matesis
dedas

Mardin İzlenimlerine Devam

Mardin İzlenimlerine Devam
Eğer bu süreçte Mardin’de olmasaydım ömür boyu vicdan azabı çeker ve kendimi asla affetmezdim. Günlerdir uykusuzum. Neden buraya geldiğimi unutacak kadar uykusuzum hem de. Ben neden gelmiştim sahi Mardin’e? Arkadaşlarımın, dostlarımın, sevdiklerimin yanında olmak, zaten en başından beri tek yaşam şansı turizm olmak zorunda bırakılan Mardin’in yine nasıl büyük bir haksızlığa maruz bırakıldığını ulaşabileceğim herkese anlatmak için… Tam geleceğim sırada Cizre’de olaylar tırmanırken belki de boşu boşuna vakit kaybedecek ve bir şey yapamayacaktım. Evet, bir nevi Don Kişot olacaktım… Hayır, mutlaka Mardin’in, dostlarımın, sevdiklerimin yanında olmalıydım. Hele hele Cizre… Belki de her şeyi bırakıp Cizre’ye gitmeliydim… Ama gerek Mardin, gerekse Cizre’deki dostlarım tarafından durduruldum. Sonradan pek pişman oldum, etrafımdakileri de yıldırdım ve beni durdurduklarına pişman ettim. Uykusuz kaldım, her dakika Cizre’deki dostlarımla iletişimde kalarak, ulusal basında servis edilen yalanların yerine gerçekleri izleyip, ilk elden öğrendim… İnsanların duyarsızlığı, abuk sabuk yorumlar, duyduğum, dinlediğim yalanlar… Yoruldum… Cizre uykusuz geceler geçirirken uyumak olmazdı. Bir sabah sokağa çıkma yasağının kaldırılışı ve onca gün sonra inşallah barışa uyandıkları bir gün olması dileği ile, biraz nefes almak istedim… Tabii ki, gelişmeleri takip ederek. Ebru, Pelin, Asya ve Ömer hep birlikte Deyrulzafaran Manastırı’na gittik ve bana çok iyi geldi bu… Şehri gezdik karış karış Pelin, Asya ve Ömer’le… Bana çok iyi geldi bu… Her adımda bir tanıdıkla, bir arkadaşla, bir dostla karşılaştım geldiğimden beri. Her gün birilerinin yanına uğradım. Sohbet ettim. Dertleri dinledim, çare olur muyum diye gözümün içine bakanlara umut vermeye çalıştım… Yayınlar yaptım Periscope üzerinden, Snapchat’ten… Yazdım, anlatmaya çalıştım gerçekleri ve gördüklerimi. Geceler boyunca uykusuz kaldık, Ebru da, ben de… Nasıl uyuyabilirdik ki? Etrafımızda bu kadar yalan dönerken, bu kadar acı varken biz nasıl uyuyabilirdik ki? Yazdık, yazdık, paylaştık, konuştuk, sorulara cevap vermeye çalıştık… Ben birkaç gün içinde aslında yaptıklarımızın o kadar da boşa gitmediğini ve uzun vadede de gitmeyeceğini gördüm. Bugün dönecektim İstanbul’a aslında. Dönmüyorum. Biraz daha kalıyorum. Çünkü turum var Mardin’de… Sembolik de olsa… Bir sürü dostum aradı, sordu, yazdı… Aynı şey Ebru’nun yaptıkları için de geçerli, hatta fazlası… Onun emekleri, yazıp çizdikleri, konuştukları da havada kalmadı… Çarşamba günü gazeteciler, yazarlar ve aktivistlerden oluşan (aralarında bir çoğu tanıdığım ve hatta arkadaşım, dostum olan) bir kadınlar grubu geliyor Mardin’e ve hemen Cizre’ye geçiyorlar. Ben de onlarla olmalıydım, olmak istiyordum ama turum olacağı için turda olacağım. (Benim görevim de bu demek ki, zaten nerede olman gerekiyorsa orada oluyorsun sanırım.) Çarşamba akşamı ben de onlarla olacağım. Benim de onlarla paylaşmak, onlara anlatmak istediklerim var… Bir şeyler yapılmalı, bir şeyler olmalı… Artık herkes gerçekleri görmeli, susmamalı. Beynimde ve gönlümde taşıdığım yılların birikimi, öğrendiklerim, bildiklerim ile dolaşıyorum günlerdir ait olduğum bu coğrafyada… (Yanlış okumadınız, ben bu coğrafyanın insanıyım, illa bir yere ait olmak, kendini oraya ait hissetmek için orada doğmuş olmak gerekmez.) Evet, dolaşıyorum, tevazuyu, bir olmayı, insan olmayı, yan yana durabilmeyi, paylaşmayı, sevmeyi, sevilmeyi, huzuru, mutluluğu, bereketi, barışı görebildiğim tek coğrafyada… Asla vazgeçmeyeceğim, asla terk etmeyeceğim bu coğrafyada… İyi ki gelmişim, iyi ki bu süreçte burada olmuşum… NELER KAÇIRDIĞINIZI BİR BİLSENİZ! Bildiğimden, doğrulardan, sevdiğimden ve inandığımdan asla vazgeçmeyeceğimi ve ölümüne yanında duracağımı bilen bilir… Susmaması gereken sanattır böyle zamanlarda ve yapılmamasını istedikleri her şeyi yapmaktır aslında. İnadına! İnadına gitmektir ve sahip çıkmaktır vatanının en güzel coğrafyasına… İnadına gideceksiniz Mardin’e… Doğrusu budur. Asla vazgeçmeyeceğim tek şeydir bu bölgede turizm… Ben canımı sokakta mı buldum? Bir düşünün. Ben de bilirdim İstanbul'da çalışıp akşam evime dönüp yatıp uyumayı, kulaklarımı tıkamayı olana bitene. Cizre ve Şırnak’a Türkiye’nin ilk kültür turunu ben yazdım, düzenledim ve yaptım… Yine yapacağım… Hem de Türkiye’de bir ilk daha gerçekleştirerek… Bekleyin ve görün… Gideceğiz ve bu coğrafyanın, memleketimizin yanında durduğumuzu göstereceğiz. Gerçekleri görenlerle, anlayanlarla… Memleketinin her karış toprağına adım basmadıktan, memleketini tanımadıktan, ona sahip çıkmadıktan sonra, tüm dünyayı gezseniz ne yazar? İki gündür çok sevgili bir arkadaşımın arkadaşını gezdiriyorum Mardin'de. Hayatımda ilk defa yapmıyorum böyle tek kişiye özel tur. Hiç rahatsızlık da duymuyorum bundan. Tam tersine böylesine yürekler gerekiyor buralara... İyi ki geldin İbrahim bey... Bizlere moral oldun, uğur oldun... Tam bu tur günlerine Cizre programı da denk geldi ve ben ne yazık ki onlarla çok istememe rağmen Cizre'ye gidemedim, bu akşam Cercis Murat Konağı'nda buluşacağım grupla. Dün misafirimizle tüm gün Mardin gezdik. Bugün de Midyat ve köylerindeydik. Yarın da gezmeye devam ediyoruz. Akşam uçağıyla dönüyor misafirimiz. Dün gece Cercis Murat Konağı'nda yemekteydik. Mardin Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanları Ahmet Türk ve Februniye Akyol Akay, Cem Özdemir ve diğer Alman misafirleri de konaktaydılar. Sohbetler ettik... Pazartesi günü Februniye başkan ile Belediye'de buluşup biraz turizm vs konuşacağız. Bu akşam da Cizre'ye gidip dönen grupla orada olacağız. Bakalım izlenimlerini merak ediyorum. Buradan gittikten sonra ne yapacaklarını da merak ediyorum. (Bu konulara daha sonra değiniriz...) Mardin sakin, huzurlu ve herhangi bir sorun yok. Her yere gidiyoruz, geliyoruz. Dün gece sokakta gece yarısı çocuklar kakara kikiri koşturuyorlardı, videolarını çektim. Mardin'de ne varmış ki diye sordum kendi kendime... İstanbul'da, İzmir'de ya da başka bir şehirde çocuğunuz gecenin o saatinde şehrin ana caddelerinde böyle korkusuzca koşturabilir mi? Bazılarınızın algılarını anlamak mümkün değil ey insanoğlu... Bu konulara da daha sonra değineceğim... Çok doluyum! Patlamaya az kaldı... Kenara çekilin...

Yorum Yaz