize detaylı dosya şeklinde sunuldu. Milletvekillerimiz Tarım Gıda ve Hayvancılık Bakanlığımıza durumu ilettiler.

Bakan yardımcımız sayın Kutbeddin ARZU’ya  bu konuda bilgi sunuldu.

Sonuç itibarıyla kırmızı mercimek üretiminin tekrar cazip hale getirilmesi için  ilgili bakanlığımızın kırmızı mercimeği acil eylem planına almalarını bekliyoruz.

Aksi halde kırmızı mercimeğimiz yok olacaktır.”

 

Mercimek Festivalini Düzenleyelim

 

Ve son söz olarak yukarıda anlatılanlarla birlikte Kızıltepeli çiftçiler olarak bir Kırmızı Mercimek Festivalini düzenleyelim. En güzel ve en fazla mercimeği yetiştiren çiftçileri ödüllendirelim.

Unutulmamalıdır ki mercimeğin olası yokluğu sadece yok olan milli bir besinin yok olması demek değil aynı zamanda bir tarihin ve bir o kadar hatıratın da yok olması demektir.

Soframızın benzersiz konuğu olan Kırmızı Mercimeği her daim yaşatmak dileğiyle…

 

 

Yorumlar

Image
Akif
16.08.2012 / 04:00

Kanda da Gdo lu mercimek yok. Herbisite dayanıklı bitki geliştirmişler. İthalatın önüne geçilemiyor. Nisan ayından bu yana Tuik göre ithalat yok. Ama protein kaynağı olarak hayvan yemi olarak getiriliyor, ve yurt içinde ve yurt dışında rahatlıkla insan gıdası olarak satılmaktadır. Kanadan getirilen mercimeğin sakıncalarından biride ilaç kalıntısı var. Normlarımıza göre ithalat edilmemesi gerekirken ama hayvan yemi olarak ithat edildiği için üç yıldır Türk mecimeği satılamiyor. Kanada da yeni ürün çıkmak üzere iken hala ellerinde 750 bin ton stok var ama kalite yok....

Image
Drej Ali
16.08.2012 / 03:47

Yerli mercimeğin değerini bilmek lazım. Bir toprakta ne gibi hastalıklar varsa orada yetişen bitkilerde şifaları da vardır. İşte bu yüzden yabancı mercimek yerli mercimeğin yerini hiç bir zaman tutmaz. Fiyatına aldanmamak lazım. Yerliyi tercih edelim. Sayın yazarımızı bu konuya duyarlılığından dolayı tebrikler...

Image
mehmet ace
15.08.2012 / 11:21

hayret.. ilkkez toplum ve ülke yararına ait bir yazı yazdınız. bölgemizin ve ülkemizin değerleri heba oluyor....

Image
COTKAR
14.08.2012 / 16:28

Sayın yazar kutlarım sizi bu konu gerçekten çok önemlidir.Tüm marketlerimizde kanada mercimeği satılıyor aradaki kar farkı ithalatçılar ve market sahipleri paylaşıyor olan tüketicilere oluyor. bizim kalite leziz değerli tadı harika mercimeklerimiz varken kanada ülkesinin mercimeğini vatandaşı yerli malı adı altında kandırarak yedirmek. tarım bakanlığının basiretsizliğidir.Gıda kontrol yetkililerini görevlerini yapıp denetlesinler.yalnız mercimek değil bir yediğimiz gıda artık GDO.taşıyor. yazık çok yazık

Yorum Yaz