matesis
dedas

Medeniyetin Dili

Medeniyetin Dili

Bir dilin medeniyetin dili olması hangi anlama gelebilir ki? Böyle bir kriteri ne ye göre yorumlayabiliriz? Tarihe göre mi? Medeniyetin gelişmesine göre mi? Yoksa Dil bilimsel gerçeklere göre mi? Bu görüşlerin hepsi bu konuda önemli kriterleri bizlere sunarlar. Bu tartışmasız bir şeydir. Ama bu görüşlerin hiç birisi dikkate almadan herhangi bir dil hakkında ileri geri görüşler savunmak ne kadar ciddi olabilir ki? Hele hele bunu siyasetçiler ve aydınlar yapıyorsa, o zaman konuyu ciddi olarak tartışmak gerekecek.
Kürtler ve Kürtçeyle ilgili birileri her gün bazı konularda yumurtluyorlar. Bu yumurtaların neye benzediğini felsefî ve metodolojik açıdan incelemek zevkli bir uğraştır! Deve kuşu yumurtasından tavuk çıkarmak olası mıdır? Ya da balık yumurtasından kartal çıkarmak olabilir mi? Söz konusu garip yumurtaları bilimsel ya da siyasi olarak sınıflandırmak, kendini beğenmiş Türk siyasetçilerin işi olmuştur! Bu bağlamda Kürtler ve Kürtçe hakkında en az bilgileri olanlar her bağlamda arz-ı endam ediyorlar. Düşünmeden konuşuyorlar. Bilgisi olmadan konuşuyorlar. Şuraya buraya demeç vermek için sanki birbirleriyle yarışıyorlar. Temel amaç; Kürtler ve Kürtçe konusunda günlük olarak nemalanmak Türk siyasetçilerin baş uğraşı haline gelmiştir.
Gününü gün etmek, gününü kurtarmak, bir adım ileri iki adım geri…
Şimdi ben tavuk yumurtasından ne çıkar diye bir soru sorarsam. Herhalde çocuklar da bu yumurtadan civciv çıkacağını bilecekler. Çünkü bu konuda bilgileri var ya okulda öğrenmişler ya anneleri, babaları, arkadaşları anlatmış ya da köyde tavuklar yumurta yaparken kendi gözleriyle görmüşler. Gözlemleri bilgi ve deneye dayanır. Ama Türkiye’deki bir kısım siyasetçi ve aydınlar ısrarla tavuk yumurtasından timsah çıkacağını ileri sürüyorlar! Peki, neye göre? Kime göre? Derseniz hemen sınıfta kalacakları kesindir. Ve sınıfta kalacak olanlar, bu konuda ciddi söylemlerde bulunanlar şöyle böyle insanlar da değildir, sorumlu konumlarda olan kocaman insanlardır bunlar! Kocaman olmaları ile bilgileri arasında bir paralellik yoktur. Yüzleri kızarmadan bilmedikleri konularda fikir beyan ediyorlar.
Çok gariptir…
At sırtında ve birkaç yüz çadırla Orta Asya’dan Anadolu’ya, Mezopotamya’ya gelenlerin torunları saçmalama haklarını hep kullandılar. Bu topraklarda büyük medeniyetlerin kurulduğunu içlerine sindiremiyorlar. Dünya medeniyetlerinin kökünün burada olduğunu bir türlü kabul etmek istemiyor. İki de bir medeniyetin köklerini Orta Asya’da aramanın dünya halklarına bir faydası yok ki? Bilenler zaten medeniyetin hangi topraklarda meydana çıktığını biliyorlar.
Dünya medeniyetinin en belirleyici momentleri bu topraklar üzerinde şekillenmiştir. Kürt halkı da bu toprakların en kadim halklarından birisidir.
Kürtler ve Kürtçeyle ilgili şimdiye kadar hep aslı astarı olmayan görüşler ileri sürdüler. Bunu kardeşlik adına, medeniyet adına, din adına yaptılar. Ne kardeşlik hukuku uygulandı, ne medeniyet hukuku uygulandı ne de ortak dinin emrettiği kurallar ve hukuku uyguladılar. Uyguladıkları tek bir şey var; o da içi boş ve kof bir Türk milliyetçiğidir. Bunun da ötesinde sadece ve sadece saldırgan bir ırkçılık gelebilir. Daha da ötesi yoktur ve buda zaten devlet kurumları tarafında uzun bir dönemde denendi.
Burada garip olan şudur; dünya’daki ırkçılar bir halkı, bir dili inkâr etmezler. İsraillilerin Filistinleri ve Arapçayı inkâr ettiğini hiç duydunuz mu? Alman ırkçıları Yahudileri ve İbranîceyi hiç inkâr ettiler mi? Ama Türk ırkçıları Kürtler ve diğer halklarla ilgili bu inkâr siyasetini pervasızca yaptılar, yapıyorlar.
Ala Turka ırkçılık budur işte!
Şimdi Kürtçe bilmeyenler Kürtçenin eğitim dili olup olmayacağını, bunun medeniyet dili olup olmadığını nasıl belirleyecekler? Eğer bu konuda herkes bildiği kadar konuşsaydı Kürtler ve Kürtçe konusunda çözümleyici diyaloglar başlatmak belki olanaklı olurdu. Ama bu konuda her gün altın yumurtlayan tavuklar gibi ortalığa yumurta bırakanlar hep çözümsüzlüğü öne sürdüler. Hep önümüzdeki engelleri sıraladılar, zorluklara işaret ettiler, konuyu hafife aldılar.
Ve çözümsüzlüğü dayattılar
Şunu herkesin bilmesi gerekir; Kürtçe eğitim dilidir ve bu da devletin okullarında Mardin’de yapılıyor! Dünyanın değişik yerlerinde Kürtçe eğitim dili olarak vardır. Bunu bilmeyenler konuyu araştırsın, öğrensin, görsün, bunu bildiği halde Kürtçe eğitim dili olamaz diyenler, o zaman yalancı konumuna düşüyorlar. Böyle olanların sayısı Türkiye’de çok fazladır. Bunlar hem yalancıdır hem de bilgiçlik taslıyorlar.
Bir kere Kürtçe yayın dilidir ve bu yayın devletin televizyonunda yapılıyor! Kürtçe edebiyat ve tarih dilidir ve bu dille binlerce eser verilmiştir. Kürtçe İlahiyat dilidir, Tasavvuf dilidir, bu dille binler eser verilmiştir. Kürtçe sanat dilidir, bu dille romanlar yazılmıştır, araştırmalar yayınlanmıştır, yüzlerce internet sitesi yayındadır, filmler yapılmıştır, şiirler üretilmiştir, türküler yakılmıştır. Tüm bunlara rağmen Kürtçe medeniyet dili değilse, o zaman yalancı olanlar kimlerdir?
Bakınız şimdi; tüm Ortadoğu’da bir dönemin idare ve diplomasi dili olan Aramice, coğrafyamızda şimdi var olma ve yok olma mücadelesi veriyor. Bu dili kullanan Süryani kardeşlerimizin dini ve etnik cemaati her gün kan kaybediyor. Aramice neden ve hangi uygulamalar yüzünden böyle daraldı? Peki, buna hangi siyaset neden oldu? Bunu bilmeyen var mı aramızda?
Şimdi kalkıp Aramice eğitim dili olmaz demek akıl karı mıdır? Ya da Aramice medeniyet dili değildir demek ne kadar gerçekçi olabilir ki?
Hem Kürtçeyi hem de Aramiceyî bu duruma zorlayanlar kimlerdir? Herhalde Kürtler ve Süryaniler değildir!
Diyelim ki Süryaniler Mesih’iydi. Bunu örnek olsun diye bir anlık kabul edelim. Ya Kürtler? Müslüman’ım diyenlerin Müslümanlara olan zulmü budur işte! Bu bağlamda Kuranı Kerim bile unutuldu!
Bu işin faili belli değil midir? Katillerin kim olduğu konusunda şüphesi olanlar ortalığa bırakılan garip yumurtaları iyice incelesinler. Yumurta da yumurta olsa! Sonuçta tavuk yumurtasından nasıl büyük timsahların çıktığını gözleriyle görecekler!

Yorum Yaz