matesis
dedas

Kürtler Ne İstemiyor?

Kürtler Ne İstemiyor?

Sovyetlerin yıkılmasıyla ideolojik temellerini yitiren PKK, kısa sürede Kürt unsurları arkasına alarak kurduğu yapısıyla tekrar sahne alıyordu Türkiye tarihinde. 90'ların başından bugüne dek Kürt Sorunu'nu güvenlik eksenli bir yaklaşımla çözüme kavuşturmak isteyen hükümetlerin yanlışlarından beslenerek PKK, Kürt kökenli vatandaşları, devletin kişileri kendisiyle PKK arasında seçime zorladığı bir dönemde, yanına çekmeyi başarmıştı. Bunu başardığında ise tarih henüz 90'ların başını gösteriyordu ki, yaklaşık yirmi yıl geçmesine rağmen bırakın devlet bir çözüm bulmayı, yaptığı yanlışlarla çözümü içinden çıkılmaz bir hale sürüklemeye devam etti. Doğruların körü körüne reddedildiği 90'lar, Doğu Ergil'in 1995 yılında hazırladığı 'Doğu Raporu' ile bir kez daha kendini göstermişti. Rapor bu konuda hazırlanmış ilk akademik çalışma özelliğini taşıyordu ve PKK'nın etkili olduğu bölgelerde yüzlerce insanla yapılmış anketlerden bir çözüme ulaşmaya çalışıyordu ki, rapor, yazarın vatan haini olarak gazetelerde yer almasına neden olmuştu. Sonuçlar ise hayli ilginçti. Rapor işsizlik ve ana dilini konuşabilme özgürlüğüne değiniyordu. Kürtler bu dönemde de PKK'yı terör örgütü olarak görmüyorlardı ve PKK'yı kendilerine devletten daha yakın hissediyorlardı. PKK'nın davasını savunduğunu iddia ettiği insanlara karşı dahi işlediği kıyımları düşündüğümüzde böyle bir sonucun çıkması ilginç gibi görünebilir. Psikolojide Stockholm Sendromu olarak isimlendirilen bu durum rehinenin kendisini rehin alan kişiye duygusal anlamda bağlanması olarak tanımlanabilir ki, bu sendrom devletin başı boş bıraktığı ve fiili yönetimin başına istemeyerek de olsa PKK'yı getirdiği bölge için Kürtler ve örgüt arasında kurulan bağı iyi açıklıyor. Dolayısıyla çözüm, Başbakan Erdoğan'ın söylediği gibi Kürt kardeşlerimizin sorunları temelinde ele alınmalı ve PKK ile güvenlik eksenli bir çatışma, bu şartlar altında gerçekleştirilmelidir. Böylesine kuvvetli bir bağın koparılması ancak bu sayede gerçekleşir.

            Peki, bizler devletin bu problemin üstesinden geldiğini nasıl anlayacağız? Toplumda bir ayrışmaya yol açan ve kitleleri birbirine karşı harekete geçirmenin her zaman mümkün olduğu bu sorunun çözümünde Kürt vatandaşlarımızın kendilerini bazı konularda rahat hissetmeleri gerekiyor. Kürtler;

-halk otobüsünde Kürtçe konuşurken kendilerine tuhaf tuhaf bakılmasını,

-her sabah “doğru” ve “çalışkan” bir Türk olarak güne başlamayı,

-kendilerine “bakın bu ülkede Kürt kökenli başbakan da var” denmesini,

-kendileri üzerinden siyaset yapıldığını ve gündemi kendilerinin oluşturduğu bir yaşamı,

-fırsat eşitliğinin kendileri lehine kullanılmasını (çünkü bunun aslında fiilen eşit olmayan insanlara verildiğini biliyor.),

-nevruzu polisi taşlayarak geçirmeyi…İSTEMİYOR!!!

Yukarda bahsedilenlere toplumsal ve siyasi yaşamımızda rastlamadığımız zaman Türkiye, Kürt sorununun çözümünü geciktirdiği başka problemlerin çözümü için düğmeye basma gücünü kendinde hissedecektir.


Yorumlar

Image
Ahmed Karaman
24.03.2012 / 16:50

Aynı dönemde kurulan üniversiteler arasında en başarısız en hantal ve en az gelişen Artuklu Üniversitesi'dir.Mardin halkı elbirliğiyle üniversiteye tüm desteği verdi.Üniversitenin konmadığı bina kullanmadığı imkan kalmadı.Sonuç sıfır.Hala ortada öğrenci yok.Bu yeteneksiz idareyle de öğrencilerin Mardin'e geleceği yok.Artuklu denildiğinde milletin aklına Q7 dışında birşey gelmiyor.O kadar başarılı bir imaj oluşturdu bizim ARTUKLU üNİVERSİTESİ

Image
ABDULLAH ERDOĞAN
23.03.2012 / 23:06

KARDEŞ YAZIN ÇOK GÜZEL, KALEMİN GÜÇLÜ, İÇERİK DOLU, Kİ'LERLE ARAN ÇOK İYİ OLMAKLA BİRLİKTE KARMAŞIK VE UZUN CÜMLELER BİR O KADAR ANLAŞILIR VE ETKİLEYİCİ, HOŞGELDİN...

Image
MURAT ALEMDAR
23.03.2012 / 22:37

BÖYLE GÜÇLÜ BİR KALEMLE BİZİ BULUŞTURDUĞU İÇİN MARDİNLİFE AİLESİNE SONSUZ TEŞEKKÜRLER...

Yorum Yaz