matesis
dedas

Kürd Sorunu Yoksa; Kürdistan Sorunu Olabilir Mi?

Kürd Sorunu Yoksa; Kürdistan Sorunu Olabilir Mi?

Referandumda evet dedik ki, Kürt açılımı, en demokratik ve en barışçıl bir yolla gelişebilsin de bu sorun huzur içinde çözülebilsin, diye… Silahsız ve kan dökülmeden; şimdi, ortalık kan revan!..

Başbakan T. Erdoğan, Aralık 2002’de Moskova ziyareti sırasında yanına gelerek Kürt sorununun çözülmesini isteyen bir Kürt işçisine; “Düşünmezsen Kürt sorunu yoktur” demişti.

Aynı T. Erdoğan,  Ağustos 2005’te Diyarbakır’da; “Kürt sorunu vardır ve bu ülkenin Başbakanı olarak benim sorunumdur” dedi.

Şimdilerde ise, T.C. Başbakanı T. Erdoğan, 30 Nisan 20011’de, Muş Belediye Meydanı'nda vatandaşlara hitaben; ''Benim için artık bu ülkede Kürt sorunu bitmiştir. Artık bu ülkede benim Kürt kardeşlerimin sorunu vardır, ama Kürt sorunu yoktur'' diyebiliyor ve hem de bir Kürt şehrinde ve Kürtlere hitaben!. Bunu demekle, ağır aksak ilerlemiş olan gelişmeleri dokuz yıl geriye çekmiş oldu ve yine başa döndük sayılır. Çözülmeğe yüz tutmuş bir umudu, karamsar bir tabloya çevirdi adeta. Oysa daha ileriye dönük bir umut tablosu sunmalıydı Kürt halkına ve seçimden sonra bu sorunu tamamıyla kendi hükümetince çözüleceğine dair müjdeler vermeliydi ki, birileri tarafından gerdirilen ortam yumuşayabilsin diye.

Başbakan, bu karamsarlık dolu ( Kürt sorununu inkâr eden) açıklamayı yapmasaydı, biz, sürmekte olan askeri operasyonları, AK Parti hükümetini çıkmaza sürüklemek amaçlı, derin Ergenekon’un (Kürtler içindeki uzantılarıyla ortaklaşa ve danışıklı) bir tahrik ve gerilim projesi olarak düşünebilecektik. Başbakanın, Kürt sorunu yoktur, söylemi, işin rengini ve ciddiyetini değiştirmiş oldu. Şimdi de, acaba Başbakan, Kürt sorununu yine askeriyeye mi havale etti. Teslim mi oldu derin güçlere; uzlaştı mı bilemiyoruz; her iki durumun da sonuçları, halklar açısından çok vahim olacaktır.

Seçim atmosferine girilen bir süreçte, yapılan bu yoğun askeri operasyonların sürdürülmesinin pratikteki tek anlamı, Kürt sorununu silahla kaşıyarak, barışçıl demokratik bir açılımın ve çözümün önünü kesmek amaçlı olabilir ancak. Seçime sabotaj ve sözde, yeni ve sivil bir anayasayı yapacak olanlara bir kumpas sayılabilecek bu operasyonların sıkılaştırılmasının ve yaygınlaştırılmasının başka bir izahı olabilir mi? Peki, bunu yapan ordunun (veya olası derin yapılanmasının) kendi başına bir kararı ise, AK Parti hükümeti bunu bilemiyor mu? Biliyordur kuşkusuz.

Bunu durdurmuyorsa, olanlarla ortaktır; durduramıyor ise, neden operasyonları onaylarcasına ve kirli oyunları besleyecek bir paralellik arz edecek şekilde, “Kürt sorunu yoktur” diyebiliyor. Bunun anlamı, benden yana Kürtlere umut kalmadı, artık umut verecek gücüm de yoktur, demektir; (dolaylı olarak da), Kürtlere, daha fazla hak istiyorsanız başka kapıya müracaat ediniz, demiş oluyor ki, mevcut durumda, daha fazlasını da silahlı PKK ve legal BDP vaat ediyor bölgeye...

Öte yandan, PKK ise, bu süreçte niye kendi ateşkesine uygun hareket etmiyor( çatışmadan çekinebilecek ortamlara çekilmiyor); örneğin, Kastamonu olayını derin güçler yaptıysa niye kendisi üstleniyor veya kendisi yapmışsa, niye yapıyor? O bölgede ne zaman bu denli örgütlenebildi de o eylemi, zayiat vermeden başarılı bir şekilde yapabiliyor?  Ya da neden kendi halkı arasında, en örgütlü olduğu varsayılan yerlerde; örneğin, Şırnak ve Uludere’de neden bu kadar kurban verebiliyor, vs. gibi bir sürü soru işareti kafaları kurcalayabiliyor.

Sorunun çözülmesi, karşılıklı olarak istenmiyor mu acaba, diye kendimize sormadan edemiyoruz… Çünkü PKK militanları, ordu birlikleri tarafından kırsal alanlardaki operasyonlarda öldürüldükleri halde, PKK ve Önderi, (garip bir şekilde) sadece AK Parti hükümetini ve (ona bağlıdır, diye onun) polis teşkilatını olanlardan sorumlu tutuyor ve ( kendileriyle çatışan orduya rağmen, orduyu değil de)  onları hedef gösteriyor nedense…

Çözüm çadırlarıyla bir demokratik umut vaat edeceklerken, şimdi ise, her yerde artan sayıda kurulan “Taziye Çadırları” ve “şehit gerilla”larının cenaze mitingleriyle bölgede tansiyon yükseltiliyor, Kürt halkı hızla gerdiriliyor. Kepenk kapatmaları, gösterilerle de takviye edilince, esnaflar da perişan oluyor. Huzursuzluk ve endişe ortamı oluşurken, bütün bunların getirisi olarak, belki de, bölgede, Emek ve Özgürlük Bloğu Bağımsız adaylarını destekleme eğiliminin artacağı ve sonuçlarının sandıklara yansıyacağı umut edilmektedir.

Tüm bu gelişmelere bakıldığında, seçim sonrası bir sivil anayasanın yapılamayacağı; toplumun buna hazırlanması gerekirken, gerilim ortamında milliyetçilik tahrik edilmek istenmekte ve sözüm ona, arzulanan sivil anayasa için, toplum henüz hazır değil, dedirtilerek, Kürt halkı yine, ırkçı bir anayasaya mahkûm edilmek isteniyor sanki. Bu gergin ortamda, ancak bu kadarını yapabildik denecek ve asıl kıyamet senaryosunun fitili o zaman ateşlenmiş olacaktır. Bölgemiz, zaten bir barut fıçısı durumunda.

ANF’nin iddiasına göre; 21 Nisan günü, komşumuz Suriye’de dokuz Kürt partisinin kurduğu ittifaktan bir heyet Kandil’e gitmiş ve KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan ile görüşmüştür.

Kendilerine “Siyasi Meclis” adını veren bu ittifaktan, Kürt Sol Partisi sözcüsü Şellal Gedo, Teyyar El Mustakbel-Kurdên Suriye sözcüsü Mihemed Hemo ile El Parti sözcüsü Behçet Beşir, Karayılan ile yapılan görüşmeye katılmıştır. İddiaya göre; kimlik, dil ve kültür taleplerini içeren bir Demokratik Özerklik istemektedirler.

Biz de, demokratik yolları tıkarsak ve barışçıl açılımı terk edersek, bu gidişle, Ortadoğu’ daki domino taşlarından biri de biz olabiliriz… Demokratik yollar ve barışçıl yöntemlerle çözüm mümkün iken, neden kanlı senaryolara sürüklenelim. Yazık olmayacak mı halklarımıza!..

Ayrıca, AK Parti, izlediği olası stratejiye göre, MHP’yi baraj altında bırakabilirse, tek başın istediği tarzda bir sivil anayasa çıkartmak istiyor da olabilir. Böyle olunca, kendi iktidarını belki bir dönem daha engelsiz yürütürüm niyetinde olabilir. Durum bu ise ve derin güçlerce bu niyet fark edilmiş ise, operasyonların ve çatışmaların amacının ne olduğunu tahmin etmek zor olmasa gerekir. Gerilim ve çatışmalı bir seçim ortamından sonra, yeni bir anayasanın demokratik ve sivil olmaması için daha çatışmalı ortama zemin hazırlanmak isteniyor olabilir. Kürt sorununun, çözüm bulması ve buna uygun yeni bir anayasanın hazırlanması, derin çetelerin işine gelmeyeceği açıktır...

Hâlâ garibime giden, (ancak sevindirici ve yararlı olması umut edilen) şu Kürtler arası ittifakın (büyük ölçüde) sağlanışının, ani oluşu, zamanlaması ve bunun sonucunda, daha demokratik eylemlere ağırlık verilmesi gerekirken, silahlı çatışmaların atmosferinde Kürt halkının bir gerilim ortamına sanki bilinçli olarak sürükleniyor olmasıdır. Bu sürükleniş, sanki diğer Kürt partilerle bir ittifaktan çok, silahlı çatışmalara dayalı bir pratik ortam dayatması sonucunda, onları, PKK’ ye tabi kılacak ve onları, ilerde alternatif olabilme seçeneğinden alıkoyan bir sürece doğru sürükleyen bir oyun gibi görünüyor. Umarım bir tezgâh yoktur ve gelişmeler beni yanıltır. Kürtlerde, ulusal birlik ve beraberliğin sağlanması bölgedeki herkesimin temennisi olmalıdır.

Kürt coğrafyasındaki seçimlerde kitlesel olarak iki parti vardır; BDP ve AK Parti… Başbakan Erdoğan, “Kürt sorunu yoktur, Kürt kardeşlerimin sorunu vardır”, demekle, Aralık 2002’de; “Düşünmezsen Kürt sorunu yoktur”, dediği tarihe bir geri dönüş yapmış sayıldı. Erdoğan’ nın bu talihsiz çıkışının sonucu, AK Partiden beklenen ak günler, bir anda umutsuz bir karanlığa dönüşüverdi. Kürtler, adeta şok oldular ve sadece kendi bağımsız adaylarına oy vermeye mahkûm bırakılmış oldular. Emek ve Özgürlük Bloğu dışında, Kürt sorununa yandaş, bölgede başka bir seçenek Kürt halkının önünde kalmamış oldu. Kürt açılımına duyarlı her Kürt, Bloğun bağımsız adaylarına oy vermeği onur ve gurur meselesi haline getirecektir. Kürt partileri arasındaki ittifak, zaten Kürdî bir sevinç ve coşku getirmişti, şimdi bu talihsiz açıklama, bu coşkuya daha da gaz vermiş olacaktır. Askeri operasyonlar, “gerilla” cenazeleri nedeniyle, taziye çadırlarının artmasıyla gerilen bölgede, soruna daha duyarlı hale gelen halkın kitlesel tepkisine, Başbakanın bu açıklaması, fitili ateşleyen tepkici bir ortam yarattı. Bağımsız Blok adayları daha fazla güç toplayacak, Kürtler arası birlik ve beraberliği daha da hızlandırabilecek ve pekiştirebilecek bir gelişmeye yol açacaktır.

BDP’ nin ve belediyelerinin icraatlarından memnun olmayan kimi Kürtler de, Kürt halkının haklarını gasp ettikleri halde, BDP’ ye “bölücü parti” diyerek hedef gösterenlere, yani aslında Kürt sorununun çözülmesini istemeyen (ulusal-demokratik haklara karşıt) bu güçlere inat, (eleştiri haklarını saklı tutarak da olsa) Bloğun bağımsız adaylarına oy vereceklerdir. Tepki veya boykot tercihi düşünen Kürt seçmenlerin, bu seçimde, Kürt oyları havuzunda inadına bir oy fazla olsun, diyebileceklerini de öngörebiliriz.

Gelişmelere ve gerilen ortama bakılınca, görünen odur ki, Başbakanın dediği gibi, artık bir “Kürt Sorunu” olmayacaktır; aksine, bunun yerine, daha geniş bir perspektifi hedefleyecek, olası bir “Kürdistan Sorunu” şeklinde ortaya çıkabilecektir. Seçim sonrası başlayacak olası yeni anayasa tartışmaları içinde, artık Kürt sorunu değil, “Türkiye/Kuzey Kürdistan” anayasal statüsü tartışılacağa benziyor. “Kürdistan”, Özerk mi olsun, Federal mı olsun, diye... Yani, tarihi inkârın tam karşılığı olan, tam bir varoluş dayatması ortaya çıkabileceği tahmin ediliyor…

Umarım, Başbakan T.Erdoğan, yaptığı bu son yanlış tespitten döner ve kaldığı yerden Kürt açılımı sürecini en doğru biçimde rayına koyar ve sürece hızlı bir demokratik ivme kazandırır. Bu bağlamda Haziran ayı başında bu denli müjdeler açıklayabilir mi, bekleyip göreceğiz. Bunca emeklerini boşa atmayacağını düşünüyorum.

Herkesin, barış dilini kullanıp, halklar arası kardeşliği motive edecek beyanatlar vermeleri dileğimizdir. Belden aşağı vuruşlarla belli ki, kimseye prestij kazandırmaz ve öyle söylemleri de kimse ciddiye almaz.

Demokrasiye dair, sivil anayasaya dair, barış ve huzura dair, Kürt sorununda çözüme dair, kimde, ne plan ve proje vardır, onu dökülün; bizim için meydanlarda öyle çözülün de, çözüm kimdedir görelim. Yoksa; “yoktur” diyenleri sandığa gömelim. Unutmayın, halkımız ariftir; sizden beklenen, yüreğinizden gelecek basit bir tariftir. Doğru söz, kısa ve özdür; lafı dolandırmaya, dolaştırmaya gerek yoktur.

Seçimlerin bu en önemlisi, tüm halklar için en hayırlısı olsun.
Selam ve sevgiyle kalın.

M.Nazım Güler

[email protected]

Yorumlar

Image
furkan
23.10.2014 / 14:09

Kürtler sorunu var...

Image
M.Nazım Güler
27.05.2011 / 16:37

Sevgili Rıdvan Güler,<br>Yorumunuz ve gerekli gördüğünüz açılar ile yazı yazma önerileriniz için teşekkür ederim.<br>Gelecek yazım, zaten yazarlık temalı olduğu için; kültür birikimi ve dili iyi kullanabilmenin önemini ben de vurgulamışım, yazımda okuyacaksınız. Tabii ki, siz de bu yorumunuzdaki Türkçe yazım dilini baya hırpalamışsınız, değil mi?..:))<br><br>Parantezler dediğiniz şey, aslında benim yazım üslubumdur. Bu üslup, nazik bir bölgede, nazik konuların, çok kırılgan ve hassas muhataplarının yapıları gözeterek dikkat ve özen gösterilerek kullandığım sanal diyalog dilidir. Takdir edersiniz ki, birbirine kurşun sıkmaktan başka bir diyalog dili geliştirmemişlere, benim, kestirip atan, direkt söylemle kapalı veya özet değinme cümleler kullanmam yeterli görülmeyecektir. Parantez açmalara rağmen her tarafa objektif dokunduğum halde, kim, hangi taraftaysa, beni karşıya koyup, sanki kendilerinin aleyhindeymişim gibi fikir yürütebilir maalesef. Kuruntu olun bunlar tabii. <br><br>Polis icraatından hükümete sitem olabilir; ancak ordunun icraatından bu o kadar doğru olmaz. Hükümetin o köprüyü henüz geçmediğine inanıyorum; bu alanda iktidar olmamıştır bence.<br><br>Deveye sormuşlar; boynun niye eğri? Nerem doğru ki, diye cevap vermiş. Türkiyede hangi kurum veya parti temiz ki, birine taraf olayım; dolayısıyla eleştirilerimden hepsi de nasibini alacaktır. Çünkü, ben, hepsinin düzelmesini istiyorum. Malum, toptan karşı olduğumuzu, eleştirmeğe gerek de olmaz; ancak, mükemmel veya daha iyi olmasını istediklerinizin eksiklerini eleştiri konusu yapmaya kendinizi sorumlu hissetmeniz gerekir kanımca. Düzelmeler olsun umuduyla, ben de, bunu yapıyorum. Kim, beni, nasıl anlıyorsa; bu onun kendi duruş pozisyonundan kaynaklı bir durum olur sanırım. Muhatap durumuna düşenler, eleştirilerden ders çıkarmak mı ister; eleştiriyi yanlış görüp kendi savunmasını mı yapar; düşman görüp saldırganlaşır mı, herkesin kendi sorunudur. <br><br>Bende, kimseye art niyet olmaz, olmamalıdır. Peki tarafsız mıyım; hayır!. Yanlışlara eleştiri yapıyorsam; doğrudan tarafım. Etnik olarak bağlı olduğum halkımın; bir insan olarak da, tüm insanlığın yarar ve çıkarlarından; insan hakları ve hukukî meşruluğundan yana tarafım. Doğada yaşadığımız için de, ekolojik dengelerin ve doğanın korunmasından yana tarafım. Burada ve diğer sitelerdeki diğer yazılarıma bakarsanız; nerdeyse soru ve önerilerinizin tümüne cevap bulunacaktır.<br><br>İlginiz ve benim için de yararlı bu yorumunuz için ellerinize, yüreğinize sağlık diyorum. Sağ olun.<br>Selam ve sevgiyle kalın.

Image
usta
27.05.2011 / 15:47

ne bu ya nazım kareşimin yazılarını niye kimler cekemiyorlar ne yazdığını her halde anlamıyorsunuz yada zeka kıtlığı var bazılarında neyi .

Image
rıdvan güler
27.05.2011 / 02:10

sayın güler, öncelikle yazmak bazı birikimlerin getirisiyle olan bir şeydir. Türkçeyi iyi kullanmak gerekir en başta ve okuyucuyu parantezlerle rahatsız etmemek gerekir. parantezler söylediklerinizi aslında nereye oturtacağınızı bilemediğinizi gösterir. yazının içeriğine gelince, vaki olanların ispatına gerek yoktur. şimdi buradan her konuda ispat beklenilmemesi gerektiğini söylemem de gerekecektir. şöyle ki, bir parti eğer ben vesayet rejimini bitirdim diyorsa ve operasyonlardan bihaberse burada inanılmaz bir çelişki ve kurtulmak için bocalama ve tutarsızlık vardır. bir partinin bir bakanı bütün polislerin amiri ise ve polisler her toplumsal olaya inanılmaz mukavemet gösterdiği halde, seçim döneminde özellikle iktidar partisine karşı gerçekleştirilen olaylara duyarsız kalıyorsa bu da inanılmaz derecede oyundur. plandır. bu şekilde elbette ki ordu ve polis değil, akp eleştirilecektir. kürt sorununa bakış açınız çok popülist olmakla beraber doğrudur. ancak insanların güdüsünde olan, problemi kimin çıkarttığına bakılarak verilen hükümden siz sanki bilerek kaçınmış ve problemi çıkaranların pkk/bdp tarafı olduğu izlemini vermişsiniz. tarihsel sürece hiç girmeden sadece ramazan bayramı öncesi mağarada öldürülen teröristleri, kaldırılmak istenen barış çadırlarını ve izin verilmeyen sivil itaatsizlik eylemlerini hatırlatırsam yeterli olacaktır kanısındayım. bunlar yapıldıktan sonra elbette ki o çadırlardan molotof da çıkacak ve elbetteki insanlar sokağa dükülecektir. her siyaset bilimcisi doğal direniş hakkından haberdardır ancak bunu dile getirmez. yani bu yönüyle yazınız biraz devlet tarafgirliği kokuyor. bunlar elbette ki aynı şekilde düşünmemizi gerektirmez ancak bir yazar veya basın evrensel olarak, tarafsızlığı istenen kesimlerdendir. örneğin, popülist olarak kürt sorununu ele almak yerine, basından saklanan gizlenen ve belki sizin de haberdar olmadığınız, çevre sorunları ve doğa ve anadolunun peşkeş çekilmesi için yola çıkmış insanları haber yapmanız dile getirmeniz, söylenilmeyeni söylemeniz ve farklılık yaratmanız da gazetecilik ve yazarlık açısından hem size hem de topluma daha faydalı olacak kanaatindeyim. yine de aynı şekilde düşünmek zorunda değiliz. tüm bunları yorumlara verdiğiniz samimi cevaplar ve eleştiriye açık olduğunu gösteren olumlu izlenim sonucu yazdım.<br> başarılar dilerim.

Image
M.Nazım Güler
26.05.2011 / 16:58

Sevgili Sekman Güven,<br>Sizin gibi duyarlı ve de araştırıcı okuyucularımız oldukça, bizdeki yazma şevki asla kırılmayacaktır.<br><br>İşte gördüğünüz gibi, emek verip bir örneğini çürüttüğünüz bu kötü iftiracı ve çamurcu anlayış ve çürük yapı yüzünden, toplum olarak, gerektiği şekilde ilerleyemiyoruz ve ne yazık ki huzur da bulamıyoruz. <br><br>Yazılarımızda geçen düşüncelere karşı olanlar, kendi fikirlerini, kendi alternatif düşüncelerini yorumlarında bizimle paylaşabilir, ben sevinirim buna. Farklı düşünceler, bizim zenginliğimiz olacaktır. Ancak, sizin de tespit ederek vurguladığınız gibi, hasutluk ve çekememezlik adına, iftira ve çamur atmak, etik olmayan bir kişilik bozukluğu olabilir ancak. Keşke böyle davranışlar toplumumuzda hiç çıkmasa; çünkü bizleri çok üzüyor. Öbür yandan sizin burada gösterdiğiniz tebrike şayan, duyarlı ve dürüst davranışınız da bizim tesellimiz oldu. Teşekkür ederim.<br><br>Her şeye ve herkese rağmen yolumuza devam edeceğiz. İyi ve güzel insanlarımızın hatırına bunu yapmaya mahkûmuz. Her şey, güzel halklarımıza güzel ve aydınlık bir gelecek için.<br>Selam ve sevgiyle kalın.

Image
M. Nazım Güler
25.05.2011 / 00:44

Sevgili Roni,<br>Siz, kendinizi iyot gibi, öyle açığa çıkartmışsınız ki, karakterinize dair, bana, size diyecek bir şey bırakmamışsınız. Bana karşı ne kadar da kin doluymuşsunuz böyle; insan, ancak bu kadar tahammülsüz olabilir Hayret yani; bu kadar çekememezliğin kaynağı, nedeni nedir ve niçin?.. <br><br>Çünkü, her satırınızdaki kuralsız saldırganlığınızın yanı sıra, yazınızın tümünde(nerdeyse her satırında), ne bir imlâ kuralı var, ne noktalama işaretlerine uyma var, ne düzgün bir paragraf var; baştan başa yanlışlar manzumesisiniz... Yazarları eleştirirken, insan biraz dönüp kendisine ve yazdıklarına bakmaz mı ya? Edebiyata da mı saygısızlık yani?!..<br><br>Etrafıma ışık verdiğim, etrafımdaki (çoğu yüzüme de söyleyen) ışık severler şahittir; siz, etrafımdan değil, belli ki karşı yakadansınız. Olsun o kadar Işığı sevmeyenler, nedense sadece karanlığı severlermiş Böyleleri, aydınlığı övecek değiller ya; kişiliklerine uygun histerik bir şekilde aydınlığa kendi karalarını çalarlar.. Kara çalsınlar; güneşin balçıkla sıvanamayacağını, onlar da elbette bir gün öğreneceklerdir<br><br>Herkes kendi terbiyesine göre hitap edebiliyor sonuçta; sizin terbiyeniz bana dert değil elbette.. Ama ben, kendime yakışır şekilde hitap etmeğe devam edeceğim; benim için, kişi kendisini çamura da bandırsa, sonuçta yine insandır.<br><br>Siz, hala bu hakaretlerinize eleştiri diyebiliyorsanız, size ne diyebilirim ki; demek ki anlama kabiliyetiniz bu kadarmış Doğruları tersten okumak, diye buna derler sanırım.<br><br>Size göre, benim yazılarıma benzer yoksa eğer; benim yazımlarımın, başkalarının yazılarına nasıl benzediğini, söyleyebiliyorsunuz ki, tezat olmuyor mu; sonuçta iki taraftan birbirlerine benzerlik çıkmıyor mu ortaya? Ama, derdin illa hakaret etmek, suçlamaktır; amacınız eleştirmek olmayınca yaptığınız imâ sırıtıyor haliyle.. <br><br>Ancak dikkatinizi çekerim; Kiziltepeekspres.comdaki şu aşağıdaki cümleyi; <br><br>(Ben sayın güler'in yazılarını okurken,kurtuluş taviz veya emre uslu'dan ''kopyala yapıştır ''mı? yapıyor diye düşünemeden edemiyorum.) yazmışsınız.<br><br>Mardinlife.comdaki yorumunuzda bu cümle yoktur ve ben yazımı Mardinlife.comdaki yorumunuza göre hazırlamıştım. Tabii, ben, size, bu yazımdan ve daha önceki yazılarımdan kopyala-yapıştır olarak, yakıştırmasını yaptığınız bir tek paragraflık bile olsa, yazımdan örnek gösteriniz, desem, gösteremezsiniz. Bu çamur atmak değil de, nedir?<br><br>Asıl ben hata ediyorum ki, şahsınızın art niyetliliğini fark ettiğim halde, size fazla değer biçip yorumlarınıza cevap yazıyorum. Oysa ki bu durum, diğer değerli okuyucularıma da bir hakaret oluyor; onlar, mecbur mular ki, sizin saçmalıklarınızın polemikleri için de gözlerini yormaya?.. Zaten uzun yazılarım, onlara ayrıca bir işkence oluyor, biliyorum; onlar için daha kısa yazmaya gayret edeceğim inşallah...<br><br>Sonuç olarak, yazımı okuyan okuyucularım, yazıma karşı gelen yorumların kalitesini de ve ne niyetle yorum yazıldığını da fark edebilecek derecede ariftirler. Asıl değerlendirmeyi onlara bırakmam lazım.<br><br>Şahsınızla polemiğe girmek, etik olmayan yanlışlarınıza değer katmak oluyor ki, bunun da çok gereksiz olduğunu bana öğrettiniz; onun için, size teşekkür etmem gerekiyor belki de<br><br>Ben, size, bir psikolog önermeyeceğim Roni, varsın her durumu değerli okuyucularım kendi vicdanlarında değerlendirsin. Onlar, hem en güzel hakem ve hem en iyi pedagogdurlar. Siz de, biraz tahammülsüzlükten kurtulun, yazamıyorsanız, yazanlara bari saygılı davranınız.<br><br>Bu gereksiz polemik için değerli okuyucularımdan özür diliyorum. Selam ve sevgiyle kalın.

Image
sekman guven
23.05.2011 / 22:08

coni efendi <br>sen nasil bir okuyucusun ki.<br>Bir seyler ogrenmek icin okuman gereken yazilari sirf elestrirmek icin didik didik ediyorsun.<br>Yazi icin kopyala yapistir diyorsun kanitin, delilin yok.<br>Ben googleden yazinin butununu tarattirtim blr kaz sitede daha cikti ama o da yazarin kendi adina .<br>Senin yaptigin ayiptir gunahtir hasutluktur cekememezliktir<br>sirf izi kalsin diye camur atmaktir..<br>Ben halen bu anlayisi anlayamiyorum. Kendinizden olana karsiniz yabancinin acuru size her zaman tatli gelir.<br>Mardinlife editorleri siz de onunuze gelenher yormu niye onayliyorsunuz bircok haber de size hakaret eden yorumlar da var bence bu turleri yayinlaminiz hic hos degil

Image
Roni
23.05.2011 / 19:33

Bak ne dmiş Ömer hayyam, Nazım güler;Ne bilginler geldi, neler buldular!<br>Mumlar gibi dünyaya ışık saldılar.<br>Hangisi yarıp geçti bu karanlığı?<br>Birer masal söyleyip uyuya kaldılar.<br>Bir yeri aydınlattığını sanıyorsun yazılarınla ama;Malesef etrafına ışık vermeyen mum gibisin.<br>Benim yorumum,zülfü yarene dokunmuş,kısacık bir yorum olmasına rağmen,gerçek amacını o kadar iyi deşifre etmişki,saldırganlaştırmış,hakaretvari,iftira dolu,niyet okumacı bir uslup kullanmışsın.<br><br>Sen( bu cevabından sonra siz diye hitap etmeyi,siz sıfatını hakedene hakaret yadettiğim için demiyeceğim) demokrasi havarisi kesilip,demokratik bir ortamın oluşması konusunda dünya aleme ders verme cüretini gösteriyorsun ama;benim eleştirime(çok nazik bir uslupla yazılmış,içinde hakarete dair birşey oLmamasına rağmen) bırakın demokratik tahammül sahibi birisinin tavrını,senin büyük ilham aldığın Tayyip erdoğan\'ı bile aşmış durumda.<br>Yoruma verdiğin cevabın girişi bile ruhsal durumunu açık-seçik bir biçimde ortaya koyuyor.Ben belki senin gibi,mübalağayı,demogajiyi iyi yapmayabilirim ama;benim roni\'m banada,eminimki seni de aydınlatmaya yeterde artar.<br>Ben özgün bir yazar,kendine özgü yazıları ile yazar olur demişim,sen ben şarkıcımıyımki,benim özgünlüğüm olsun diyorsun.Ahmet altan\'ın,cengiz çandar\'ın ve şu an bab-ı ali basının köşe taşlarını tutumuş nicelerin kendine has bir tarzları yokmudur?Bunlar bir yerlerden ilham alırlar ama;bir yerlerden kopyala yapıştır yapmazlar,Ben bu farkı anlatmaya çalıştım ama;sen anlamamışsan davul-zurnayla anlatma zahmetine katlanmıyacağım,beyhuda çaba olur.<br>Senin yazılarına benzer yazılar yok ama;senin yazılarının benzediği yazarların yazılarını saymıştım.<br>Eleştiri hakkı,çamur at izi kalsın mantığı ile yapılmaz.Eleştiri,yapılan olmsuz birşeyin,olumluya dönüşmesi için yapılır.Sen bundanda payını almamışsın ne yazıkki.<br>SENİN bir partiye yakın-uzak olman kişisel tercihin ve bu beni hiç ilgilendirmez.Bir partinin siyasi amaçlarına hizmet etmek,sadece o partinin mitinglerine,çalışmalarına fiziki anlamda katılmakla olmayabilir.Yazılar,halkı yönlendirebilir pekala halkı o siyasi düşünceye.<br>SÖzün özü şukiNazım güler;Ben sana çok büyük haksızlık ettiğimi düşünüyorum.Niye biliyormusun?Seni bu kadar ciddiye almakla.Bir yazarın görevi sadece yazıyı yazmakla bitmez.O yazıdan sonra başlıyor esas görev.Eleştiri,öneri,görüş ve okurun duygu-düşüncesi yazarın gelişimine büyük katkı sağlar.Son olarak şunu sormak istiyorum.Sen çocukken çokmu dayak yedin büyüklerinden?Bunun psikolojin üzerinde çok büyük bir etki yapmış olmalıki çok saldırgansın.Benim tavsiyem,iyi bir yazar olman için ,hepsinden önce psikolojik bir desteğe ihtiyacın var.<br><br>ANLARSAN...!!!

Image
M.Nazım Güler
19.05.2011 / 17:59

Sevgili Roni, ( yoksa bê ronî mi demeliydim?)<br><br>Çünkü yazımı, ne eleştirebilmişsiniz, ne de yorumlamışsınız; yani okuyucular için bir katkı sunmamışsınız; sadece soyut bir şekilde beni suçlamış ve karalamışsınız. Cevabımı da buna göre veriyorum ben de.<br><br>Özgün bir yazar, kendine özgü bir üslubu ve yazım stili olan yazardır. Yazar, bir ses sanatçısı değil ki, kendine has tarz yaratmaya mahkûm olsun. Üslup kopyalanmaya çalışılırsa, gülünç bir durum ortaya çıkar ki; aynen, bir sanatçının şarkısını, onun tarzında okumaya çalışıp da tınısını tutturamamak gibi bir şey çıkar ortaya.. Bunu ifade etmeğe çalışıyorsan, bu bakış roni (aydın)dır..<br><br>Ama, sonrasında verdiğin örneklere bakıldığında, kullandığın (sahte) ronî adına pek uygun düşmeyen (aydın) olmayan bir bakış ile yazımı değerlendirdiğin ortaya çıkıyor. Dikkat edersen, siz, üslup özgünlüğü ile giriş yapmışken, onlarla ortak fikirlerde olmakla (kimi aydın ve yazar adını sayarak) beni suçlayıp gitmişsiniz.. Yazılarıma benzer yazısı olan var mıdır ki, hangisinin veya kimin kötü kopyası oluyormuşum sizce? Bu taktiğin suyu çıkmış arkadaş; benden değilsen, öyle ise karşıdansın, mantığı Hâlâ doğmatik saplantılarda ısrar ve hala eleştirilere tahammülsüzlük var sizin gibilerde.. Durumunuz bu iken, zaten özeleştiri diye bir kültürü de sevemezsiniz veya tanışmamışsınızdır... Yanlışlarınızla yaşamaya mahkûm kalmak istiyorsanız, demokratik bir ortamı sevemezsiniz elbette.. Siz, hiç Kürt halkının aynasına baktığınız mı; halkını seven veya onun çıkarını düşünen zerre kadar meymenet var mı suratınızda acaba?! Siz, baştan baş suç iken, kimi neyle(böyle kolay) suçlayabiliyorsunuz ki?<br><br>Daha sı, gözlüğünüzün numarası bozuksa, lütfen değiştirin; gözlük takmıyorsanız, lütfen en kısa zamanda bir göz doktoruna görünün ve uygun numaralı bir gözlük alın kendinize; yazımın neresinde AK Partiyi (veya başka bir partiyi) savunmak vardır ki veya beni ne zaman bir AK Parti çalışmasında görmüşsünüz ki, beni, o partinin kuyruğuna takılmış iddiasında (dolaylı da olsa) bulunuyorsunuz? Ondan sonra, işinize geldiği için Cengiz Çavdardan alıntı yapıp; ondan daha Kürdî olan diğer (adlarını saydığınız) yazarlara yakıştırmalar yapıp, hakaretler edebiliyorsunuz. Bu da sizin duruşunuzu ve tutarsızlığınızın kanıtıdır. Çamur üretim merkezinde misiniz ki, sizin taraftan hep çamur atılıyor?. Somut olun biraz, somut ve de gerçekçi Partim olsaydı, kendim söylerdim; niye sizin gibi  bakar kör çamurcu ve iftiracıların toto malzemesi yapaydım ki!..<br><br>Görüldüğü üzere, sizin en büyük düşmanınız bizzat kendinizsiniz, hiç düşman aramayınız ve gereksiz yere de düşman yaratmaya kalkmayınız. Ama, çaresiz olarak düşmansız yapamıyorsanız, hayalleriniz geniştir, herkesi düşman ilân edebilirsiniz; sonuçta bu anlayışla, Kürt halkının da dostu olmadığınızı bilmeniz gerekir.. <br><br>Evet, doğrudur; Kürt halkı, aklıyla alay edilemeyecek kadar uyanmış ve doğruları öngörebilecek kadar bilinçlenmiştir. Bunu bilincinde olanlar, halktan yana doğru dürüst bir politika üretemedikleri için ve geçmiş hatalarının hesabını verebilecek cesareti kendilerinde göremediklerinden, danışıklı ve karşılıklı suni çatışmalarla, hep gerilimli, kanlı ve puslu bir ortam yaratmakta çare arıyorlar. <br><br>Her iki (derin) taraf da Kürt halkına zaman ( ve kan) kaybettiriyorlar; demokratik bir soluk alma fırsatı verilmiyor ki bu halka; dolayısıyla, sakin olmayan bir ortamda özgürce düşünemiyorlar, yeni fikir ve politikalar üretemiyorlar.. Sağlanacak bir demokratik ortamda üretecek çok güzel şeyleri varken, hep bilinmez bir geleceğe erteletiliyor bu halk için demokrasi.. Çünkü bu halk için hiç sükûnet dönemi yok ki, hep gerilim var; barış adına bir fikir üretme fırsatı verilmiyor onlara; sürekli bir çatışmalı ortamdan ve sadece korkudan başka<br><br>Ayrıca, yaptığınız manipülasyon, dezenformasyon gibi yakıştırmalar, çok bê ronî bir bakış açısı olduğu gibi, yazımın hiçbir yeriyle somutlaştıramayacağınız talihsiz bir suçlama olmuştur. Aslında, söyledikleriniz, bana ve yazıma bir yorumlama veya eleştiri değildir; açıkça ve sorumsuz bir vicdanla, resmen suçlama ve karalama yapmışsınız. PKK veya başka bir parti adına yazmaya çalışıyorsanız, bence kendinizi fazla zorlamayın, sizin gibi olacak bir parti kendini fesh etsin daha iyidir; çünkü bu bakış öyle sığ ve farklı görüşlere o kadar tahammülsüzdür ki, bitmiş demektir. Gerçi sen gerçek adını yazamadığına göre, belli ki, o tarafa karşı bana tezgâh yapıp, beni, gaza getirmek amaçlı hamasî ve sloganvarî tahrik edici nutuklar atan biri de olabilirsiniz. Dolayısıyla, hiçbir yeri temsil edemediğiniz için, doğrusu (gerçek adınızı yazmadığınız sürece) sizi, bu kadar ciddiye almamak en doğrusu olur. Ben de, objektifliğimi bozmadan, yazılarımda hep somut olmaya devam edeceğim. Umarım siz de bundan dersler çıkarır, çamur atma ve suçlama yerine, yazılarıma tutarlı ve insaflı yorum veya eleştiriler yazarsınız da, bizler de, yorum ve eleştirilerinizden yararlanmış olabilelim.. Selam ve sevgiyle kalın.<br><br>Ya ronî be wek navê xwe, yan ji bêronî herrîyê ne pejiqîne li ser herkesî.. Lewra bi vî awayê te, ji Kurdara dost namîne li ser rû yê erdê. Hûr bi hêre, kûr bi kole, bira gotinên te rast be. Wusa xwe di çirava de û di herrîyê de daneke.

Image
akres...
18.05.2011 / 19:46

bdp oy verenlerin hemen hemen hepsinde yok suna inat yok suna bilmem ne tarzına düşünceler olmaz...bilinçli bir şekilde bdp oy veririz!! kendi çıkarlarımız için (kendimizi) başka partilere satmayız..kürtler hep kulanılmışlardır kandırılmışlardır.. seçimden once kürt sorunu der sonra kürt sorunu yok derler...çok örnekler var ..halada aynı şeyler devam ediyor ...

Image
mehdi bağış
18.05.2011 / 12:14

nazım beyin yazılarını lütfen okmayan ve ya okuduğunu anlmayanlar yorum yapmasın...

Image
amed amedli
18.05.2011 / 09:57

roni arkadaşın yazdıklarına aynen katılıyorum.

Image
nedim
17.05.2011 / 20:27

kürt sorunu yok kürtçülük sorunu var hizmet için degil kürt olduğu için oy atılıyor

Image
roni
16.05.2011 / 23:41

Özgün bir yazar ve o yazara ait özgün bir yazı olması için,yazarın kendine has bir tarz yaratması lazım.Birilerine benzemek,birilerini taklit etmek,yani başkasının kötü bir kopyası olmak , yazarlık vasfına erişememekle adlandırılabilir....<br><br>Bu tür yazıları Kürt'lere'' yakın'' gibi görünen ama gerçekte kürt örgütlü gücünü tasfiye amaçlı hareket eden''liberal''aydınlardan özelliklede TARAF çevresinden sıkça okur olduk son zamanlarda.Bu çevreler Cengiz çandar'ında dediği gibi''Kürt kökenli''akp 'nin kuyruğuna takılmış Kürtlerden oluşan bir''muhalefet '' yaratmak.Bunun öncülük görevinide ''kürt kökenli''Mehmet metiner,ümüt fırat,muhsin kızılkaya ve yılların sürgünü Kemal burkaya vermiş görönüyorlar.Bunların amacı özünde tüm Kürtler'in bir statüye kavuşması değildir.Bunlar kişi veya dar grup çıkarlarını ön planda tutarlar.Bu yüzdendirki halkta taban bulamamışlardır.Yoksa bazılarının dediği gibi Pkk'nin baskılarından dolayı değildir.Eğer baskılar halkı sindirmiş olsaydı,devlet'in katliamları ve sınır tanımaz baskıları pkk'nın kürtlerden taban bulmasına olanak vermezdi.<br>Velhasıl kelam,sayın güler politikleşmiş bir halk olan Kürtler artık manipülasyona,dezenformasyona prim vermiyorlar.İyiyi kötüyü ayırtedecek bilince sahipler.Bunun aksini iddia etmek halkın aklı ile alay etmek olur

Yorum Yaz