matesis
dedas

Modern Mağdur

Modern Mağdur

Mesele zor ve ağır...Çağlar boyu içinden çıkılmaz hale getirilen ve yakası bırakılmayan KADIN MESELESİ.Söylenecek çok şeyin olduğu ama söylenenlerin batağı kurutmaktan ziyade sinekleri kovmak ibaret olan bir kördüğüm.Bu kördüğüme bir çözümsüzlük eklemek için biz de yazmaya karar verdik.Bu meselede daha çok ‘ev’,’kamusal alan’,’özel alan’ kavramlarının kadınla olan bağlantısını irdelemeye çalışacağız.

 ‘Eyvah kadın evden çıktı’ zihniyeti...

Kadının alanı neden sosyal alanın zıttı olarak kullanılıyor?Ya da sosyal alan neden bu kadar geniş tutulup özel alan daraltılıyor?Bu sorulara cevap olması için sanırsam ‘’ev’’ kavramını tanımlamamız gerekecek.Nedir ‘’ev’’?Değerlerin üretilip muhafaza edildiği ve değerlere maddi bir karşılığın biçilmediği bir alandır.Bu tanımlamadan yola çıkarak eve ‘mekanik ikamet yeri’ olarak değil; küçük bir dünya gözüyle bakmamız gerektiğine inanıyorum.Bu anlamda kadına küçük bir dünya oluşturanlar bu dünyayı sosyal alan ve özel alan diye tanımlamalara gitmeden değerlendirmeli.Ayrıca içindeki değerlere maddi bir karşılık biçmemeli.Bir başka önemli nokta şu ki; kadının üretmesine izin verilip ortam hazırlanmalı. Yoksa üretmek isteyen bir kadının enerjisini farklı bir alanda boşaltması kadar doğal bir şey yoktur.Düşünsenize amacı doğrultusunda bir şeyler yapmak isteyen bir kadına ‘’sen otur bulaşık yıka’ deyip onu sadece onu yapmakla mükellef tutmak Hz.Aişe (r.a) validemizin yüreğini sızlatmaz mı!.Üstüne üstlük ‘’siz kadınlar sabahtan akşama kadar oturuyorsunuz’’deyip onu mükellef kıldığınız şeyleri küçümsemek, bindiği dalı kesmekten başka bir şey değildir.Kadının bu tür şeyleri,karşı taraf yüzünden değersizliğini hissettiğinde maddi değer biçilecek alanlara yönelmesini çok doğal karşılamak gerek.Kısacası ağızlardan düşürülmeyen ev hanımlığı, anneliği teoride kutsayıp pratikte değersiz kılmak ciddi bir paradokstur.

 ‘Kadını evden çıkarmalıyız’ zihniyeti...

 Bir medeniyete zarar verilmek istendiğinde genelde kadının kimliğine saldırma politikası izlenmiştir.Kimliğine saldırılan kadın,başkaldırı yollarını bulduğu an seslerini yükseltmekten geri durmamış ve bunu çoğu zaman özgürlük adına yapmıştır.Bu anlamda çeşitli kadın hareketleri(zihniyeti) toplumda zuhur etmiştir.Bu zihniyetlerden olan feminizm en çok rağbet görülen hareket olmuştur.Bu hareket çıktığı toplumda bir nevi makul görülebilse de farklı bir toplum olan İslam toplumlarına çok hitap edememişti.Buna rağmen ithal bir zihniyet olan feminizm, kopardığı yaygarayla kadını ayağa kaldırıp sözüm ona ‘özgürlük’ sloganıyla kadına hakkını teslim etmeyi öne sürmüş ve bu doğrultuda rotasını belirlemiştir. Kadının kimliğine yakışmayacak birçok madde sıralayan feminizm; kadını, özgürlük kraliçesi olarak ilan ettiğini duyurarak malesef birçok kadını erkek düşmanı haline getirmiştir..Zulüm gören ve kendisine insanlık değeri verilmeyen bir toplumun kurduğu bir hayat tasavvurunu, başka bir toplumun kadın kimliğine dayatma çok da yerinde bir politika olmasa gerek.Ama malesef ‘’kadınlara özgürlük’sloganını duyan bazı kadınlar buna balıklama atlamaktan da geri durmadı ki feminizm toplumun damarlarına işledi.

 Özgürlük kavramı nasıl pazarlandı? 

Özgürlük adına, önce kadını değer yüklü dünyasından uzaklaştırmakla başladılar.Yerinden yurdundan edilen kadın sudan çıkmış balığa dönmüş ve ilk gördüğü yılana sarılmıştı.Bu yılan şüphesiz süslü kelimelerle cazip hale getirilmişti.Bunun bir diğer sorumlusu kadının değer yüklü dünyasını değersizleştirenlerdir. Ve böylece kadını dünyasından koparmak isteyenlere gün doğdu.İkinci bir adım olarak ‘ekonomik özgürlük’ diye bir yem attılar ortaya ve olan işte o zaman oldu.Değer kelimesinin karşılığı artık para olarak adlandırıldı.Ve malesef özgürlüğün tutsak kraliçesinin serüveni başladı.Ev ve dışarı arasında sıkışıp kalan kadın en büyük zulme uğradı. 

Kadına attıkları ikinci bir yem de dişiliğini kutsamaları oldu.Süs bebeği haline getirilen kadının kişiliğinden koparılarak tamamen nesneleştirilmesi mağduriyetin doruk noktasıydı.Tabi bunu özgürlük adına yaptılar.Kadın,değerlerinden sıyrılıp tamamen vitrin olayına döndüğünün ya farkına varmadı ya da halinden memnundu.Ama toplumun yozlaşmasını hiçbir zaman hesaba katamadı.Ve işin farkına varınca birazcık geç olmuştu.Geçmiş olsun demek gerekiyordu. Değerlerle bütünleşmiş ve kendi kimliğini yaşamasına izin verilen bir kadın kimliğinin oluşması ümidiyle.

Yorum Yaz