matesis
dedas

Meclis ve Nefis

Meclis ve Nefis
Tabiin döneminin ünlü evliyalarından olan İbrahim Edhem, Belh şehrinde sultan idi. İbrahim Edhem, beş vakit namazını kılan, günahlardan sakınan, yoksulları gözeten, İslam hukukunu uygulayan ve halkı tarafından çok sevilen adil bir hükümdardı.
Bir gece yatsı namazını kıldıktan sonra yatağına uzanmış, henüz uyumamıştı. Aniden sarayın çatısında gürültüler oldu ve az sonra muhafızlar iri yapılı bir adamı yakalayıp getirdiler.
İbrahim Edhem öfkelenerek iri yapılı adama, ''Sen kimsin ? Ne işin var benim çatımda ?'' diye sordu. İri yapılı adam, ''Sultanım ben deveciyim, bir devem kayboldu da onu aramaya çıktım.'' dedi.
İri yapılı adamın bu sözüne çok kızan İbrahim Edhem, ''Be hey adam! Sen deli misin, çatıda deve aranır mı?'' diye bağırdı. İri yapılı adam gülümseyerek, ''Ey sultanım! Sen bunca konfor ve saltanatın içinde cenneti arıyorsun da benim çatıda deve aramama niye kızıyorsun?'' dedi ve kayboldu.
İbrahim Edhem bu olayı ilahi bir mesaj olarak algıladı, çok duygulandı ve o geceyi uyumadan ibadetle geçirdi.
Sabaha kadar bu olayın şokunu üzerinden atamayan ve sarayda sıkılan İbrahim Edhem, av bahanesiyle bir ormana gitmeye karar verdi ve atların hazırlanması için görevlilere emir verdi.
Atlar hazırlanınca kırk muhafızla birlikte yola çıkan İbrahim Edhem, ormana yaklaşınca muhafızlara, ''Siz beni burada bekleyin.'' dedi ve kendisi hayatında ilk defa tek başına ormana daldı.
Babası Edhem de sultan olduğu için İbrahim Edhem sarayda doğmuş ve sarayda büyümüştü. Hayatında ilk defa yalnız geziyordu, hem de ıssız bir ormanda ve vahşi canavarlar arasında !
Ormanda etrafına bakınıp tefekkür ederken bir aralık kuş sesleri ilgisini çekti ve onlarla birlikte ''Allah!, Allah!..'' diye zikretmeye başladı.
Gönlü biraz rahatlayınca geriye dönmek istedi ama dönemedi. Çünkü farkına varmadan geldiği yerden çok uzaklaşmış, izini kaybetmiş ve ormanda kaybolmuştu. Şimdi gerçekten yalnızdı ve orman kendisine mezar mı olacaktı? Çok yorulmuş, karnı da acıkmıştı. Birkaç lokma atıştırırsam belki aklım başıma gelir diye azık çantasını alıp atından indi ve yere oturdu. Ancak çok susamıştı ve yakındaki bir dereden de su sesi geliyordu. Su almak için dereye giderken aniden bir kartal gelip azık çantasını kaptı ve uçup yakındaki bir tepeye kondu.
İbrahim Edhem'in ümidi tükenir gibi oldu. Çünkü kader çarkı hep ters yönde dönüyordu. Kimsenin bilmediği bir yerde yapayalnızdı, üstelik azık çantasını da kartal kapıp kaçmıştı. Şu anda açlığını gidermek için kartalın konduğu tepeye kadar gidip kartalın artıklarını yemekten başka bir seçeneği kalmamıştı.
Kartalı ürkütüp kaçırmamak için yavaşça tepeye çıktı. Ancak gördüğü olay karşısında adeta şok oldu, açlığını ve yalnızlığını unuttu.
Elleri ve ayakları ağaçlara bağlanmış bir adam, yerde sırt üstü yatıyordu; kartal da gagasıyla parçaladığı ekmeği lokma lokma onun ağzına atıyordu.
Kartal uçup gidince İbrahim Edhem adamın yanına geldi. Önce bağlarını çözdü, sonra kimliğini ve başına gelen olayı sordu.
Adam dedi ki: ''Ben tüccarım. İki gün önce boğazdan geçerken yol kesiciler kervanımıza saldırdılar ve arkadaşlarımı öldürdüler. Beni de vahşi hayvanlar tarafından parçalanıp işkence ile ölmem için buraya bağladılar.'' İbrahim Edhem, ''Peki sonra ne oldu?''
'' Yol kesiciler gidince can-ı gönülden Allah'a yalvardım. Çünkü beni buradan ancak O kurtarabilirdi. İşte gördüğün gibi Allah bu kartalı bana gönderdi ve yuvadaki yavru kuşları analarına baktırdığı gibi bu kartala da beni baktırdı.'' dedi. Bu olay üzerine İbrahim Edhem, tevekkül makamının kokusunu aldı ve helalleşip o adamdan ayrıldı.
İbrahim Edhem bir şoku atlatmadan ikinci bir şoka daha girmişti. Ya Rab! Neler oluyordu bu dünyada ? Bu olayları perde arkasından yöneten Allah'ın (C.C), tek ve gerçek sultan olduğuna tüm duyguları ile inandı ve dünya sultanlarının ancak bir kukla olduğunu anladı.
Tevekkül makamının kokusunu alınca gönlü rahatladı, korku ve kuşkulardan arındı ve yalnızca Allah'a (C.C) bağlandı. Artık sanki başka alemlerde yaşıyordu ve gönlü Allah aşkı ile yanıyordu. Ağlayarak ''Allah!, Allah!..'' diye zikretmeye başladı ve kendini ormanın dışında güvenli bir yerde buldu.
Artık Belh şehrine dönmek istemiyordu. Çünkü ilahi aşk, sarayından ve saltanatından çok daha tatlıydı. Allah dostlarına kavuşmak ve onların ruhsal feyzinden yararlanmak için gurbet illerine gitti.
Allah dostlarının ruhsal feyzinden yararlanmak ve onların yoluna girebilmek için öncelikle nefsi emmarenin öfke, şehvet, kin, kibir, hased, ün, onur, benlik ve dünya sevgisi gibi duygularını kontrol altına almak zorunlu olduğundan,
İbrahim Edhem de işe buradan başladı ve nefsine karşı Cihad-ı Ekber (en büyük cihad) ilan etti.
Sarayda doğduğu ve kendisi de yıllarca sultanlık yaptığı için özellikle nefsinin ün, onur, benlik ve lüks yaşama gibi kalıtsallaşan ve bağımlılık haline gelen duygularını kontrol altına alabilmek için nefsi ile kıyasıya cihad etti. Nefsinin aşırı bencilliğinden kaynaklanan onurunu kırmak için yıllarca sırtında odun taşıdı ve bunları halkın yoğun olduğu yerlerde satıp parasını yoksullara dağıttı.
Bir yandan nefsi ile cihad ederken diğer yandan Ruh- Nefis dengesinde, ruhsal üstünlüğü sağlamak için çok ibadet ediyor ve sürekli Allah'ı (C.C) zikrediyordu.
Nefisle cihad, yani evliyalığın başlangıcı gerçekten çok zordur. Çünkü aşırı sert, renksiz, kokusuz ve tatsız ham meyveleri yemeye benzer. Bu nedenle evliyalık yoluna girenlerin ancak binde biri bu uzun maratonu tamamlarken diğerleri elenir ve yolda kalır.
Elenenler bu fani (geçici) dünyanın aldatıcı zevkleri ile oyalanır ve gönül darlığından birbiriyle boğuşurken; maratonu tamamlayanlar imanın ve ibadetlerin tadını alır, manevi feyizlere, ruhsal huzura kavuşur ve iki alemde (dünyada ve ahirette) sürekli mutlu olur.
İşte İbrahim Edhem de maratonu tamamlayıp imanın, ibadetlerin tadını alan, manevi feyizlere, ruhsal huzura kavuşan dünyada ve ahirette sürekli mutlu olan binde birlerden biridir.
Selam ve Dua İle..

Yorumlar

Image
Güvenilir
15.05.2016 / 11:54

Dünya boştur bir misketen ibaret Allah herşeyi görüyor bu dünyada para mal istersen bu dünyada verir ama hak hukuk ve ben ne oldum hep ben demeyeceksin sonum ne olacak diye düşün Allah bizleri doğruluktan imandan ayırmasın

Yorum Yaz