matesis
dedas

Kuşların Talebesi (Feqehê Teyran)

Kuşların Talebesi (Feqehê Teyran)

    Feqeh (Talebe)’in; kuşdilini bildiği, bundan dolayı da kendisine Feqehê Teyran (Kuşların Talebesi) denildiği söylenir. Meşhur Feqihê Teyran hikayesini anlatmaya çalışacağım. Feqihê Teyran Cizre’ye gider, yolda bir Papazla karşılaşır, Papaz da Cizre'ye gitmektedir. Papaz Feqehê Teyran ile beraber arkadaşlık etmek ister. Feqehê Teyran her ne kadar yol arkadaşı kabul etmese de Papazın ısrarına dayanamaz ve yolculuk arkadaşlığını kabul eder. Ama bir şartla; yolda gördüklerini duyduklarını kesinlikle anlatmamasını ister Feqeh. Papaz da bu şartı kabul eder. Bir müddet yolcukları devam eder, yorulduklarında bir ağacın gölgesine sığınıp dinlenirler. O esnada ağaca iki kuş konar. Kuşlar birbiriyle konuşuyor, Feqeh de gülümsüyor. Papaz, Feqeh’e sorgulayıcı bir tavırla şöyle der; “Niçin gülüyorsun?” Feqeh; “Bizim geleneğimiz bu, biz Feqeh (Talebeler)’ler böyle güleriz.” Papaz, “Bir sebebi olmalı, insan sebepsiz gülmez.” Feqeh, “Haklısın, fakat sana sebebini söylersem, bana ihanet edip, başıma bir bela getirmenden korkarım.” dediğinde Papaz, kimseye söylemeyeceğine dair söz verdi.

    Feqeh, durumu anlatmaya başlar ve şöyle der; “Ben kuşdilini bilirim. Ağaçtaki kuşları görüyor musun, biri diğerine, bu Feqeh (talebe) Cizre’ye gidiyor, ama Cizre’de başının ağrıyacağını bilmiyor.”

    Papaz hiçbir şey demez ve yollarına devam ederler. Cizre’ye vardıklarında Feqeh, Kırmızı Medrese (Medresa Sor)’ye, Papaz da ârâmgâha (dinlenme yeri) gider. Ârâmgâha da insanlar toplanmış, bir şey arıyorlarmış gibi gidip-gelip, yere bakıp konuşuyorlardı. Papaz bir süre çevreyi yoklar. Sonunda falcının birinin buradaki bir hazinenin varlığından haber verdiğini öğrenir. Hazineyi arayanların arasında Cizre’nin Mir (Prens)’i de vardı.

    O sırada papaz güler ve Mir’in yanına koşar. Feqeh ve kuşlar arasında geçen meseleyi kendisine anlatır. Mir Feqeh’i çağırtır. Feqh gelir ve Mir kendisine hazineyi bulmasını ister, Feqeh Mir’e, “Hazineyi bulup çıkartırım ama paramı da isterim.” der. İstediği para da, papazın kellesi ağırlığı altındır. Mir, Feqeh’in şartını kabul eder.

    Daha sonrasında Feqeh biraz tahıl getirmek için gider. Tahılı ârâmgâhın ortasına saçtı, ardından bir taşın arkasına saklandı. Kuşlar gelip tahıla kondu. Tahılı yiyip birbirleriyle konuşurlar.

Bir kuş ötekine sorar:

---        Bu tahılı kim buraya saçtı ki?

---        Fegehê Teyran (Kuşların Talebesi) bu tahılı hazineyi bulması için saçtı.

---        Hazinenin nerede olduğunu bilmiyor musun?

---        Evet biliyorum, yarın gün doğduğunda, güneşin ilk vurduğu taş neresi ise, işte hazine tam da o taşın altındadır.

    Kuşun dilinden anlayan Feqeh, kuşun dediğinin aynısını Mir'e söyler ve hazine bulunur. Hazineyi Feqeh'in bulmasıyla Mir'le olan şartı yerine getirmek için, Feqeh Mir'in huzuruna gider. Teraziyi getirtir, tabi kelle ağırlığı altın istediği için Mir de Papazın kellesini vurdurur. Tartıyı getirip bir kefeye kelleyi, diğer kefeye de altınları koydurur. Hazinedeki bütün altınlar papazın kellesine mukabil gelmeden biter. Mir sinirlenir ve kızar, Feqeh’e yönelerek; “Papazın kafasının bu kadar ağır olduğunu biliyordun. Bu yüzden bu şartı koştun.” dedi. Feqeh hiçbir şey söylemez, altınları tartıdan alır, yerine birkaç avuç toprak koyar. Hazinenin bütün altınlarından daha ağrı gelen Papazın kellesi, bir avuç toprağa karşı kelle terazide hemen üste çıkar.  Feqeh yüzünü Mir’e çevirip, “Mir’im, altın istemiyorum. Altınlar size yakışır. Siz ki köle ve mihman sahibisiniz. Amacım size, insanın kafasından ağır toprağın olduğunu ve insanın sadece toprak ile doyduğunu göstermekti." der.

Arapça metinden tercüme edilmiştir.

Yorum Yaz