matesis
dedas

Latin harfleriyle yazılan Kürtçede yazı dili ile konuşma dilinin birbirine karıştırılması sorunu

Latin harfleriyle yazılan Kürtçede yazı dili ile konuşma dilinin birbirine karıştırılması sorunu

Twitter: Xurcik


Kürtçe tarihte farklı alfabelerle yazılmıştır.

Kurmanci ve Zazaki (Dımıli, Kırdki) lehçeleri günümüzde çoğunlukla Emir Celadet Bedir Han’ın alt yapısını hazırladığı Latin harfleriyle yazılmaktadır.

Bu alfabeden önce çoğunlukla Arap alfabesi kullanılıyordu. Arap alfabesinde yazı dili ve konuşma dili çoğunlukla aynıydı.

Ancak Latin harfleri temelli Kürt alfabesinde kimi durumlarda durum böyle değildir.

Bu durumdan haberi olmayan kimi kimseler sesli yayım organlarında yazı dili ile konuşma dilini birbirine karıştırdıkları için yanlış seslendirme yapma yoluna gidiyorlar.

Emir Celadet Bedir Han, Roger Lescot ile beraber yazdığı gramer kitabında şöyle demektedir:

Ê ile sona eren bir sözcük, y ile başlayan bir ek alırsa, sözcüğün son ünlüsü “e”ye döner. Ör: Pê, ayak; peyên min…

… Bazı ağızlarda, ve daime ê’nin î’ye yakınlığı nedeniyle, y’den önce gelen ê’nin yerini e değil, i alır. Önceki örnekleri alacak olursak:

Ör: Pê: piyên min, wan piyan.  Rê: riya min, di vê riyê re.  Dê: diya wî, vê diye.

Emir Celadet Bedir Han, yazıldığı gibi okunabilecek bir gramer yapısı hazırlama yoluna gitmiştir.

Ancak, Bedir Han’ın hazırladığı alt yapıyı biraz daha geliştiren günümüzün dil bilimcileri, bu noktada bir sorunun varlığını bize bildiriyor:

Dil biliminde kelimelerin köklerinin değişmemesi gerektiği ilkesi…

Gerçi bu ilkeyi tüm dillere uyarlamak imkânsızdır. Ancak bunu Latin harfleriyle yazılan Kürtçe alfabeye uyarlarsak şu sonuca varırız:

Kelimenin kökü: Dê

Sonuna gelen ek: -ya

C. Bedir Han’ın tezi üzerinden “diya” şeklinde yazdığımızı farz edelim. Kelimenin manasını bilmediğimizi ve sözlüğe bakmamız gerektiğini düşünelim. “Diya” kelimesinin sonundaki “-ya” ekini çıkarırsak elimizde geriye “di” kelimesi kalır ki bu da kelime kökü olarak manasızdır ve sözlükte böyle bir kelime bulamayız.

İşte bu sebeple söz konusu kelimeyi, köküne hiç dokunmadan “dê+ya” şeklinde yazıp “diya” şeklinde okumamız gerekecektir.

Bu durum, aşağıda örneklerini vereceğim daha farklı durumlarda da geçerli olacaktır.

Ancak “kelimelerinin sözlükteki şekillerinin değiştirilmemesi gerektiği” kuralından habersiz olan kimseler, sesli/sesli-görüntülü yayım yapan yayım organlarında yazı dilini aynen olduğu gibi okudukları için çok garip bir sesler topluluğu ortaya çıkıyor:

 

Yazılış şekli: Sûreta Beqereyê

Okunması gereken şekli: Sûreta Beqerê

 

Yazılış şekli: Sûreta Fatîheyê

Okunması gereken şekli: Sûreta Fatîhê

 

Yazılış şekli: Dêya wî li ba wî ye

Okunması gereken şekli: Diya wî li ba wî ye

 

Yazılış şekli: Pêyê wî hêj erd negirtiye

Okunması gereken şekli: Piyê wî hêj erd negirtiye

 

Yazılış şekli: Rêya wê şaş e

Okunması gereken şekli: Riya wê şaş e

 

Yazılış şekli: Nimûneya wan, wek nimûneya wî ye

Okunması gereken şekli: Nimûna wan, wek nimûna wî ye

 

Yazılış şekli: Ez ne koleyê wî me

Okunması gereken şekli: Ez ne kolê wî me

 

Yazılış şekli: Pereyê min li balê maye

Okunması gereken şekli: Perê min li balê maye

 

Yazılış şekli: Zavayê wan zilamekî baş e.

Okunması gereken şekli: Zavê wan zilamekî baş e.

 

Yazılış şekli: Xwedê şîfaya xêrê bişîne

Okunması gereken şekli: Xwedê şîfa xêrê bişîne

 

‘İsa+yê, Mûsa+yê, Xweda+yê gibi çok az sayıda kimi kelimeler ise bu kuralın istisnası olup yazıldıkları gibi okunurlar.

 

Örneklerde de görüleceği gibi:

-Sözlük dilini ve kelimelerin sözlükteki orijinal şekillerini koruyoruz.

-Kelimenin kökünün sonundaki sesli harfi ve ekin başlangıcındaki “y” sesini yazıyoruz ancak okumuyoruz.

-Bu şekilde dili, atalarımızdan miras kaldığı şekilde konuşuyoruz.

-Bununla beraber dil biliminin, dilin daha iyi kullanılmasıyla ilgili olan bu kuralının uygulanmasından kaynaklı olarak ortaya çıkan bu durumu okunuş şeklinin de kuralı hâline getirme gibi bir durum söz konusu olamaz, çünkü yüzyıllardan beri süregelen okunuş şeklinin insanların eliyle suni olarak değiştirilmesi gibi bir durum mümkün değildir.

(Bu yazıyı ve eski yazıları internet sitemizin şu adresinden okuyabilirsiniz: www.mardinlife.com )

Yorumlar

Image
Cîhanê Hesûnî
10.01.2013 / 15:07

Merhaba Serdar Bey,<br>Yazıyı bile bile çatlata çatlata olabildiğince zorladım. <br>Verdiğim örnekleri en uç şekilleriyle aktarmaya çalıştım.<br>Bundaki amacım, ne anlatmaya çalıştığımı en iyi şekilde ifade edebilmek içindi.<br>Yoksa böyle yazalım demiyorum.

Image
serdar
31.12.2012 / 21:19

cok zorlanmis bir yazi bence

Yorum Yaz