matesis
dedas

Kültür Platformları

Kültür Platformları

Toplumumuzda kültür hep üvey evlat uygulamasına tabi tutulmuştur. Kültürel etkinlikler ve eserler pek fazla insanımızın dikkatini çekmiyor. Kültürel etkinlik daha çok eğlence kültürüyle özdeş olarak algılanıyor, öyle tanıtılıyor. Eğlence aslında kültürün çok basit bir biçimidir. Elbette kültürel etkinliklerde gülmenin de önemli bir işlevi vardır. Böyle algılandığı için de, sanki kültürel etkinlikler önemsizmiş gibi davranılıyor. Hâlbuki kültür toplumların en önemli dayanaklarından birisidir. Ekonomi de böyledir. Mimarlık ve İnşaat da böyledir… Ama herkes siyaset konuşuyor, her yerde siyaset var, siyaset evlerin içine kadar girmiş ama siyaset de, siyasi sorunların önünü bir türlü açamıyor.

Çözüm konusunda Bağdat tembelleri gibi yerlerinden bir türlü kıpırdayamıyorlar. Siyaset coğrafyamızda birçok açıdan iktidar düşkünlüğüne dönüştürülmüş bir etkinlik haline gelmiştir.

Siyasi kuruluşlar kısır bir döngü için de aynı semazenler gibi dönüyorlar. Suya bakan Narkisos gibi kendi siluetlerine âşık olmuşlar ve temel anlayışları da bu eksen etrafında dönüyor. Hareket noktaları şudur; ‘Allahın namusu ve Peygamberin şerefi üzerine yemin ederim ki, ben aradan çekilirsem bu memleket harap olur!’ diyorlar. Hâlbuki siyasetin asıl gerçeğinde onların bir kıymeti harbiyesi de yoktur. Aslına bakarsanız küçük bir toplumsal arenada hep kendi etraflarında dönüyorlar…

Kendi ekseninde bu kadar uzun süre dönmenin, toplumsal gelişmeye ne yararı olabilir ki? Siyasi sorunların kısır döngüsünden bir türlü çıkamıyorlar, siyasette yaratıcı da olamıyorlar, onlar için bu kısır siyaset bir yaşam biçimi haline de gelmiştir. Kısır siyaset bir kısım siyasetçileri olduğundan fazla tatmin ediyor. Hatta bundan haz bile duyuyorlar. Bu kısır siyasete müptela olmuşlar. Bu siyaset her şeyden önce bir rant kapısı olmuştur. Her açıdan ticaret mantığıyla siyaset yapılıyor.

Dönemin egemen siyasetinde sen ben kavgası, çekememezlik, bireysel çelişkiler ve çıkarlar hep ön plandadır. Büyük davalar hep geri plandadır. Büyük dava bir süs eşyasına dönüştürülmüş, bir dekor haline getirilmiştir ve bir mistik ritüele evrimleştirilmiştir. Küçük davalar ise siyasetin belkemiği olmuştur!

Emek hırsızları bu alanlarda tabi olarak cirit atıyorlar

Ben bu tutumu açık olarak kültür eksikliğine bağlıyorum. İnsanların ufkunu açacak, demokrasi kültürünü yaygınlaştıracak, emeğe ve bilgiye itinayla yaklaşacak, fikir tartışmalarını özendirecek, toleransı egemen kılacak olan maya, kültürel etkinliklerde saklıdır. Kültürel etkinlikler bilindiği gibi buzları eritir, insan enerjisini verimli bir biçimde kullandırır, gerçekleri bulmamızda yol gösterici olur. Kültürel tartışmaların olmadığı bir alanda ise, sadece kaba bir güç gösterisi vardır. Kibir ve ihtiras vardır…

Gerçekten kültürsüz bir siyaset aynı yavan bir aşa benziyor.

Bizim toplumuzda yavan aşla açlığını gideren milyonlarca insanımız var…

Bu insanların kültürel etkinliklere ihtiyacı var.

Şimdi ben koru, kaba, çıkarcı ve güç gösterisine önem veren bu siyasi ortamı yumuşatmak için, kültürel arenalara ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Kültürel arenalar, sahneler, buluşmalar bizi öz benliğimizle özdeşleşmeyi daha da kolaylaştıracaktır. Gerçek düşman ile yapay düşman arasındaki belirsizliği ortaya koyacak, bilgi ve cehalet arasında sınırlar belirginleşecek, gerçek diyalog da, işte o zaman egemen bir davranış haline gelecektir. Çünkü kültürel bir varlık olan insan, siyasi bir varlık olan insandan daha çok birbirine yakın duruyor. Kültür bilindiği gibi birleştiricidir, yaratıcıdır, eser ve fikirlere ağırlık verir, anlamayı öne çıkarır.

Mesela kitaplar yayınlanıyor, gazeteler çıkıyor, müzikler yapılıyor, söyleşiler, paneller düzenleniyor. Ama bizler bu kültürel etkinlikler ne kadar önem veriyoruz ki? Bu eser ve etkinliklerde ortaya çıkan fikir, davranış ve söylemlerin ciddi olarak takipçisi olabiliyor muyuz? Daha dolu ve anlamlı etkinliklerin, daha iyi eserlerin yayınlanması için ciddi çabalar sarf ediyor muyuz? Bu konularda uyarıcılık görevlerimizi yeterince yerine getiriyor muyuz?

İşte ben bu eksikliklerin giderilmesi için Kültürel Platformlara ihtiyacımız olduğuna inanıyorum. Söz konusu Kültürel Platformların temel amacı kültürel etkinlikleri, tartışmaları, söyleyişleri, fikir alış verişlerini özendirmek olmalıdır. Bu bağlamda aramızda var olan hiç kimseyi ötekileştirmemek gerekiyor. Sohbetler herkese açık olmalı, herkese hitap etmeli, her kesimi konuşmaya, fikirlerini beyan etmeye, onlara fırsat vermeyi, eserlerini bizlere tanıtmaya açık yüreklilikle davet etmelidir.

Kültürel Platformlar ‘biz bize’ mantığını kırmalı ve toplumumuzda var olan tüm kesimlerin temsilcilerini diyaloga davet etmelidir. Bu Kültürel Platformlar birbirimizi dinleme, anlama, farklı görüşlere saygı gösterme ve empati kurma alanları olmalıdır.

‘Biz bize’ mantığı sekter ve dışlayıcıdır. İnsanlar arasında düşmanlığı ve çatışma kültürünü özendirir. Kültür Platformlarının mantığı ise bunu tam tersi olmalıdır.

Yorum Yaz