matesis
dedas

Kürt “Yarbay” Ne Zaman Tepki Gösterecek

Kürt “Yarbay” Ne Zaman Tepki Gösterecek

Yarbay Mehmet Alkan şehit kardeşi Ali Alkan’ın cenaze törenine üniformasıyla katılmış, isyanı haberlere konu olmuş bir asker.

Kardeşinin tabutuna sarılan Yarbay Alkan, “Buranın vatan evladı, 32 yaşında, daha vatanına, sevdiklerine doymadı, dünyaya doymadı, bunun katili kim? Bunun sebebi kim? Şu güne kadar ‘çözüm’ diyenler neden şimdi ‘sonuna kadar savaş’ diyor” demiş ve tepki göstermişti.

Şimdi Yarbay Mehmet Alkan’ın sözlerini biraz irdeleyelim.

İnsani açıdan düşündüğümüz zaman yarbayın tepkisi doğal. Kardeşini kaybetmenin üzüntüsünü yaşamaktadır.

Ancak yarbay Mehmet ve kardeşi Ali, bir sivil memur değil. Asker ve komutanlar. Ortadoğu gibi bir ülkenin en önemli ordusunda görev yapmaktadır. Son yıllarda Ortadoğu’da bir çok ülke iç savaş yaşamaktadır. İç güvenliği sağlamak orduların görevidir. Bu anlamda askere düşmektedir. Daha açık bir ifadeyle erinden subayına kadar bir savaşta bütün personel ölümle burun burunadır, desek abartı olmaz.

Bir de çözüm derken somut olarak ne kast edilmektedir? Devleti yönetenlerden istedikleri çözüm Kürt halkının haklarının tanınması mı yoksa daha fazla savaş ve daha fazla Kürt öldürmek midir? Hangisi ise bunun açık bir şekilde ortaya konulması gerekmektedir.

Bir de şu noktayı vurgulamakta yarar var, yarbaya haksızlık olmaması için.

Cenaze töreni esnasında Yarbayın daha çok insani tepki gösterdiğini düşünüyorum. Kolay değil kardeşini kaybetmek ve onun tabutunun başında bulunabilmek. Ancak yarbay tepkisini ortaya koyar koymaz kendini siyasetin odağında buldu. Bir bakıyorsunuz yarbay CHP’li bir bakıyorsunuz PKK’li olmuş! Bırakın adamı ya acısı yeter ona!!!

Bu noktadan bakıldığında yarbayın tepkisi giderek istismar konusu olmaktadır. Her gün neredeyse her saatte yarbayın tepkisi fotoşopla yeniden montajlanarak pişirilip pişirilip defalarca servis edilmektedir. Yarbayın insani olma tepkisini siyasetin “loş”dehlizlerine gömdüler.

Kürt “yarbayı” Nerede

Bakıyorum gerek sosyal medyada gerekse dost meclislerindeki sohbetlerde Yarbay Mehmet’in tepkisi övülüyor, paylaşılıyor. Belikli bu gibi tepkilerin çoğalmasını istiyorlar. Bunu en çok yapanlar Kürtler oluyor.

Peki Kürt cephesinde yaşanan haksızlıklardan niye haberdar olamıyoruz? Her şey “mükemmel” mi gidiyor?

Her şey mükemmelse bugüne kadar dört tane Kürdistan kurulmuş olmalıydı.

Türkiye’de barışı ve akan kanın durmasını isteyen kamuoyu Kürtlerin dağdaki, yereldeki ve parlamentodaki siyasal iktidar alanlarında yaşanan stratejik hatalardan, yetmezliklerden ve hata işlenen suçlardan habersiz. Bu konuda da yüzleşmek zamanı gelmedi mi?

Bugüne kadar işlenen hatalar genel anlamda soyut ifadelerle halkla paylaşılma yolu tercih edildi. Kim hata yaptı, kim suç işledi bunlar şeffaf olarak halkla paylaşılmalı. Sözgelimi biz kamuoyu olarak hiçbir Kürt siyasetçinin işlediği suçtan dolayı parti disiplinine verildiğini duymadık. Örneğin bir süre önce MHP’li Yusuf Hallaçoğlu işlediği suçtan dolayı parti disiplinine verilmek suretiyle bir prosedür işletildi ve bunun sonucunda partideki görevinden alındı. Bunun sonucunda alınan karar basın yoluyla kamuoyu ile paylaşıldı. Böyle bir süreci HDP’ye kadar gelinen noktada demokratik kamuoyu göremedi.

Yine bu anlamda Kürt medyasına yönelik bazı noktalarda değerlendirmelerde bulunmak gerekirse;

Kürt medyası Türkiye Cumhuriyeti devletinde ve hükümetlerin yönetiminde kimi yöneticilerin işlediği suçları, hataları haber yapıyor ve onları teşhir ediyor.  Şüphesiz bunu yapması gerekiyor. Bu, demokratikleşme ve şeffafleşme açısından son derece önemlidir. Ancak Kürt medyası aynı hassasiyeti Kürt siyasi hareketi cenahındaki hatalar ve suçların üzerine hiç gitmiyor. Bu anlamda sorgulamıyor hiçbir durumu. Dolayısıyla suç ve suçluluk “Kürtlerin haklılığı” kisvesi altında hasıraltı ediliyor.

Böyle olunca da Kürt halkı kendi tarafındaki suç ve suçluyu hiçbir zaman tanımıyor. Her şeyin adilane yapıldığı ve sürecin güllük-gülistanlık devam ettiği kanısı oluşuyor halkta. Bu antidemokratik bir durumdur kuşkusuz.

Suç ve suçlunun teşhir edilmemesi durumunda “terfiler” söz konusu oluyor. Örneğin A kurumunda birinin işlediği suçtan dolayı cezalandırılmaması durumunda başka bir B kurumunda terfi edilmesi ve bu anlamda ödüllendirilmesi söz konusu oluyor.

Yıllardır bu, hep böyle oldu. Her seçimde buna rağmen halk oy verdi. Halk dürüst olunduğu için siyasetçilere oy vermiyor. Dağlarda yaşamını kaybeden ve “şehit” olan çocuklarının hatırı için oy veriyor. Ancak bunun da istismar edilmemesi gerekiyor.

Halbuki Kürt medyası sorgulayıcı ve olay ve kişilerin üstüne gidici yöntemiyle yayın yaparsa Kürt Özgürlük hareketine daha faydalı olacaktır. Bunu yaparsa daha şeffaflaşmaya katkı yapacağı için yöneticilerini siyasetçilerin sorumluluklarında payı büyük olacaktır. Gizleme ya da habere konu etmeme gibi bir yayın anlayışı sorunların birikmesine ve kangrenleşmesine neden olacaktır.

İşte Mehmet Yarbay tepkisini gösterdi ve bütün medya kuruluşları bunu toplumla paylaştı. Medyanın bu hizmeti demokratikleşme sürecinin ivme kazanmasında çok önemlidir. Merak ediyoruz acaba Kürt “yarbayı” Türk yarbay Mehmet gibi tepkisini ortaya koyacak mı ve Kürt medyası böyle bir tepkiyi işleyecek mi?

Unutulmamalıdır ki, böylesi tepkiler olursa Türkiye’de Kürtler ve Türkler birlikte barışı yakalayabilecektir. Elbette bu görev analara düşmektedir fazlasıyla. Eğer bir gün gerilla anası çocuğunu dağdan indirmeye davet ederse Türk askerinin anasından istediği barış talebi daha fazla meşru olacaktır.

Kürt medyası her fırsatta “Barış Anaları” ile ilgili sadece devlete dönük taleplerini konu eden haberler yapmaktadır. Bu gereklidir ve yapmalıdır. Ancak iki yıl önce çocukları kandırılarak ve yaşları daha küçük oldukları için PKK’den çocuklarını isteyen Diyarbakırlı Anaları görmedi bile. Oysa bu anaların talepleri de haberleştirilerek sesleri duyurulmalıydı “özgür basın” adına. Ama neden yapılmadı, hala bu konuda inandırıcı bir açıklama yapılmış değil.

Halbuki medyanın görevi bu anlamda adil olmalı. Söz konusu bir olayda tarafların görüşleri sorulmalı, alınmalı ve duyurulmalı. Bu, yapıldığı taktirde “özgür basın” dan söz edilebilir ancak. Bunu yapabilen bir basın ancak Kürt siyasi hareketine demokratik bir nitelik kazandırılmasında katkı sahibi olabilir.

Yorum Yaz