matesis
dedas

Mazlumların Sesi

Mazlumların Sesi
Mazlum kavramı siyasi ve fikirsel tartışmalarda sık sık kullanılır oldu. İrili ufaklı her türlü mezalimle karşılaşanlar kendilerini mazlum olarak tanıtıyorlar. Mazlum kavramı pozitif bir bilinçaltını uyandırdığı için, herkes mazlum olandan yana tavır aldığı söylüyor. Çünkü mazlumdan yana olmak ek bir siyasi ve ideolojik itibarı da yanında getiriyor. Bu gerçeğin bilincinde olanlar coğrafyamızda mazlumlardan yana olduğunu yüksek sesle dillendirmeye başlıyorlar. Hatta kendi çocuklarının ismini bile Mazlum koyanlar var!
Ne güzel değil mi?
Özellikle İslami cemaatler mazlumlardan yana olduklarını, mazlumluk felsefesi üzerine tavırlarını bina ettiklerini yüksek sesle ilan ederler. Bir de bu arada, herhangi bir bağlamda birilerini ezen Müslüman olmayınca, ezilenler de Müslüman olunca söz konusu cemaatler herkese ahlak dersi vermeyi iyi bir meziyet olarak görürler. Müslümanların mazlumdan yana olduklarını, bunların hakkını savunduklarını hep dile getirirler. O nedenle de bir bardak su da fırtına bile koparırlar. Ortalığı her zaman velveleye verirler…
Mesela bu konuda Filistin sorunu bir mazlumlar sorunu olduğu için her platformda Müslümanlar tarafından dillendiriliyor. Dünya da varsa yoksa Filistin var, Bosna var, Arakan var…
Herkes Filistin’den yanadır; Müslümanların şeyhi de, diktatörü de, tüccarı da, aydını da, Cuma namazını kılanı da hep Filistin’den yana olduklarını söylerler. Hatta son dönemde bir Filistin kızını neredeyse göklere çıkardılar, cesaretini anlata anlata bitiremediler, İstanbul’da bir deniz turu bile bu kızımız için özel olarak düzenlediler, medya Filistinli kızımızla özel söyleyişiler yaptı. Bu Filistinli kız kahramanlık sembolü olarak bizlere takdim edildi. Neden? Çünkü bu kahraman Filistinli kız sömürgeci İsrail askerlerine karşı çıkmıştı, onlara meydan okumuştu! Ezen burada sömürgeci İsrail’di, ezilenler, mazlum olanlar da Müslüman Filistinlilerdi!
Buraya kadar her şey tamam…
İyi güzel de, sevgili Müslüman kardeşlerimiz, sizlerin hemen yanında, yanı başınızda binlerce Kürt genci bu kahramanlığın daha da üstününü hep yapmadılar mı? Zulme karşı yıllardır bu Kürt gençleri başkaldırmıyorlar mı? Onların acıları Filistin’deki kızımızın acıları kadar sizleri ilgilendirmiyor mu? Bu iki halk da Müslüman değil mi? Ama ne hikmetse sizlerden bu konularda hiçbir ses çıkmadı şimdiye kadar. Neden? Çünkü bu zulmü ülkemizde, kuşkusuz kendisine Müslüman’ım diye bir devlet yapıyor da ondan! Değil mi? Bu gerçek ürettiğiniz resmi Müslümanlıkla uyuşmuyor tabi, değil mi? 
Neden Müslüman’ım diyenlerin, kardeş Müslüman bir halka yaptığı zulmü görmezlikten geliyorsunuz? Bu çifte standartla nereye kadar gidebilirsiniz ki? Kendiniz dışında sizler bu konuda kimleri doğru düzgün  ikna edebilirsiniz ki?
Mesela bugüne kadar sizler İslam Konferansı Örgütü, üyeleri, yöneticileri, ya da Türk Müslüman olan Sekreteri Ekmeledin İhsanoğlu ve yakın çevresinin Kürtler konusunda bir şey söylediğini hiç duydunuz mu? Kürtler de halk olarak Müslüman değil mi sanki? Peki, neden bu suskunluk, neden bu ikiyüzlülük, neden devletlerin resmi siyasetine bu kadar teslim oluyorsunuz?
İşte böylesi suskun ve konformist olan bir Müslüman dünyadan ortaya farklı bir ses çıkınca, insanin içi ısınıyor elbette. Ben gerçekten Mazlum Der, in Kürt Formu Sonuç Bildirisini okuyunca, duygulandım, umutlandım, etkilendim ve kendime dedim ki; bu kadar konformist ve suskun olan Müslüman bir dünyada gerçek Müslümanlar da varmış demek ki! Sözü ve özü bir olan gerçek Müslümanların görüş ve önerilerini okurken, konudaki karamsarlık gönüllü olarak kendisini iyimserliğe evirilebiliyor. Mazlum Der Kürt Formu Sonuç Bildirisi belki gereken ilgiyi medya da bulamadı ama ben bu görüş ve önerilerin samimi bir biçimde tartışılmasından yanayım. Çünkü Mazlum Der Kürt sorunu konusunda ciddi bir şeyler dile getirmeye çalışıyor. Ciddi ve samimi olana da mutlaka ciddiyet ve samimiyetle yaklaşmak gerekiyor…
Bakınız şimdi; Mazlum Der sonuç bildirisinde çok yerinde belirlemeler yapılıyor. Birisinde diyor ki; ‘’İslam kardeşliğinin birinci şartı eşitlik ve adalettir. Kürtler, nasıl ki insanlık ailesinin eşit bir unsuru ise aynı şekilde İslam milletinin da eşit bir unsurudur.’’
Eğer bizler bu tespiti doğru biliyorsak ve bunu kendimize ilke yapıyorsak, o zaman, zaten ne Kürt sorunu ne de başka Müslümanlar arası sorunlar, sorun olarak karşımıza çıkmazlardı. Kürt sorunu temelinde bir eşitlik sorunudur! Neden Müslümanlar birbirleriyle savaşıyorlar ki, neden birbirlerini öldürüyorlar ki? Neden birbirlerinin haklarını gasp ediyorlar ki? Kardeş olanlar birbirlerine böyle şeyler yapabilirler mi?
Bu soruları samimi olarak kendilerine soranlar, gerçekleri bulmakta hiçbir zaman zorlanmayacaklar. Özellikle de Ortadoğu’daki Kürt sorunu Müslüman devletlerin samimiyetsizliğinden ve yönetici durumunda olan siyasi ve dini liderlerin, kendilerini Müslüman olarak değil daha çok devletçi görmelerinden kaynaklanıyor. Müslümanlar nasıl olur da Müslümanların hakkını gasp ediyor, dilini yasaklıyor, kimliğini inkâr ediyor, temel insani haklarından yoksun bırakıyor ki?
Bu zulme karşı direnmeyenler ne kadar gerçek Müslüman olabilirler ki?
Mazlum Der Sonuç Bildirisinde çok değerli fikirler, kararlar ve öneriler var. Tabii ki burada hepsine değinmeyeceğiz ama bir tanesi var ki, buna dokunmadan geçmek olmaz. Şöyle diyor; ‘’Üniter ulus devlet yapısı kutsal değildir. Kürt meselesinin çözümünde ‘üretilmiş kutsalların’ insan hayatından önemli olmadığını gerçeği dikkate alarak, bütün siyasi idari alternatif modeller tartışılabilmelidir.’’
Zaten Mazlum Der in de işaret ettiği gibi hiçbir şey insan hayatından daha kutsal olamaz. Ama biliyoruz ki Müslüman devlet bugüne kadar hemen hemen her şeyi insandan daha kutsal saymıştır; parayı da, toprağı da, vatanı da, ekonomiyi de, gelişmeyi de, askeri de, prestiji de, evet hemen her şeyi insandan daha kutsal saymıştır. O nedenle de tüm Müslüman devletler de insani bir kriz var: çünkü Müslümanların teori ve pratiği kesinlikle birbirine uymuyor…
Ben bunları samimi olarak ileri sürerken diyorum ki; İyi ki varsınız Mazlum Der, Mazlumların sesi… Sizler gibi gerçek Müslümanlar olunca hem coğrafyamızda hem de dünyada Müslümanların inandırıcılığı daha da artacaktır…

Yorumlar

Image
faruk
12.01.2013 / 14:49

yaw siz yorumcular üzümü yiyeceğinize bağcıyı dövüyorsunuz.<br>Şerefxan bey ne güzel bir yazı kaleme almış. şu düşünceleri savunmu.<br>Şunlara katılıyorum bunlara aktılmıyorum <br>veya bu konuda ayrıca şunlar da var diyeceğinize<br>hemen saçma sapan yorumlar...

Image
mümin
09.01.2013 / 18:10

..... mahyayla yorum yapan kişinin ...olduğunu bildiğiniz halde neden yayınliyorsunuz . ....kişinin Türkiye de yaşayan binlerce inanmayana ,binlerce zalime ,binlerce haksızlık ve zulume yakınlık gösterip kendi kıt bilgisiyle bir sorunun çözümlenmesi için fikir üretenlere kusması olsa olsa onun ... ürünüdür.

Image
DELİ ZİYA
07.01.2013 / 14:21

O kadar soru sorup didiklemene gerek yok.Söyleyeyim bir Müslüman olarak Marksist/Leninist PKK 'yı ya da daha amiyane tabirle Allah'a peygambere ve hiçbir kutsala inanmayan hatta onları düşmen olarak gören PKK/BDP/KCK yı neden destekleyeyim ki.Ben atesitlerin kardeşi değilim onları kardeş olarak ta görmüyorum.İnancıma göre kişi ahirette sevdiğiyle beraberdir.Ben bu ateistlerle beraber olmak istemem.Beraber olmak isteyen varsa da kendisini ilgilendirir

Yorum Yaz